-Muhafazakarların tarihsel aptallığı, 19.srın yalı-konak hayatında şekillenen müziği, mimariyi, estetiği geleneğin özü şeklinde kavramış olmalarıdır. Bu tuzağa çok geçmeden yoksul gecekondu mahallelerinden gelen İslamcı aydınlar da düştü, Yahya Kemal’i, Tanpınar’ı okumaya başladılar. Yoksulluğu, sefaleti, 19.asrın yalı estetiğiyle örtmeye çalıştılar. Yoksulluğu sefaleti kaldırıp yerine anti-laik bir siyasi misyon edindiler. (45)
-Biz polisimizi biliriz, yanlış bir ihbarla Beyazıt Meydanı’na gelip kimseyi bulamayınca, jopla güvercinlerin peşine düşüp “toplanmayın lan, dağılın” diyenleri bile gördük. (65)
-80’li yılların başlarında 70.000 köyümüz vardı, ama marketlerde tek bir köy olan Polenezköy peynirleri satılırdı. Yetmiş bin köy, üç çeşit peynir bilir, yetmiş bin şeyhe inanır. Bugün bir Fransız ya da İngiliz genç her gün ülkesinde üretilen bir şarap veya bir peynir çeşidini tanımak istese ihtiyarlayıncaya kadar denemesi gerekir. Neden? De Gaulle; “Ben 10.000 çeşit peynir üreten bir halkı yönetemem” der. Biz, bin çeşit şeyhi olan, bir testi suyu, bir çömlek yoğurdu olmayan köyleri kuzu kuzu yönettik asırlardır. (76)
-Türkeş kelle koltukta 1979’da komünizme karşı savaştı, on binlerce çocuğun kellesi uçtu. 1989’daGüneydoğu’da savaştı, yine on binlerce insanın kellesi uçtu. Ya kelle uçuracaksın ya da kelleyi koltuğunun altına alacaksın. Yoksulluktan öte bir inanç. İşe bu topraklarda bin yılı bitiriyoruz. Bin yılımızda bu efsanelerde geçti. Ve Türkeş çok bereketli bir liderdi. Bu efsanelerle büyümüş yoksul halk çocuklarını arkasına alarak hem devletini korudu hem vatanını hem dinini hem de burjuvanın düzenini korudu. (90-91)
-Biz bu topraklara manevi kazançlar için gelmişiz. Tarihini bu kadar büyük bir yalana oturtanların millisi, kimliği, şerefi, insanlığı olur mu? Yeryüzü tarihinin en büyük ticaret yolu İpek Yolu’nun maddi çekiciliği ve bu çekiciliğin tüm Asya kavimlerinin hayatını, kaderini değiştirmesinin üstünden atlıyoruz. Yüzbinlerce han ve kervansaray ve bu kervansaraylar etrafında gelişen şehirler, uygarlıklar, savaşlar, milli “anlatılarımızda” ciddiye alınmıyor, bilindiği halde, mili eğitim müfredatlarında ideolojik anlatımlarda üstünden atlanıyor. (146)
-Yani bana sorarsanız Orhun abidelerinin ana fikri nedir, ben derim ki, ipek kervanlarının peşine takılan Türkleri uyarmak, vatanlarını terk etmemeleri için yazılmış derim… (146)
İletişim Yayınları, 2005 basım, 11.baskı (İlk baskı 1998)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder