14 Haziran 2025

TÜRKİYE 1850 2.CİLT - M.A.UBİCİNİ

-Türkiye'nin normal gelirleri birkaç seneden beri 650 ila 750 milyon kuruş (150 ila 172 milyon frank) arasında değişmektedirler. Bunlar ortalama olarak şu şekilde taksim edilebilirler:

1)Öşürler: 220.000.000 Kuruş

2)Arazi ve Emlak Vergisi: 200.000.000 Kuruş

3)Haraç: 40.000.000 Kuruş

4)Gümrükler: 86.000.000 Kuruş

5)Dolaylı vergiler: 150.000.000 Kuruş

6)Mısırdan alınan vergi: 30.000.000 Kuruş

7)Eflakdan alınan vergi: 2.000.000 Kuruş

8)Boğdandan alınan vergi: 1.000.000 Kuruş

9)Sırbistandan alınan vergi: 2.000.000 Kuruş

Toplam 731.000.000 kuruş, 168.110.000 Frank. 168 milyonluk bu bütçenin çok az bir kısmı (yaklaşık olarak 8 milyon) vergiye bağlı eyaletlerden temin edilmektedir. Geriye kalan 160 milyon bizzat Türkiye'den, yani Fransa'nın yüzölçümünden 2 misli daha fazla olan bir arazi üzerinden, pay başına alınan vergiyi göstermektedir.

-Türkiye'nin giderler bütçesi de şöyle dağılmaktadır:

1)Sultanın Hazine-i Hassası: 75.000.000 Kuruş

2)Anne sultanın ve sultanın evli kız kardeşlerinin hazine-i hassası: 8.400.000 Kuruş

3)Ordu: 300.000.000 Kuruş

4)Harp malzemesi, topçuluk ve istihkam: 30.000.000 Kuruş

5)Tüm imparatorluğun içinde ve bütün idari dallardaki memurların maaşları: 195.000.000 Kuruş

6)Dışişleri, elçilikler, konsolosluklar: 10.000.000 Kuruş

7)Hazine-i rafia denilen ve yollar, kaldırımlar, ziraatı teşvik vs gibi kamu yararı için yapılan harcamalar: 10.000.000 Kuruş

8)Vakıflar idaresine kendine bağlı kuruluşların bakımı için ayrılan tahsisat: 12.500.000 Kuruş

9)Kaime denilen, devlet hazinesinin vadeli bonoları için %6 kuruş faizler tesviyesi: 9.000.000 Kuruş

10)Ömür boyunca gelirler bekayasının tesviyesi: 4.000.000 Kuruş

11)Hazine tarafından eski tımarların tazminatı olarak bunlardan mahrum kalan sahiplerinen ödenen gelir: 40.000.000 Kuruş

Toplam 693.900.000 kuruş, 159.712.000 Frank. Valide unvanıyla müşerref edilen, sultanın annesi Müslümanlar tarafından hemen hemen sultana denk bir derecede hürmet edilir ve bütün Müslümanların annesi olarak kabul edilir. İşte bu yüzden yalnızca o halkın önüne yüzü açık oalrak çıkmak imtiyazına sahiptir.

-Ne ulema sınıfına ne de bürokrasiye katılmayan sivil ve askeri bütün memurlara verilen ünvan ağa'dır. Ulema ve bürokrasi sınıfında efendi kullanılır. Her iki unvanda isimden sonra söylenir.

-Özel bağış ve yardımlar bir yana, sırf fakirler için her sene 115.000.000 franklık bir bütçenin tahsis edilmiş bulunduğu Fransa'da, bizler kulaklarımıızı sağır eden kalplerimizi parçalayan sefaletlerin ancak yarısını güç bela hafifletebiliyoruz. Yoksullar için hükümetin sadece 1 milyona zor ulaşan bir tahsisat ayırdığı Türkiye'de ise bir tek fakir yoktur.

-Frenklerin, imparatorluğun diğer bütün şehirlerinden daha çok imtiyazlar koparageldikleri ve çeşitli konsolosluklar tarafından tayin edilen 30 kadar yabancı üyenin komisyona katılmış bulunduğu bilhassa İzmir'de (Bugün bile Türkler İzmir hakkında şu adı kullanmaya devam etmektedirler: Gavur İzmir) oturumlar oldukça uzun ve fırtınalı geçti.

-İstanbul'da 52.000 köleden ayrı olarak; hür hizmetçilerin sayısı 40.000'den daha aşağı değildir; bu ise, askerleri, bahriyelileri ve değişen, gelip geçici nufüusu hariç bırakırsak, Müslüman halkın üçte birine yakın bir sayıdır. Bizim bakanlıkların bürolarındaki bir şef veya müdür yardımcısına denk bir mevki işgal eden ve ortalama olarak maaşı 80.000 kuruş olan ikinci dereceden bir memur, himzetinde gerek köle gerekse hür 10 hizmetçiden daha az hizmetçi bulundurmamaktadır. Bu 10 hizmetçinin geçim masrafı, şahıs başına ve senelik olarak 2000 kuruştan hesap edilirse, 20.000 kuruşluk bir yekun elde edilir ki, bu da memur maaşının bir çeyreği demektir.

