-Yozgatlı Aziz Büyük Şeyh Efendi'den sonra tekkesinde sırasıyla oğulları Hasan Muhyiddin Efendi (1852-1909) (36.dipnot/ Şeyh Muhyiddin-i Veli'den İstanbul'a uzanan bir irfan halkası vardır. Şeyh Muhyiddin-i Veli'nin müridi ve aynı zamanda damadı olan Yusuf Bahri Nefesli Efendi (1882-1959), şeyhinin 1909'da vefatından sonra İstanbul'a gitmiş ve Fatih Türbedarı diye meşhur aziz Ahmed Amiş Efendi'ye intisap etmiştir. Şeyh Muhyiddin-i Veli'nin Yozgat'ta yaktığı ateş, İstanbul'da alevlenmiş ve türbedar azizin ahirete irtihalinden nice sonra Yozgatlı Yusuf Bahri Efendi, pirdaşı Mucurlu Hüseyin Avni Konukman Efendi (v.1939) gibi, İstanbul'un irfan hayatının muhim halkalarından biri olmuştur. Cümlesinin sırrı aziz olsun. Yusuf Bahri Nefesli'nin ahfadından, ömrüne bereket aziz üstad Prof.Dr.Ahmet Güner Sayar ile 13.05.2006 tarihinde yaptığımız görüşmede, mevzuya dair fevkalade mühim bilgiler alınmıştır.), Ali Sadreddin Efendi (1847-1920) ve torunu müderris İbrahim Edhem Efendi (1861-1942) (37.dipnot/Müderris Hafız İbrahim Edhem Efendi, Büyük Şeyh Efendi'nin en büyük oğlu Müderris Ali Rıza Efendi'nin oğludur. Müderris Ali Rıza Efendi, babasından müstahleftir ve şeyhtir. Yozgat'ta müderris iken Medine-i Münevvere'ye gidip yerleşmiş, orada ders okutmuş, Medine-i Münevvere'nin yakınındaki Rabiğ beldesinde Hakk'a yürümüştür.) postnişin olarak geleneği sürdürmüştür. (50-51)
-Yozgat'ta Nakşibendi şeyhlerinin tamamı müderristir ve ulemadandır. (55) Bir başka zat ise Tokatlı Şeyh Mustafa Haki Efendi'nin (1855-1920) halifesi müderris Mevlüd Rahmi Efendi'dir. (ö.1938)(11.dipnot/ İsmail Kara'nın 'Şeyh Efendi'nin Rüyasındaki Türkiye' kitabında anlatılan rüyada adı geçen zat, Mevlüt Rahmi Baba'dır). İrşad izniyle Yozgat'a gönderilen Rahmi Efendi, (12.dipnot/ Bu vakte kadar Rahmi Efendi'nin aslen Karslı olduğu bilgisine sahiptik. Fakat Rahmi Efendi'nin aslının Yozgatlı olduğunu, Karsta müderrislik yapıp talebe okuttuğunu, babası Redif Binbaşısı Niyazi Bey'in de Doksanüç Harbi sırasında Kars'ta vazife yaptığını yeni öğrendik. Belli ki ailenin Kars aidiyeti buradan kaynaklanmıştır.) Zile'de müderrislik yapmıştır. İstanbul'da şeyhülislamlık makamında vazife yapmıştır. Şeyhi Mustafa Haki Efendi'nin işaretiyle Yozgat'ın Türkmensarılar Köyü'ne yerleşen Rahmi Efendi, aynı köyde medfundur. (55)
-Şeyh Mehmed Esad Erbilli Efendi'nin halifelerinden Müderris Şeyh Çandarlı Hacı Abdullah Efendi (1850-1940) ve Bayezid Dersiamlarından Yozgat Müftüsü Şeyh Mehmed Hulusi Efendi (1888-1964), Yozgat ve civarında Halidi-Esadiliğin erkanını sürdürmüştür. (56)
-Bir şeyh efendi de Çiçekdağı taraflarından Mahzenli Ali Efendi'dir. (1841-1951) Mahzenli Ali Efendi, Mahzen Köyü'ne sonradan yerleşmiştir. Aslen oralı değildir ve Çorum taraflarından Mahzen Köyü'ne gelmiştir. Sırru'l-aziz Ali Efendi Nakşi-Halidi hiilafetini Seydişehirli Hacı Abdullah Efendi'den, Kadiri hilafetini ise Şiranlı Şeyh Mustafa Efendi'den almıştır. Yozgat'a sık sık ziyarete gelen bir zattır. Sorgun'un Erkilet Köyü'nden Hacı Osman Efendi, Sorgun'un Tiftik Köyü'nden Sıtkı Baba ve Şefaatlı'nın Dedeli Köyü'nden Hacı Ahmed Efendi, Şeyh Mahzenli Ali Efendi'nin Yozgat'taki halifeleridir. (60-61)
