26 Haziran 2025

TÜRKİYE KANATLARINIZIN ALTINDA – ÜMİT MERİÇ

-Modaya uyarak kendini değiştiren toplum, fertlerin davranışlarında bir konformizm arar. Sosyologların, “bir örneklik eğilimi” adını verdikleri bu duygu o kadar kuvvetlidir ki, sonunda modaya uymamış olan fert de ona uymak zorunda kalır ve bu mağlubiyetten gizli bir memnuniyet duyar. (33-34) XX.yüzyılın son çeyreğinde modern ya da modernleşme sevdalısı olan toplumlarda yaşayan insanların çoğu için moda, haşin ve acımasız olan hayatı güzelleştirmeye, sadece baskı ve görevin olduğu dünyada insana belli bir özgürlük sağlamaya da devam etmektedir. XX.yy’dan XXI.yy’a geçerken moda artık Batı ülkelerinin bir iç dinamizmi olmaktan çıkmıştır. Televizyon ekranları, küçülen dünyamızı bir örnek giydirmek görevini ‘meccanen’ üstlenen birer okul olmuştur. (38)

-Cevdet Paşa, Spencer’in askeri toplum-endüstriyel toplum; Tonnies’in cemaat ve cemiyet veya Marx’ın ilkel köleci toplumdan devletsiz topluma doğru çizdikleri toplumsal evrim şemalarına kendi realitesine dayanarak ve ilk şeklini İbn Haldun’da bulduğumuz bir şema ile bir yenisini katar. Ona göre toplumların geçirdiği farklı merhaleler şunlardır:

1)Çadırlarda oturan ve zorunlu ihtiyaçlarını gidererek, soylarını sürdüren göçebe kabileler

2)Köylerde veya şehirlerde oturarak, belli bir ölçüde de olsa medeniyetten, ilim ve sanattan istifade eden insanlar

3)Devlet kurarak, bir devletin himayesinde ‘kemalat-ı insaniye’lerini tamamlayan, düşman ve yabancı endişesinden kurtulan insanlar

Devletleri, medeniyetlerin beşiği kabul eden Paşa için, kana dayanan kavmi asabiyet ile ortak değerlere ve inanca dayanan manevi asabiyetin birleşmesi bir devletin sıhhatli ve uzun ömürlü olmasının gerekçesidir. (52)

-Türkiye’nin belli bir maddi refah seviyesine erişerek iktisadi açıdan gelişmesi ancak ürettiğinden çok tüketmesi veya tüketmek istemesi iktisadi gelişmenin doğurduğu psikolojik sonuçlardan biridir. Bugün köydeki evden toplu konuta kadar her hanede buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın, televizyon bulunmakta veya bulundurulmak istenmektedir. Yani “üretimde eşitlik” değil, “tüketimde eşitlik” talep edilmektedir. (90)

-Futbol cemaatleri bugün tüm toplumsal aidiyetler ve kültürel formlar içerisinde en kolektif olanıdır. (101)

-Aile ile ‘ev’lenmek, ‘yuva kurmak’ ilişkisi Hind-Avrupa dillerinde aileyi ifade eden familia kelimesinin kendisinde var. Familia, ‘faama’ kelimesinden o da Sanskritçe de ev manasına gelen ‘dohamon’dan geliyor. Bu ev ister çadır ister kulübe ister gecekondu ister apartman dairesi olsun, toplumun en küçük hücresi olan yeni bir aile kurulunca o da yeni bir ‘dohamon’a dahil oluyor. (113-114) Yahudi hukukunun en meşhur yorumcusu, Maimonides kadına, köleye ve çocuğa kutsal kitabı okuma hakkını vermemiştir. (117) Anaerkil aile, Giresun açıklarında bir adada yaşayan Amazonlar efsanesiyle sarmaş dolaştır. Babaerkil aile ise Tevrat’ın favori aile tipidir. Babanın aile bireyleri, devletin ise babalar üzerindeki sınırsız otoritesi, hayat ve ölüm hakkı, asırlar boyu devam etmiş gitmiştir. Grek ve Roma antikitesinde her kadının her erkeğe ait olduğu bir dönemin hatıraları vardır. Atine şehrinin kurucusu Kekrops göçebe Greklere tarımı öğretmiş ve Atik yarımadasının ilk kralı olmuştur. Onun devrine gelinceye kadar “kadınlarla erkekler arasındaki ilişki hiçbir kural veya kanuna bağlı değildir ve hiçbir evlat babasını tanımamaktadır” (Athenee, Sophistesa, 111.kitap, 11.bölüm) (118) Tarihte ilk defa 1830’da “Bütün dünya işçileri birleşiniz” diyen Gaugin’in büyük annesi, Flora Tristan’dır. (123) Fourier’ın uygarlığa yönelttiği en büyük eleştiri ticaret ve evlilik konusundadır. Her ikisi de toplumun doğal örgütlenmesine ve insan ırkının mutluluğuna engeldirler. Ticaret, ekonomik ilişkilerde, evlilik ise aşk ilişkisinde yalanı getirir. Evlilik ile kurnaz bir adamın servete ve saygınlığa kavuşması kolaylaşır. Evlilik egoizmi şahlandırır. Daha yuva kurmadan yapılan pazarlıklar işin nasıl çığırından çıktığının kanıtıdır. İki egoistlik birleşince bundan nasıl bir erdem doğabilir? Çok defa evlilik taraflardan sadece birinin ücretini ödediği gizli bir fuhuştan başka bir şey değildir. (126-127)

