16 Haziran 2025

TARİH BOYUNCA SAHHAFLIK VE İSTANBUL SAHHAFLAR ÇARŞISI - ÖMER FARUK YILMAZ

-Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u aldıktan sonra şehrin dâhilinde çarşılar, hanlar, dükkanlar, hamamlar, haneler ve camiler yapılmasını emretmişti. (34.dipnot/Kritovulos, Fatih Sultan Mehnmed Tarihi, İst, muhtelif yerler) Şarkta bez satılmak için yapılmış, sonra her nevi kıymetli eşyanın alım satımına tahsis olunmuş kapalıçarşılara bedesten denilmekteydi. İstanbul'da biri Galata'da diğer ikisi İstanbul'da olmak üzere üç bedesten inşa olunmuştu. Fatih'in eski saray yakınına yaptırdığı bedesten sonraları Eski Bedesten, İç Bedesten yahut Cevahir Bedesteni diye anılmaya başlanmıştı. Bunun ilerisine yapılan ve Yeni Bedesten denilen kapalıçarşı da bir yolu pamuk, bir yolu ipekle dokunan ve sandal denilen bir nevi kumaş satışına tahsisinden dolayı "Sandal bedesteni" ismini almıştı. Her iki bedesten de Fatih devri inşa karakterlerindendir. 28x36 metre ölçüsünde olan Eski Bedesten, dört duvar ile sekiz fil ayağı üzerine yapılmıştır. Üstü üç sırada on beş kubbe ile örtülüdür. Eski Bedesten'in içinde 28 mahzen ve dolab denilen dükkânların altında da birçok sandıklar vardı. Fatih devrinde bedestende yüzü ayrı, yirmi sekizi dükkânla beraber olmak üzere tam 128 sandık, yani kasa veya mahzen bulunmakta idi. (35.dipnot/Fatih'in Arapça Vakfiyesindeki Malumat, Osman Nuri Ergin'in 'Bedesten' yazısından alınmıştır.) Eski zenginler, tacirler mücevjherlerini, kıymetli altın, gümüş eşyalarını bedestendeki kasalarda küçük bir ücret mukabilinde saklarlardı. Bedestenlere emanet edilmiş, zamanla unutulmuş ve mirasçısı çıkmamış eşya ve mallar beytülmala kalırdı. Abdülmecid devrinin şeyhülislamlarından Mekkizade Mustafa Asım Efendi, büyük bir servet topladıktan sonra 1846 yılında ölmüş ve bedestende muhafaza ettiği kırk bin kese akçe devlete intikal ederek bu para ile Ayasofya Camii tamir ettirilmişti. Bedestende, dünyanın ve imparatorluğun her tarafından toplanmış, mücevherler, altınlar, silahlar, kıymetli kumaşlar, şallar, kürkler, halılar ve her nevi kıymetli eşya bulunurdu. Buradaki esnaf şehrin en zengin esnafı idi. Bu sebeple çarşı geç açılıp, erken kapatılır cuma günleri de tatil yapılırdı. (22-23) Çarşıda eskide iki lokanta, 4399 dükkân, 2195 oda, bir hamam, 497 dolap, 1 cami, 10 mescid, 19 çeşme, 8 tulumbalı kuyu, 1 türbe, 24 han ve 1 mekteb bulunuyordu. (25)

-Geçmişte ilk sahhaflık Bursa'da, Edirne'de büyük camilerin civarında görülmüştür. Önceleri dini kitap alışverişi ile işe başlanmıştı. Zaman olarak Türklerde sahhaflık Orhan Gazi devrinde, Bursa'da başlamıştır. Bursa devlet merkezi olduğu sıralarda buralarda sahhafların varlığı bilinmektedir. Bu devirde de kitap alıp satanlara "sahhaf" denirdi. Bilinen ilk sahhaf "Şeyhi" mahlası ile ün yapmış olan Mahmud Şeyhi'dir. (44.dipnot/ Mehmed Şeyhi olarak kaydedenler de vardır.) Şeyhi önce kendi kitaplarını yazıp, çoğaltıp satmıştır. (45.dipnot/Orhan Öcal, Kitabın Evrimi, İş Bankası Yayınları, 1971, sf.187-188; Neriman Hikmet, "Sahhaflar Çarşısını Biliyor Musunuz?", 20.Asır Mecmuası, sayı:309, İst, 1950, sf.13) (27-28)

-Müteferrika'nın 31 Ocak 1729'da basımını tamamladığı ve başında Sultan Üçüncü Ahmed'in fermanı ve Şeyhülislam Abdullah Efendi'nin fetvasının bulunduğu ilk kitap "Vankulu Lügati" olarak tanınan "Sıhahi'l-Cevheri" idi. Bunu izleyen diğer kitaplarda coğrafya, pozitif bilimler, askerlik konularının işlendiği görülmektedir. İbrahim Müteferrika'nın yönettiği matbaa da 17 kitap basılmıştır. Bunların toplam baskı sayısı 13.200'dür. Matbaanın çalışmaları 1730'daki Patrona Halil Ayaklanması nedeni ile 1 yıl kadar kesintiye uğramıştır. Müteferrika, bastığı kitapların bir bölümünü kendi yazmış, bir bölümüne de önsözler eklemiştir. Bastığı kitapların en önemlisi ise Katip Çelebi'nin Cihannümasıdır. İbrahim Müteferrika devlet düzenine ilişkin fikirleriyle de dikkat çekmiş ve 1731'de Sultan Birinci Mahmud'a sunduğu Usulü'l-Hikem fi-Nizam'ül-Ümem adlı eserinde ilk kez Nizam-ı Cedid terimini kullanmıştır. Kitabında fizik ve astronomi gibi bilimlerle, coğrafya bilgisinin devlet yönetimindeki önemi üzerinde durmuştur. Müteferrika 1732-1734 arasında 6 kitap bastıktan sonra yeniden siyasi görevler alıp, elçi olarak Lehistan'a gitti. 1736-1738 Osmanlı-Avusturya savaşı sonunda Orşova kalesinin teslimi görüşmelerine katıldı. 1741-1742'de İstanbul'da iken matbaayla ilgilendi, dört kitap daha bastı. 1743'de Humbaracı Ahmed Paşa ile birlikte Osmanlı-İsveç münasebetlerinin gelişmesi için yapılan görüşmelere katıldı, yine aynı yıl içinde Dağıstan'a gitti. Dağıstan seyahatinden hasta olarak dönen İbrahim Müteferrika uzun bir rahatsızlıktan sonra ölmüş ve Aynalıkavak Mezarlığına defnedilmiştir. (117.dipnot/ H.Gezer tarafından Sahhaflar Çarşısında İbrahim Müteferrikanın büstü yapılmıştır.) Mezarı 1942'de Galata Mevlevihanesi haziresine nakledilmiştir. (118.dipnot/S.N.Gerçek, Türk Matbaacılığı, İstanbul 1939; Niyazi Berkes, "İlk Türk Matbaacısının Dini ve Fikri Kimliği", Belleten, 104.sayı, Ekim 1962) (54)

-Son devrin Osmanlı ilim ve devlet adamı Ahmed Cevdet'in Tezakir isimli eseri de Prof.Dr.Cavid Baysun tarafından ilk defa Sahhaflar Çarşısında sahhaf Nizamettin Aktuç'un dükkanında görülmüş ve yayınlanmıştır. (64)

-Kapalıçarşı denilen bedesteni ziyaret eden seyyahlar arasında, Osmanlı kitapçılarıyla ilgili ilk bilgileri Pictro Della Valle'den (1586-1652) öğreniyoruz. İtalyan asıllı gezgin, seyahatnamesinin birinci cildinde yer alan 4 Eylül 1615 tarihli mektubunda, payitahtta yapmış olduğu bir kitap alışverişinden söz etmektedir. Della Valle, Mirkat adlı sözlüğü ve Arapça dilbilgisi kitaplarının temellerini oluşturan Mir'at, İzzi ve Maksud isimli kitaplarla, Arapça gramer kitabı olan Emsile, Siga Emsilesi adlı kitapları satın almıştır. (159.dipnot/ Della Valle, Pietro Vioggi di Piatro Della Valle il Pollegrian, Venedik, 1667, sf.10-191; Çelik Gülersoy, Kapalıçarşının Romanı, İst 1979, sf:33-34) (71)

-18.yy'ın ilk çeyreğinde İstanbul sahhaflarının yurtdışına kitap satmaları yasaklanmıştır. Ünlü kitapsever Şehit Ali Paşa'nın 1716 tarihinde İstanbul kaymakamına, kadısına ve gümrük emirine "diyar-ı ahara ticaret vechi üzre min ba'd kitap gönderilmek hususunun men olması" babında yolladığı emirnameyle "sahhaf taifesi"nin "tamah-ı hamları"na son verilmiştir. (174.dipnot/ Tarih-i Raşid, İstanbul, IV, s.238) (75)

-Charles White, "İstanbul'un en seçkin kitapçıları arasında birinci olarak dil bilimci meşhur Süleyman Efendi, ikinci olarak da görme özürlü olduğu halde yazma ve matbu eserlerin değerlerini bilmede bir uzman, aynı zamanda edebi ve ilmi bilgiyle mücehhez bir kişi olan Hacı Efendi gelmektedir" diyor. (201.dipnot/ Esad Efendi'nin babası Medine kadısı Hacı Ahmed Efendi sahhaflar şeyhidir ve 1805 senesinde vefat etmiştir. H.Necdet İşli, "Sahhaflara Dair", Bahar 1994, sayı:2, sf.176) Bunlardan Süleyman Efendi, White'a göre vakanüvis ve Takvim-i Vekayi Nazırı Sahhaflar Şeyhizade diye şöhret bulan Esad Efendi'nin babasıdır. Oysa Esad Efendi'nin babasının sahhaflar şeyhi Ahmed Efendi olduğu (202.dipnot/ White, Three Years in Constantinople on domestie momers of the Turks in 1844, London 1846, sf.157) ve 1804 yılında bir gemi kazasında öldüğü kaynaklarda yazılıdır. (203.dipnot/ Ziya Yılmazer, "Esad Efendi, Sahhaflar Şeyhizade", TDV, İst 1995, XI, sf. 541) White, "İstanbul'un en seçkin kitapçıları Süleyman Efendi ile Hacı Efendi'dir" derken bu kişilerin o tarihte hayatta oldukları anlaşılıyor. White'ın sözünü ettiği ve 1840'lı yıllarda yaşayan Süleyman Efendi belki de Esad Efendi'nin büyükbabasıydı. (204.dipnot/ Sicill-i Osmani'de Esad Efendi'nin babası Ahmed Efendi'nin kitapçılığından söz edilmiyor. Onun da Sahhaflar Şeyhizade olarak tanınması babasının sahhaf olduğunu gösteriyor ki bu kişi Süleyman Efendi olabilir. bkz: Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmani, İst 1991, I, sf.186) Yazma ve basma eserleri maharetle değerlendiren âmâ Hacı Efendi ise henüz kitapların tömbekici ve tütüncü dükkanlarına dökülmediği 1840'lı yılların ikinci ünlü kitapçısı olarak dikkatimize sunuluyor. İlk Türk kitapçılarından biri olduğu ileri sürülen Hacı Kasım Efendi ise 1841 yılında doğmuş, 1862 yılında İstanbul'a gelmiş, mesleğe bir süre sonra başlamıştı. (81-82)

-1872 yılında İstanbul'u gezen Paul Eudel'in anılarında, onun Bedesten'den çıkarak kitapçıların raflarına gittiğine şahit oluyoruz. (209.dipnot/Paul Eudel, Constantinople, Smyrne et Athenes, Paris 1885, sf.262; Eudel'i doğrulayan bir bilgiyi 1288/1871 tarihli bir kitabın arkasından şu notu görmekteyiz:" İşbu risale zinde muhamen mahallerde satılmaktadır; Sahhaflarda Hacı Hasan Efendi, Hakkaklarda Ahmet Efendi" demek ki bu tarihte Kapalıçarşıdaki sahhafların bir kısmı Hakkaklar çarşısına taşınmışlardı) Nitekim fesçilerin boşalttığı yere önce hakkaklar, onlarla birlikte sahhaflar yerleşmişti. Bir başka deyişle, en geç 1870'lerde sahhaflar artık Hakkaklar Çarşısına yerleşmeye başlamışlardı bile. 1894 depremi belki bu göçü daha da hızlandırmıştı. Bir süre Hakakklar Çarşısı olarak bilinen yer, kitapçıların zamanla çoğalmasıyla Sahhaflar Çarşısı olarak ün saldı. (83)

-1252(1836) tarihli Divan-ı Haşim Efendi adlı taşbaskı kitaın sonunda "Sahhaflar Esnafı Kethüda"sının mührü vardır. Matbu ilk divanımız olan bu eser aynı zamanda ilk taşbaskı kitaplarımızdan biridir ve büyük ihtimalle bir sahhafın girişimiyle "esnaf malı" olmak üzere bastırılmıştır. (88)

-1950'li yıllarda çarşıda 25'i aşkın sahhaf vardı. Bunlardan bazıları şunlardır: Raif Yelkenci çarşı dışında Çadırcılardaydı; İhsan Manavoğlu bir numarada idi ve Sefiller kitabını bastı; Nizamettin Aktuç (236.dipnot/Haziran 1972'de vefat etti kabri Feriköy mezarlığındadır); İsmail Hakkı Ertan; İsmail Dilmen; Cemil Zorlu, Naki Bora(Rahmi Yağız) (237.dipnot/ İtalya'ya Açık Mektup isimli bir kitabı var yüzbaşılıktan ayrılma idi); Şemsettin Yeşil (Tatlıcı namıyla maruf) (238.dipnot/12 Rebiülahir 1388/8 Temmuz 1968 yılında vefat etti, kabri Silivrikapıdadır); Türkmenzade Mustafa Mehmed Bey; Adnan Tevfik Türkmenoğlu, Ali Üşük (1968'de vefat etti); numara beşte Ali Ertem, İstanbul Kitabevi; Hulusi Karadeniz(1281/1864'de doğdu 1949'da vefat etti. Kabri Edirnekapı Şehitliği 11.adadadır.) Ekrem Karadeniz (17 Ekim 1981'de vefat etti, kabri Kozlu mezarlığındadır); Hacı Muzaffer Ozak; Nurettin Eren (18 Aralık 1985'te vefat etti. Kabri Silivrikapı mezarlığındadır), Necati Alpas (21 Şubat 1987 tarihinde vefat etti, kabri Kozlu mezarlığındadır) üç numarada İsmail Hakkı Erten ve sonra Nihal kitabevi sahibi M. İsmail Akçay; numara dokuzda Pertev Altınköprü (oğlu Şenol Altınköprü devam etmektedir.); numara dörtte Arslan Kaynardağ; on numarada Mehmet Şakir Çörüş; Selahaddin Bekiroğlu yirmi üç numarada idi. (89-93)

-Eski sahhaflardan Mehmed Şakir Çörüş Hoca 1871 yılında Mersin'in Anamur ilçesi Ortaköyü'nde doğmuş olup medrese tahsili görmüştür. Çanakkale Harbine iştirak etmiş ve Alay Müftülüğü yapmıştır. Bayezid Sahhaflar Çarşsında 1926 senesinden 1953 senesine kadar sahhaflık, kitapçılık yapmıştır. Bu tarihte vefat eden Mehmet Şakir Hoca'nın dükkanını oğlu Hüseyin Çörüş devam ettiriyordu. O da 2003'te vefat etmiştir. (129)

-Benim 1965 yılında dükkânını devraldığım Sahhaf İsmail Dilmen bu "canlı mezat"ında usta idi. Ben ondan da bu konuda el aldım. İsmail Usta'nın yardımcısı Karagöz Şükrü idi. Şükrü Yesukay. Karagöz Şükrü kitapçılık yanında meddahlık da yapardı, mezatlarda ise kelime oyunları ve şaklabanlıklar yapardı. Gazanfer Özcan, Karagöz Şükrü'nün yeğenidir. Şükrü Yesukay aynı zamanda kitapların eksik sayfalarını tamamlardı. Ölümüne kadar burada kalmıştır. (227) / İbrahim Manav, Müteferrika, Bahar 1994, sayı:2

Sahhaflar Derneği Yayınları, 2005 basım, İstanbul.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...