-Daha çok dini gruplar etrafında görünür olan dindarlığın biçimsel yanı, dindarlığın ahlaki ya da manevi yönünün göz ardı edilmesine neden olmuştur. Özellikle ibadet kavramının bu davranış ve alışkanlıklar ekseninde tanımlanması, dindarlıkta bulunması gereken bilgi, inanç ve ahlak boyutunun öne çıkarılmasını engellemiştir. Dinin daha çok biçimsel yanının vurgulandığı dini cemaat ve tarikatların insanlara telkin ettiği dindarlık, şekli ve daraltılmış bir dindarlık çerçevesinin dışına çıkamamıştır.
-Bugün İslami canlanış olarak tanımlanan olgu, aslında dinin, değişen toplum yapısında yeni bir tazrda kendisine yer edinme sürecinin bir yansıması olarak düşünülebilir. Yani söz konusu olan modern dünyanın kurumlarının, araçlarının ve ürünlerinin İslami değerler ve kanallar etrafında İslami bir kimlikle yeniden tanımlanması ve üretilmesidir.
-Sekülerizm sözcüğünü dile 1851 yılında George Jacop Holyoake sokmuştur.
-“Yaşamın ta kendisinin siyasi stratejilerle ortaya sürülmesi, bir toplumun ‘modernliğe girme eşiğidir” Michel Foucault
-Bugünkü İslami hareketler geleneğin geri gelmesinden çok modernleşmenin bir ürünüdür.
-28 Şubat süreci ile birlikte, son otuz yıllık gelişim evresinin bir sonucu olarak İslami hareket, devletle ve Kemalizm ile karşı karşıya gelmiş daha önce şu ya da bu biçimde işbirliği yaptığı muhafazakâr ve milliyetçi akımlar tarafından bu dönemde yalnız bırakılmıştır.
-Milli Gençlik Vakfı olarak “Biz Milli Gençliğiz şanımız vardır. Hak yola adanmış canımız vardır” sloganlarında doğrudan İslami bir söylemleri varken, Anadolu Gençlik Vakfı olarak daha ortada bir söyleme sahip bir çizgide ilerlemeye çalışmaktadırlar. “Proje insan, muhatap kitlesi gençlik, sevdası Türkiye” sloganı 28 Şubat sonrasında Anadolu Gençlik Vakıflarının kullandığı en önemli sloganlardan biri olmuştur. Değinilen iki slogan üzerinden söylemsel bir analiz yapıldığında 28 Şubat sürecinin Milli Görüş üzerinde nasıl keskin ve dönüştürücü bir etkiye sahip olduğu görülebilir.
-Said Nursi’nin müspet milliyetçilik kavramıyla ortaya koyduğu İslam’ın hizmetinde olan Türklük formülü, hem çağın bir zarureti olarak milliyetçiliği kabullenmeyi hem de İslamcılığa bir sığınak bulmayı sağlamıştır.
-Gündelik hayatta meydana gelen değişimler ve toplumsal hayattaki farklılaşmalar, farklı görünümler dinin geleneksel davranış ve ibadet biçimlerini, dini anlama ve yorumlama biçimlerini etkilemekte, hızla değiştirmektedir. Bu değişimi hızlandıran ve güçlendiren en önemli unsur ise modern kentin sahip olduğu çeşitliliktir.
-Dindar gençler arasındaki örtünme biçimlerinin bu kadar çeşitliliğe, bu kadar farklı görünümlere sahip olması söz konusu gençler arasındaki dayanışmanın, birliğin ve ortak değerlerin gittikçe zayıflaması ve farklı anlamlar yüklenmesinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
-Habitus, bireyin zihnine ve bedenine yerleşmiş, bir alandan başka bir alana aktarılabilen, bilinçdışı olarak işleyen ve yapılandırılmış toplumsal mekânlarda yer alan, tarihsel ve toplumsal koşullar içinde var olan düşünce ve eylemlerden oluşan bütünsel bir sistemdir.
-Gülen hareketinin eğitim sistemi özgür irade ve bireyciliği teşvik etmekten çok kolektif bilinci öne çıkarma amacındadır. Aynı ve grubun bir parçası olmak, grup beklentilerine uygun davranmak, ayrı bir kişilik oluşturmaktan çok daha önemlidir.
-İslami söylemin popülerleşmesi, paradoksal olarak tek bir İslami söylem oluşturmaya dönük bütün çabaları etkisiz hale getirdi. Medya yeni sorular ortaya atarak ve hâkim bakış açılarını sorgulayarak İslami gruplar arasındaki farklılıkların alenileşmesini sağladı.
-Dindar öğrenciler için kullanılan en önemli ifadelerden olan aile ya da çevre etkisiyle(baskısıyla) dine yönelme ve özellikle başörtüsü takarak tesettüre girme konusunda öğrencilerin bu eğilimi baskı değil ama örnek alma biçiminde tanımlamanın daha doğru olacağını ifade ettikleri görülüyor.
-İslami değer ve sembollerin popüler kültür ürünleri içinde işlenmesi, bu ürünlere İslami bir nitelik kazandırmış ve eğitimli, özellikle de üniversiteli gençler arasında bir toplumsallaşma aracı olarak ortak bir dilin yaratılmasını sağlamış durumda. Çünkü bu ürünler gençler arasında ciddi olarak takip edilmekte ve iletişimi sağlayan sembolik bir dile dönüşmeye başlamakta.
-Kırsal alanlarda (ya da taşrada) yetişmiş gençlerin ibadetlere yükledikleri anlam en yüksek seviyedeyken, bu ölçüt kent yaşamında yerini rasyonel bir bakışa ve ahlaklı olma ölçütüne bırakıyor. Bir dini gruba bağlılık kırsal alanlarda önemli bir değere sahipken, kent yaşamında yetişen bir genç için bunun dindarlık noktasında belirleyici bir etkisi yok. Kırsaldan gelen öğrenciler dinin tebliğ edilmesini önemli bulurken, kent yaşamında yetişen öğrenciler dinin temsil edilmesini daha önemli bulmaktalar.
-Üniversite ortamında çok farklı düşünce ve yaşam biçimleriyle karşılaşan öğrencinin kendi inanç, davranış ve yaşam biçimini modernliğin ilkeleri doğrultusunda meşrulaştırma çabasından söz etmek yanlış olmayacaktır.
-Modern toplumsal ve kültürel bireyler tüketim biçimleri ile kendi yaşam tarzlarını inşa etmeye başlamışlardır. Modern tüketim kültürünün temel nitelikleri maddileşmeyi, estetikleşmeyi, hazza yönelmeyi ve sürekli farklılaşmayı içermekte.
-Gençler arasında dinin farklı yorumlarının gündelik yaşama taşınmasında ve gündelik yaşamdaki dindarlık algısının değişmesinde kültür ürünlerinin etkisi yadsınamayacak kadar güçlüdür. İslami söylemin edebiyattan sinemaya, müzikten medyaya kadar birçok alana yayılmasıyla İslami kesimin gündelik yaşamları ve dini pratikleri bu kültür araçlarından etkilenmeye ve değişmeye başlamıştır.
-Ustura ise önceki dönemlerde çıkarılan muhalif tavırlarıyla dikkatleri üzerine çeken, kapatılma nedenlerinden birinin de bu sert muhalif tavrı olduğu söylenen ve gençler arasında hala ‘efsane’ olarak adlandırılan bir mizah dergisi. (Hasan Kaçan ve ekibinin 1994-1997 yılları arasında çıkardıkları derginin dönemin İslami kimliğe sahip televizyon kanalı TGRT’ye yönelik bir eleştirisi yüzünden kapatıldığına dair açıklamalar var.)
-Üniversite yaşamı ile birlikte geleneksel algı ve yorumlara getirdikleri bakış açıları ve alternatif düşünce biçimleri ile gençler bu farklılıkların hem öznesi hem de nesnesi konumundadırlar. Gençler düşünce biçimleri, algıları ve bunların oluşturduğu yaşam biçimleriyle hem bir takım farklılıklara neden olmakta hem de yaşanan değişimle birlikte farklılaşmaktadırlar.
-Türkiye’de geleneksel dindarlık ve geleneksel İslam algısını kırmaya yönelen bir İslami gençlik söz konusudur.
-Bu gelenekselliğin kırılma çabalarının hem bir nedeni hem de bir sonucu olarak “sadece biçimsel bir algılamadan çok dinin manevi ve ahlaki yönünü önemseyen bir genç kesimin” varlığından bahsetmek mümkündür.
İletişim Yayınları, 2012 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder