-Daha sonra Tebliğ Cemaati’nin esasında Pakistan kökenli pasifist bir hareket olduğunu anladım. Ben de dâhil çoğu insan hareketin gerçekten sömürgeci İngiltere’nin Pakistanlıları yatıştırmak için başlattığına inanır. İngiltere’nin emperyalist hayalleri eğer Müslüman aydınlar cihad ilan etselerdi kâbusa dönüşecekti. O yüzden İngilizler, İslam’ın içinden cihad anlayışı olmayan bir hareket üretmişlerdi. Tebliğcilerin çevresinde kalmaya devam etmeme rağmen çok hayal kırıklığına uğramıştım.(19)
-Mahalli savaş beyleri sınır geçişlerini ve kontrol noktalarını eşkıya arkadaşlarına bir tür ayrıcalık olarak satardı ve arkadaşları sonra yoldan geçenlere zarar verirdi. Eşcinsellik o kadar yaygındı ki yerliler şakayla bunu ‘dalga geçmek’ olarak kabul ediyorlardı. En sonunda Taliban, büyük bir kesimde başa geçti. Çünkü Afganistan halkı yaygınlaşan tacizlerden bıkmıştı. Medrese veya dini okul öğrencilerinden bazılarının özellikle iğrenç bir kontrol noktasını pusuya düşürmesi ve suçluları yerde fark edilen bir tank fıçısından aşağıya sallandırmalarıyla Taliban hareketi başladı. (37)
-1980’lerin sonları boyunca bir orta hali vakti yerinde olan Hattab’ın ailesi onun ABD’de bir tıp okuluna gitmesini istemişti. Gitmeye hazırlanmadan iki ay önce Sovyet-Afgan cihadına ilgi duymuş; birkaç hafta içinde Sovyet ordusuna karşı savaşın ön cephesindeydi. Esasında Usame bin Ladin’in komutasındaydı ama daha sonra Ladin’e riayet etmedi; çünkü kendi bildiğini yapmak istiyordu ve kendi grubunu oluşturabilsin diye ailesi ona yardım göndermişti. Emrindeki adamlar Sovyetlere karşı savaşmış 1989’da Sovyet ordusu yenildiği zaman adamlarını komünist hükümetle mücadele ettikleri Tacikistan’a götürdü. Savaş Çin’de patladığı zaman grubunu oraya kaydırmıştı. Bir yıl sonra oraya gittiğimde o, Ruslara ağır kayıplar verdirmişti. Çeçenler Hattab’ı Çin’e göndermiş olduğuna inandılar ve Ruslar gönderenin şeytan olduğunu söylediler. Her iki şekilde de o şimdiye kadar gördüğüm en sert ve en zeki adamdı. (93)
-Bunca yıl sonra halen yaptığım şeyi niçin yaptığımdan tam olarak emin değilim. Ona yol açan pek çok faktör vardı. Hattab grubunun belli etmeden beni aldatması açıkça bu faktörlerden biriydi. Eğer kendimi aşağılanmış hissetseydim ve intikam almak isteseydim bunu yapabileceğim birçok seçenek vardı, onları kolaylıkla Ruslara satabilirdim veya Rusların Hattab’ın kafası için önerdiği 7 milyon doları alabilirdim. Onlara karşı Azeri zekâsını sergileyebilirdim. Ama yapmadım. Bana göre, Hattab grubunun bana ihanet etmesi İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu ve dünyadaki bir milyar Müslümanın Çeçenistan’daki çocukların katledilmesine nasıl engel olamadığını ispat ediyordu. Cihad, Araplar tarafından idare edildiği sürece hiçbir gelişme gösteremeyecek ve de başarı elde edemeyecek. O zaman da şimdiki kadar cihada bağlıydım ve Allah’ın izniyle hep öyle olacak, ama büyük değişiklikler olması gerektiğini hissettim. Aklımda bu düşünceyle güneşli bir öğleden sonra Bakü’deki Amerikan konsolosluğuna gittim. (209-210)
-Beni Amerikan elçiliğine getiren en büyük sebeplerden biri, Mısır- Kahire’deki bir olaydı. 18 Nisan 1996’da El-cemaati İslamiyye’den bir grup adam bir otelin önünde 18 sivili öldürdü. Bunların İsrailli oldukları düşünüldü. El-cemaati İslamiyyenin en kanlı eylemi 17 Kasım 1997’de Luxende piramitlerinin yakınında 60 turisti öldürmesiydi. Harekete ve ihanete uğramış gibi hissettim. Çünkü ben Rus ordusuna karşı savaşıyor ve kanımı akıtıyordum. Mısırlı bir grup korkaksa cihad adı altında yaşlı kadınları ve çocukları öldürüyordu. İstihbarattaki insanların beni masum insanları kurtarmak için kullanabileceğini ve benim de bu sayede dinimi koruyabileceğimi düşündüm. (213-214)
Ark Kitapları, 2.baskı (İlk baskı Mart 2006) Çeviren: Ekrem Oruç, Lale Ilıman, Gönül Kar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder