15 Haziran 2025

MAHREM CEVAPLAR – NUREDDİN YILDIZ

-Bir evlilikte erkeğin maddi durumu hiç konuşulmamalıdır, eğer Allah korkusu ile yaşayan biri ise eşini Allah’ın emaneti olarak göreceği için onu koruyacaktır, kendi rahatından çok onun rahatını düşünecektir. Eğer Allah korkusu ile donanmış değilse, hangi servet onu dizginleyebilir ya da hangi servet sürekli elinde kalıcıdır? Erkekte Allah korkusu, İslam’ı dava olarak görme anlayışı aranmalı.

-Nikâhlı iki eş arasında fiili caiz olan her şeyin konusu iması, muhabbet sebebi yapılması da mubahtır.

-Bazı ahlak kitaplarında eşlerinin avretlerine bakmalarını kerih gösteren ifadeler varsa da fıkıh açısından bir sakınca olmadığı görüşü ağır basmaktadır.

-Evliliği mahkemenin bitirmesi halinde buna fesih denir. Kadının erkeği mali bir bedelle kendisini boşamaya ikna etmesi de mümkündür. Buna da hul’ denir. Erkeğin evlilik akdini sona erdirmesine talak adı verilir. Talakla diğerlerinin arasındaki en önemli fark talakta erkek iddet süresi bitinceye kadar kararından dönme hakkına sahiptir. Diğerlerinde ise böyle bir hak yoktur.

-Maldaki Allah’ın hakkı olan zekât ve yakın akrabanın nafakası verildikten sonra Müslümanın zenginliğine bir sınır yoktur. Sınırsız denebilecek bir zenginlik mubahtır.

-Birinci görüşe göre –ki bu görüş fukahanın büyük bölümünün görüşüdür- kadın erkeğinin hizmetini görmeye mecbur değildir. Onun asıl vazifesi bedeni ve letafetiyle erkeğin gözünü ve gönlünü doyurmaktır. İkinci görüşe göre ise kadın, erkeğinin hizmetlerini de görmekle mükelleftir. Ama bu mükellefiyet takva açısındandır. Hukuken sorumluluğu olan bir görev değildir. Bu da şu demektir; Kadın, erkeğine karşı hizmet eksikliği nedeniyle kusurlu duruma düşecek olsa mahkeme yoluyla erkeğin bir hak talebinde bulunması mümkün değildir. Kadın sadece Allah katında bir sorumluluk altına girmiş olmaktadır.

-Her halükarda kadın, eşinin anne babasına, kardeşlerine ve diğer yakınlarına hizmet etmekle sorumlu değildir.

-Sadece geçim sıkıntısı nedeniyle vakti gelmiş bir nikâhı geciktirmek caiz değildir.

-Hanımların aybaşı ve lohusalık hallerinde Kur’an ayetlerinin yazılı olduğu Mushaf’a dokunamayacakları konusunda ittifak vardır.

-Nişanlılık döneminde telefonla görüşme yapılabilir. Yüz yüze görüşülebilmesi için ise üçüncü bir mahremin bulunması gerekir.

-Rızık endişesi dışında bir nedenle doğumu geciktirmek veya engellemek caizdir.

-Kadının eşine söylemiş olduğu “Sende benden boş ol” şeklindeki bir sözün ilmi bir değeri yoktur. Önemli olan erkeğin ne dediğidir.

-Bir erkeğin 2,3,4 hanımla aynı anda nikâhlanması fıkhen mümkündür. Bu hanımların birbirlerinden haberdar olmaları ise nikâhın şartlarından değildir.

-Bir kadının anne babasına sıla-i rahimde bulunmasının iki boyutu vardır. Birincisi yılda bir kere bile olsa gitmek, ölüm döşeğinde iken yanında bulunmak gibi farz olan boyutudur. Kocanın farza karşı direnmesi mümkün değildir. İkici boyut ise nafile düzeyinde olacak şekilde sıla-i rahimdir. Bu ise kocanın tam iznine bağlıdır.

-Zina eden bir erkek veya kadının, tövbe ettikten sonra iffetli biri ile evlenmesinde fıkhen bir sakınca yoktur.

-Müslüman erkeklerle kadınların birbirlerine muttali olabilecekleri bir yerde düğün yapmamalıdırlar. Böyle bir düğün talebinde ısrar edilmesi durumunda da evlilikten vazgeçilmesinin doğru olacağını düşünüyorum.

-Müslüman bir hanımefendi iste düğünde olsun isterse başka bir yerde, daha sonra kimlerin izleyeceği belli olmayan bir filmde görülmemelidir.

-Eğer erkeğin aradaki farkı kabullenmesini gerektirecek özel bir durumu yoksa erkek yüksek tahsilli bir bayanla evlenmeyi tercih etmemelidir.

-Bir cimadan sonra en azından abdest alarak ikinci cimaya yönelmek müstehbdır.

-İstihare farz ve haram olmayan işler için yapılır. İstiharenin sünnetlerden bir sünnet olması şu demektir; istihareyi yapan Müslüman Rasulullah (sav) Efendimize uymasından dolayı ecir kazanır. Ayrıca da yapacağı işin kendisi için hayırlı olup olmadığı konusunda kalbine manevi bir işaret gelmiş olacağından huzurlu bir iş yapar.

-Evlenmenin sizin için farz düzeyine geldiğine karar verdikten sonra durumu babanıza bildirin. Farz kararına rağmen babanız sizin evlenmenize karşı çıkacak olursa ona itaat etmeniz gerekmez.

-Bekârlığı yeren sahih bir hadis yoktur. Bazı zayıf hadisler varsa da hüküm çıkarmaya yetecek sıhhatte olmadıkları için delil olarak alınamazlar.

-Baba, sağlığında bir taksim yapıyorsa bu durumda dilediği gibi taksim eder, ezdiği biri olursa bu onun açısından bir vebal olur ama yapacak bir şey yoktur. Ölümünden sonra ise yapılacak taksim, Allah Teala’nın Kur’an’da beyan ettiği şekilde olacaktır.

Tahlil Yayınları, 2011 basım, 3.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

CANLI TARİHLER 1.KİTAP – HAZIRLAYAN: SEZGİNCAN YAĞCI

  İSMAİL FENNİ ERTUĞRUL (MAYIS-HAZİRAN 1856- 29 OCAK 1946) - Bay İsmail Fenni Ertuğrul, Prof. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu’nun fikri bir vec...