14 Haziran 2025

TASAVVUFİ AHLAK 4.CİLT – MEHMED ZAHİD KOTKU

-Bu ümmetin ulemasının, Beni İsrail enbiyaları gibi oldukları bildirilmişdir ve ulemasına hürmet ve saygı bilmeyen kimselerde ise muhabbet-i Resulullah ve muhabbet-i İlahiyenin doğması muhaldir.

-Ulema hakkında varid olan hadis-i şeriflerden birkaç tanesini zikr etmeyi münasip gördüm:

1)Ulema, ümmetin emniyet kaynağıdır.

2)Ulema, Allah’ın kulları üzerine peygamberlerin emanetidir.

3)Ulema cennetin lambalarıdır ve dünyanın halifeleridir

4)Âlim, ilim ve amel cennettedir.

5)Âlim, yeryüzünde Allah’ın sultanıdır. Hangi cemiyet bundan mahrum olursa helak olur.

6)İlmi ile amel eden âlim, bin abidden daha hayırlıdır.

7)Bâtıni ilim, Allah’ın esrarından bir sırdır.

İmam Abd’ür Raüf’ül Muradi’nin hadislerinden alınan şu hadis-i şerifler, ulemanın ne demek olduğunu, bizim de onlara karşı nasıl davranmamız lazım geldiğini pek açıkça bildirmektedir.

-Kişinin imanın tadını bulması üç şeye taalluk eder. Biri, Allah ve Resulü kişiye cümle masivadan sevgili olur. İkincisi, sevdiği dostunu yalnız Allah rızası için sever. Üçüncüsü de, küfre dönmeyi, ateşe atılmak kadar korkunç ve kerih görür ve bilir. İmanın tadı demek, taatin lezzetini alıp, din yolunda meşakkatlere tahammül etmek ve bunları dünya menfaatleri üzerine tercih etmektir.

-Ehl-i dünyanın ekseri edebleri fesahat, belagat ve çok bilgi ile şairane sözler söyleyebilmekten ibarettir. Ehl-i dinin edebi ise nefislerinde riyazat’a, zay-ı cevahirlerin muhafaza, şehvetlerini terk iledir.

-Aslında zenginlik köylüye verilmiş ise de, cehalet de anlama musallat olmuştur. Şehirli ise, ilmi, fakirliğiyle beraber tercih etmesinden dolayı, köylüdeki servet şehre intikal etmiş, şehirlerdeki fakr ve zarurette cehil yüzünden köylerin başına musallat olmuştur. Bugün dahi görüldüğü gibi ancak çalışıp yorulan köylü olmasına rağmen, içlerinde rahat bir geçim sağlayanları pek azdır. Bunun da yegâne sebebi bilgisizlikleridir.

-Cenab-ı Hakk’ın sayısız nimetleri vardır. Bu nimetlerin en büyüğü, nefsin arzularından kurtulabilmektir. Çünkü nefis, kul ile halık arasında en büyük hicabdır. Nefse muhalefetten daha büyük bir amelle Allahu Teâla’ya ibadet edilmediği bildirilmiştir.

-Vasiyet etmeden ölenler, ahirette dilsiz olarak, konuşmaktan mahrum olacakları gibi vasiyeti, imkân olduğu halde yapmayanların, indi ilahide ve insanlar yanında da mes’ul olacakların da hiç şüphe yoktur.

-Ömrün ölümü gaflettir.

-Mümin kişinin sıfatlarından birisi de, aldanıcı ve bilmemezlikden gelici olmasıdır. Mümin, feraseti bilmez değildir ve aldanmaz da, fakat öyle görünür. Onu, hemen hemen herkes aldatır. O da, herkese aldanır. Çünkü şerri bilmez, mekir ve hiyle sahibi de değildir ve bunları da bilmez. Selamet sadedi ve kalb-i selim sahibi oluşu, onun bu gibi şeyleri bilmesine ve yapmasına müsaade etmez.

-Allahu Teâla’ya ikbal eden ve huzurda müstağrak olan kimseler için, uzletin efdal olduğu; helal ve haramları ve şüpheli şeyleri halka bildirmek ve duyurmak hizmetinde bulunan kimse içinde, ihtilatın efdal olduğu bildirilmişdir.

-İmam-ı Birgivi (ra) Hazretlerinden bir rivayette, “zerre miktarı, Allahu Teâla’nın haramlarından ve yasaklarından birini terk etmek, yer ve gök ehlinin nafile ibadetlerinden hayırlıdır” buyurmuşlardır.

-Bostan’ül Arifin sahibi Semerkandlı zat-ı muhterem der ki: “Borçlu olan kimsenin yağlı yemek yemesi ve aydınlık yakması caiz değildir”

-Kendilerini dünya zevk ve lezzetlerine kaptırıp kahkaha ile gülenlere karşı siz de meclislerinizi ölüm bahislerini ve sözlerini yad etmekle denkleştiriniz.

-“Cenab-ı Hakk’ı tefekkür eden zındık olur. Kudret ve hikmetini tefekkür eden Sıddîk olur” Marifetname

Seha Neşriyat, 1990 basım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...