16 Haziran 2025

MEHMED AKİF - SEZAİ KARAKOÇ

-Devletin bu sarsılış günlerinde gelip, aldığı disiplinli terbiye ile ülkeyi içinden, sessiz ve risksiz bir şekilde yenilemek isteyen Sultan II.Abdulhamid, bir Bismark zeka ve planına sahipti, fakat pençesinden mahrumdu. Pençe, aydınlar kadrosudur. Sultan Hamid, başa geçtiği zaman, kadronun gelenekçi yaşlı elemanları ile gençleri arasında bir "babalar ve çocuklar" kavgası vardı. Batının sistemli ve sürekli çalışmalarıyla babalar ve oğulların arası açılmıştı. Ve öyle bir sistem kurulmuştu ki hep de açılacaktı. Yaşlılar devleti ayakta tutacak yetenekte değillerdi. Gençlerse onu, olanca hızla korkunç bir uçurumdan aşağı atmak istiyorlardı. Sultan Hamid, bu durumda şöyle bir programla devleti korumaya, yaşatmaya çalıştı; yaşlı kadroyla devleti yönetirken, genç kadroyu oyalayarak vakit kazanmak, bu arada, asıl kurtarıcı kadro olan yeni bir nesil yetiştirmek. (13-14)

-Aralarındaki en büyük farksa, Akif'in İslam ruhunu canlandırmak istemesine karşılık Mısır bilginlerinin İslam'ın genel sistemine yeni bir yorum getirmeye çalışmalarıdır. Akif, İslam'dan çıkmakta olanları uyarmıştır; öbürleriyse daha çok, İslam gerçeklerini ilim açısından ele alarak İslam'a yabancı olanlara hitap etmişlerdir. Bu yabancılar eski Müslümanlar olsalar bile....(23-24)

-Türk edebiyatında Akif kadar, hayatı şiire ve şiiri hayata sokmuş şair yoktur. (37)

-Akif'in şiirini -baştaki birkaç denemesi ve sonraki birkaç şiiri müstesna- belli bir dönemde, belli bir topluluğun tarihi -sosyolojik realitesiyle, o toplumun temel değerlerinin bütünü olan İslam karşısındaki durumu, işte bu iki ana unsur kurar: İslam ve realite. İşte bu iki kelime Akif'in bütün şiirini özetler. (39)

-Hece vezni, ancak İstiklal Savaşı başlangıcında ve Anadolu'nun ortaya çıkışıyla edebiyatımızda gelişmiş bir vezindir ve o Türk şiirini tutmaya başlarken Akif, şiirinin büyük örneklerini vermiş ve kendini kurmuş bulunuyordu. Fakat o, aruzu Türk dilinin ivicaçlı noktalarına kadar sokmayı bilmiş, "en tabii aruz şairi" denilebilecek bir sehl-i mümteniye ulaşmıştır. Aruz daha önceki şairlerimizle birlikte Akifledir ki, dilimizin öz malı olmuştur. O, divan şairlerinden ayrı olarak aruzu dilin ayrı bir bölümüne, en realist çizgilerle ve gündelik hayat bölümüne son derece büyük bir güçle uygulamıştır. (40-41)

-Akif, "şiirle düşünmeyi" edebiyatımıza sokan hemen hemen tek şairdir. Bir toplumun, bir ömür başından geçenleri şiirle anlatması da diyebiliriz Safahat'a. Millet, Akif'te şiir ölçüleri içinde, düşünmüş, ağlamış, haykırmış ve umutsuzluğa batmış, umutla çırpınmış adeta şiir, cemiyetle sonuna kadar içli dışlı olmuştur. (46)

-Yahya Kemal çizdiği dünyayı, gelecekler için yapıyor ve bir aksiyonu hedef tutmuyor. Mehmed Akif'se genç nesillere içinde bulunulan durumu çizerek, bir yön ve yol gösteriyor ve açık bir ödeve çağırıyor. Ödeve çağırışıyla hayal meyal hatırlatma arasındaki, çıplak ışıkla alacakaranlık arasındaki bir anıtla bir tank arasındaki fark. Bir savaşta, askerleri heyecanlandırmak için komutanın yaptığı bir konuşmadır Akif'in şiiri. Ama savaş bittikten sonra, şehit olanlar için dikilen anıt ve kitabedir, o kahramanlığın destanıdır Yahya Kemal'inki. (49)

Diriliş Yayınları, 2007 basım, 10.baskı. (İlk baskı: 1968. Yağmur Yayınları)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...