-Türkiye'nin içine nüfuz edildiği zaman, toprağın zenginliği ile yüzüstü bırakılmışlığı arasındaki daimi zıtlığı insanı kadere garkeder. Eşit bir bollukla saçılmış Allah nimetleri hiçbir yerde insanın ihmalkarlığı ve nankörlüğünü bu kadar acı şekilde ayıplayamaz.

-Türkiye'de ziraatin zayıflamasına sebep olan belli başlı erkenler 4'e indirilebilir:

1-Çiftçilerdeki bilgi eksikliği

2-Bilek gücünün yokluğu

3-Tedavüle yarayacak sermayenin yokluğu

4-Ulaştırma yollarının yokluğu

-Türkiye'de çiftçi fakirdir, çünkü elinde nakit parası bulunmaz; fakat aynı zamanda zengindir, çünkü yaşaması için gerekli şeylere bol bol sahiptir ve zaten o az ile yetinmesini bilir.

-Bugün Türkiye ihracatının en büyük kısmı, Avrupa'ya teslim ettiği ve onunda kendisine kullanması için işlenmiş olarak geri gönderdiği, ham maddelerden ibarettir.

-Tanzimat giyimde yapmış olduğu değişikliklerle Türkiye'yi Avrupa'nın boyunduruğu altına sokmuştur; yeni kumaşları Avrupa'dan satın almak durumuna düşmüştür; çünkü kendisi bunları aynı fiatla ortaya koymaktan acizdir. Neticede de böyle tek bir darbeyle yerli sanayiinin en önemli kollarından birini öldürmüştür. Halbuki; durumunun zaruri bir neticesi olarak bu aşağılık kompleksine kapılacak ve ticaret dengesini ayakta tutabilecek bir şekilde bütün gayretlerin tarıma yöneltecek yerde, Türkiye, kendi ihtiyaçları için zaruri bütün şeyleri bizzat kendileri yapmak isteyen yeni doğmuş veya yenileşmekte olan milletlerde görülen bu genel hatadan kendisini kurtarmasını bilemedi.

-Türkiye'de kervan hizmetinde kullanılan develerin miktarı senelik yaklaşık olarak 100.000 tahmin edilmektedir. Bu sayının onda biri kervanların gösterdikleri bunca ihtimama rağmen yolculukların verdiği, yorgunluktan dolayı telef olur giderler.

-1776'da yeniçerilerin toplam sayısı 113.400'e ulaşıyordu. Bunların senelik iaşesi için devlet 12.000 kese akçe veya bizim paramızla 20 milyona yakın harcamada bulunuyordu.

-Türkiye'nin silahlı kuvvetlerinin tümünü özetleyecek olursak, şöyle bir rakam elde etmiş oluruz:

Silah altındaki ordu: 138.680

Silah altındaki redif: 138.680

Başıbozuk alaylar: 61.500

Yardımcı kontenjanlar: 110.000

Toplam 448.860 kişi.

-Türkiye'deki Tanzimat yüzünden İslamiyetin ahlaki kuvveti azalacak olursa, hiç şüphesiz bu çok esef edilecek bir netice olacaktır; Fakat bu hiçbir şekilde onunla beraber herşeyde yok olup gidecektir anlamına gelen ve bilhassa da bundan dini ateşin yerini alan vatanseverlik hareketi, orduların disiplin ve güçlenmeleri gibi hususların ruhlara yön vermek ve onları alevlendirmekten aciz kalacakları manasını çıkmaz.

-Toplam olarak, bu buharlı olduğu kadar da yelkenli, 4000 civarında topu bulunan ve mürettebat olarak 15.000 adamı bulunan 74 top gemisi bulunmaktadır.

-"Sadece ataları sayesinde parlamak isteyen değersiz kişiler, ölülerin kemiklerini kemirmekten zevk alan köpeklerdir."

-Ciğercilik oldukça harika bir gelenekler manzumesi sunar. Bu satıcıların tek malzemesi omuzlarında taşıdıkları uzun bir sırıktır. Bunun iki ucundaki kefelerden sarkan ciğerler çevrelerinde bir sürü aç kedi ve köpeğin toplanmasına sebep olur. Hayırsever kişiler bunları satın alır ve bu zavallı hayvanlara üleştirirler. Müslüman hayırseverliği bunu yapmamayı Allah'a karşı bir suç işlemek kabul eder.

-Şarklılar bir diğer adamın huzurunda hanımlarının isimlerini söylemez ve onlara adlarıyla hitab etmezler. Hatta bugün bile ihtiyar Osmanlılara göre bir kimseye karısından ve kızından haberler sormak amansız bir hakaret kabul edilir.

Tercüman 1001 Temel Eser, Çeviren: Cemal Karaağaçlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...