-Bilindiği gibi ülkemizde aile konusu henüz bazı başlangıç çalışmalarına rağmen, zaman ve mekân boyutlarının derinliği ve genişliği içinde ele alınmamıştır. Aile sosyolojisi başlığını taşıyan ilk eser, 1990’da basılmıştır. (1.dipnot / Önal Sayın, Aile Sosyolojisi, Ailenin Toplumdaki Yeri, Ege Üni, Edb. Fak. Yay.) (131) 16. ve 17.yy’da İngiltere’de evlerin %78’i, Fransa’da %76’sı, Belgrad’da 569’u çekirdek aile yapısına sahiptir. Bu oran 1713 yılında Japonya için düşüktür: %43. Ama henüz bir İngiliz sömürgesi olan 1689’ların Amerika’sındaki Bristol şehrinde çok yüksektir %90. Geniş aile yüzdesi ise aynı asırlarda İngiltere için %6, Fransa için %14, Belgrad için %27, Amerika içinse sadece %3’tür. (138) Şehir toplumunun özelliği olan sosyal hareketlilik iktisadi gelişmenin sebebi ve şartıdır ve aile bağlarının, akrabalık ilişkilerinin kırılmasından geçer. (8.dipnot / Lady Thatcher’ın bir bakkalın kızı, daha sonraki İngiltere Başbakanı’nın ise bir sirk cambazının oğlu olduğunu hatırlıyorum) (142)

-Özel bir dikkat isteyen sorunlardan biri de Adolesans’tır. Olgunluk yaşının düşmesi, cinsel açıdan olgun olan fertle, sosyal açıdan olgun olan ferdi birbirinden ayırmaktadır. Ayrıca, eğitim yıllarının artması insanların faal bir hayata girmesine engel olmaktadır. Dolayısı ile Adolesanslık dönemi, statüsünün ayrıca belirlenmesi gereken bir çağ olarak karşımıza çıkmaktadır. Gençlik kavramı bugünkü kullanılışı ile Batılı bir kavramdır. Gençlik, çocuklukla olgunluk arasında bir hayat dönemine tekebül eder. Bu dönemde nüfusun bu kesimi öğrencidir, üretmeden tüketir. Oysa birçok İslam ülkesinde, özellikle kırsal kesimde, böyle bir dönem yoktur. Çocukluk biter bitmez, fert olgun insanların faal hayatını yaşamaya başlar. Evlenir, genç de olsa bazen 15 yaşında aile reisi olur. Çalışır, sorumluluklarını omuzlanır. Ancak İslam toplumlarının yeni durumu, kuşaklar arasında büyük bir mesafe açmıştır. Psikolojik ve sosyal açıdan 35 yaşında bir anne, kendi annesine 16 yaşındaki kızından daha yakındır. (169)

-Müslüman aile ezelden beri iki tür münasebetin rekabete giriştiği bir yerdir: Otorite ilişkisi, baba ile oğul arasındadır ve kardeşlik ilişkisi erkek kardeşler arasındadır. (171)