-Karamağara'da İmam Hatip olarak vazife yaptığı sırada Yozgat Müftüsü Mehmed Hulusi Efendi tarafından Akdağmadeni Müftüsü olarak tayini yaptırılan Ozanlı Müderris Mehmed Emin Efendi (1879-1969) bir başka Halidi-Es'adi şeyhidir ve Erbilli Şeyh Mehmed Esad Efendi'nin halifelerinden Adanalı Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi'nin halifesidir. (61)
-Nakşi-Halidilik, Halvetilik ve Mevleviliğin Yozgat'taki tesirini zaman içinde ortadan kaldırmıştır. Böylelikle Halveti ve Mevlevi geleneği kendini setretmiş, Yozgat'ın ufkunda sadece hatıralarını bırakmıştır. Ancak Yozgat'ta Halvetilik, bir Nakşi-Kadiri silsile ile (45.dipnot/ Nakşi-Halidi erenlerinden olan Şeyhzade Hacı Ahmed Şevki Efendi'nin(1906-2002) kolunda, dedesi Şeyh Hacı Ahmed-i Veli'den gelen Halveti-Şabani usul de devam etmektedir.) beraber yürütülmektedir fakat Devran-ı Şerif yapılmamaktadır. (63-64)
-Yozgat'ın ilim ve irfan güneşi asır-dide Şeyh Mehmed Şakir Efendi kolbaşı bir Hak Eri'dir. Sırrı aziz, himmetleri hazır olsun. Aslen Kayseri'nin Cami-i Kebir Mahallesi'nden olduğu halde Yozgat'a gelerek Dedikhasanlı Köyü'ne (1.dipnot/Sorgun'a bağlı şimdiki Gedikhasanlı Köyü, civarda Dedikhasanlı olarak telaffuz edilmektedir. Ancak devrinin matbuatında da Dedikhasanlı telaffuzu geçerlidir. Fakat şimdilerde Gedikhasanlı hali resmi kayıtlarda hakimdir.) yerleşen ulemadan bir zat olan Hoca Ali Efendi'nin oğlu olan Şakir Efendi, 1853'de Dedikhasanlı Köyü'nde dünyaya gelir. Şakir Efendi, tahsiline babası Ali Efendi'den okuyarak başlar. Osmanpaşa Tekkesi Medresesi'ne kaydolur. Babası tarafından Kayseri'ye gönderilinceye kadar burada okur. Bilahare kardeşi Bahaeddin Efendi ile birlikte yüksek tahsil yapmak için Kayseri'ye gönderilir. (67-68) Şakir Efendi, pek çok talebe yetiştirir. Yozgat Müftüsü Mehmed Hulusi Efendi (1888-1964), bilahare Mısır'a giden ve Mehmed Akif Ersoy'un da yakın dostu olan Mehmed İhsan Efendi (1902-1961), Şakir Efendi'den ders okuyarak fevkalade ilerleyen iki büyük alimdir mesela. (69) Şakir Efendi, 1937 tarihinde Alem-i Cemal'e hicret eder. Dedikhasanlı Köyü'nde sırlanır. Kabr-i pür-enverleri uşşakın ziyaretgahıdır. (70) Şakir Efendi, Nakşibendiyye yolunda kamil ve mükemmil bir zattır. Şiranlı Şeyh Mustafa-yı Rumi Efendi'nin(1838-1906) halifelerindendir. (73) Şakir Efendi kendisinden sonra kaimmakam-ı irşad olarak Poyrazlılı Muharrem Efendi'yi bırakmıştır. (74)
-Sabık Şeriye Vekili Konyalı Mehmed Vehbi Efendi'nin Hulasatü'l-Beyan serlevhalı tefsiri neşredilmeye başlanır. Heyecanla ilk iki cildi alan Şeyhzade Ahmed Efendi, Dedikhasanlı'ya gider. