15 Haziran 2025

MÜSLÜMANCA DÜŞÜNCE ÜZERİNE DENEMELER – RASİM ÖZDENÖREN

-Banka kumbaraları çocuklar için tefecilik, ihtikar egzersizleri yaptırıyor.

-İnsanın kafasının din dışı düşünme kalıbına alıştırılması yüzlerce yıllık çabanın ürünü.

-Hidayet şüphesiz Allah’tandır. Ama hidayet şimdiki bilimsel anlayışın kalıplarıyla izah edilemeyecek bir fenomendir.

-Küfrün bir millet olarak görülmesindeki önemli sonuç, Müslümanların ayrı ayrı görülebilecek batıl fikirler çerçevesinde kafa yormalarını önlemesidir. Dolayısıyla onlarla ünsiyet peyda etme imkânı ortadan kaldırılmış olmaktadır.

-Dine Allah’ın emri olduğu için ve sırf bunun için inanmak asal bir usul meselesidir. Bu yüzdendir ki akla mantığa yahut hikmet ve felsefeye uygundur diye dine inanmak küfür sayılmıştır.

-İslam’da ‘din adamlarından’ bahsedilmesi, din adamı diye bir sınıfın, bir mesleğin mevcut bulunduğu izlenimi uyandırmaktadır.” Dini ibadetlerimiz”, “Dini günler” vs. ifadelere de rastlanılmaktadır. İlk bakışta yanlışlığı hissedilmeyecek kadar örtülü olan bu ifadelerin altında da dini dünya işinden veya dünyadan ayrı gören bir telakkinin varlığı kabul edilmelidir. Bütün bu çeşit ifadeler, terkipler, tamlamalar bize Hristiyan Batı kültüründen geçme terimlerdir.

-Günlük konuşmalarımızda ’din’ diye bir ayırıma yer vermemiz biz farkında olmasak da bizim hangi zihniyete göre düşündüğümüzü ele verecek kıstastır.

-İnsanın karşı karşıya bulunduğu bir meseleyi bir bakışta ve küll halinde kavrayabilmesine “bedahet” deniyor.

-İslam bir tür bilgi kategorisi haline dönüştürülmeye çalışıldıkça onun mücerret bir zihin faaliyeti olduğu yolundaki yanlış izlenimde yaygınlaşmaktadır. Bu ise İslam’ın hayata intikalini önleyici bir faktör olarak önümüze çıkmaktadır.

-İç şartını İslam’a ayarlamış olan birisi için bütün bu hesapların bir değeri kalmayacaktır. Onun meselesi artık paranın değerinin düşmesinden meydana gelen farkın faiz olup olmadığını düşünmek değildir. Dikkati doğrudan doğruya faizsiz işleyen bir ekonomik yapının nasıl gerçekleşebileceği noktasında toplanır. Bu bakışsa durağan değildir.

-İslam sadece dindir noktasından hareketle muhafazakârlar, İslam’ın dış dünyaya nizam vermemesi gerektiğini, ilericiler ise bunu yapamayacağını düşünmektedirler. Pratikte sonuç aynıdır. Müslüman dünyasında muhafazakâr düşüncesinin, tek olmasa da en büyük temsilcileri şeyh ve hocalar kesimidir. Onlar, İslam’ın “İslam’da ruhbaniyet yoktur” şeklindeki açık düsturuna rağmen kendilerini ayrı bir sınıf gibi organize ettiler ve İslam’ın yorumlanmasını tekellerine alarak kendilerini Kur’an-ı Kerim ile insanlar arasında araç olarak konumlandırdılar. Din adamı olarak onlar ilahiyatçıdırlar, ilahiyatçı olarak onlar dogmatiktirler ve din bir defa ve ebedi olarak verildiğine göre onların düşüncesine göre aynı din bir kere ve ebedi olarak yorumlanmıştır. Bu sebeple de en iyisi her şeyi bin küsur sene öncesinde tarif edildiği gibi bırakmaktır.

-İslam’ın halkaların gündelik hayatına olan etkisinin zayıflaması her zaman sosyal ve siyasi kurumlar ve insanların aşağılanmasıyla sonuçlanmıştır.

-Kanunların çokluğu ve hukuki sistemin karmaşıklığı genel olarak toplumda “bir şeyin çürük” olduğunun ve yeni kanun yapmak yerine insanları terbiye etme gereğinin işaretidir.

-Dünyanın daha iyi olmasını sağlayan hiçbir şey peşin olarak gayr-i İslami diye reddedilemez.

-İslam devletin zorla arabuluculuk yapacak ve insanları birbirinden koruyacak ebedi durumuna razı değildir. Bu durumu İslam ancak şartlı ve geçici olarak kabul edebilir. Güç ve kanun sadece adaletin vasıtalarıdır. Adaletin kendisi insanların kalplerinde mevcuttur, aksi durumda adalet yoktur.

-Roma hukukunda olduğu gibi İslam’da şahsi mal varlığı anlayışı yoktur. Roma hukukuna nazaran şeriat hukuku mal varlığı hususunda bir tane eksik (suiistimal hakkı) ve bir tane fazla (umumun iyiliği için kullanılması) yetki tanımaktadır.

-Medeniyet kadından kullanılan veya tapınılan bir nesne yarattı, ancak bu esnada tek saygıdeğer özelliği olan şahsiyetini aldı. Anneliği ihmal ederek o, kadını, temel ve yeri doldurulmaz rolünden yoksun bıraktı.

İZ Yayıncılık, 2016 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...