-Biyolojik açıdan ergin olan insanların, sosyal açıdan erişkin statüsü kazanmaları için, iktisaden bağımsız bir konuma gelmeleri zorunlu kabul edilir. Çağımızda gençlik adı verilen sosyal kategorinin sorunları, aile dışı sosyalleşme kurumları ile erişkin statüsünü kazanmak için girilmesi zorunlu olan iktisadi kurumların arasında ‘sakat bir eklemlenme’ olmasından doğmaktadır. Eğitime ve uzmanlaşmaya bağlı bir iş bölümü, tarımcı toplumlarda olmadığı için, biyolojik olarak olgunlaşmış insanlar sosyal olarak da olgunlaşmış kabul edilirler. Oysa endüstrileşmiş toplumlar, çocuklukla erişkinlik arasını 2eğitim2 adı verilen süreçle aşarak, sosyal bir kategori olarak ‘gençlik’ grubunu aralığın içine oturturlar. Şehirleşme çocuklukla erişkinlik arasındaki bu ‘ölü zaman’ı büyük ölçüde bürokratlaştırılmış olan kurumların; yani okulların, meslek okullarının, erkek için ordunun dışında yarı bürokratlaşmış veya enformel kurumların (kahvelerin, diskoteklerin, spor, sanat ve eğlence merkezlerinin, arkadaş gruplarının) el birliğiyle doldurulacaktır. Bu gruplardan bazıları gençlere özgü ayrı bir alt kültür oluşturarak, onların topyekûn toplumun dışında farklı bir özellikle kendilerini tanımlamalarına yol açabilir. (195)

-Marksist bir sosyolog olan H.Schiller’e göre kitle iletişimi, üçüncü dünya ülkelerinde mal ve hizmet için pazar arayan çokuluslu şirketlerin kültürel üstünlüğünü sağlayan bir mekanizma haline dönüşmüştür. Bu sömürge politikası üçüncü dünya ülkelerindeki hâkim sınıflardan müttefikler bulmakta, böylece Batılı teknolojiler ve tüketim malları ithali projesi başarıyla yürümektedir. Aynı şekilde SSCB’de komünist ülkelere haber, film, belgesel gibi kültürel ürünler ihraç etmektedir. (209)

-Evet radyoların insan davranışı üzerinde çok geniş etkisi olabilmektedir. Bunun en çarpıcı örneği H.G.Wells’in “Dünyalar Savaşı” adlı romanından uyarlanan ve ilk kez 1938’de Orson Welles tarafından radyoda canlandırılan programı dinleyen 6 milyon ABD’liden bir milyonunun bunu ciddiye alıp evlerinden çıkıp arabaları ile yola düşmeleri, uzaktaki akrabalarına veda etmeleri vs. olarak gösterilir. (213)

- “İletişim Toplumu” dünyadaki herkesin, dünyadaki herkesle potansiyel olarak iletişim haline geçebileceği bir toplumdur. (218)

-Cumhuriyetin ilk yıllarındaki alfabelerde önce, 1930’larda şalvarlı, başörtülü ve uzun örgülü saçlarıyla resmedilen kadın 1935-40 alfabelerinde kısa saçlı, giysileri kısa kollu, dik duruşlu, kendinden emin bir çalışan kadın imajına yerini bırakmıştır. 1950’den sonra ‘her mahalleye bir milyoner’ yetiştiren zihniyet, kentli kadını evin içine çekmiştir. İlkokul kitaplarında kadın olarak mutfakta önlükle ev temizleyen, çocuk ve hasta bakan, misafir ağırlayan silik bir anne imajı verilmiştir. Erkek ise 1940’larda fötr şapkalı, sonraları fötr şapkasız ama hep takım elbiseli kıyafetle resmedilmektedir. (5.dipnot/F.Helvacıoğlu, “1928’den 1994’e Ders Kitaplarında Cinsiyetçilik” Master Tezi, İst, 1994, sf:65-66) Ev içinde ise hiçbir işe karışmadan gazete okuyan bir baba ve ömrünün çilesini yün örmekle dolduran bir ev kadını imajı karşımıza çıkmaktadır. 1995’ler Türkiye’sinde moda olan Mustafa Sandal’ın “Bu kız beni görmeli bana kazak örmeli” parçasının, tekstilde dünya piyasalarında kendini kanıtlayan Türkiye’de delikanlılarımızın bilinçaltındaki kadın kimliğine ışık tutması ve gene kızlarımızın da nasıl bir kadın kimliğine haiz olması gerektiği konusunda verdiği mesaj açısından ilginç olduğunu düşünüyoruz. (245-246)

-Kadınlarla ilgili olarak televizyondaki ilk özel program 1984’te hazırlanan “Hanımlar Sizin İçin”dir. Bu program ailenin Türk toplumunun temeli ve vazgeçilmez unsuru olduğunu vurgulayan bir programdı. (252)

Kapı Yayınları, 2018 basım, 1.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...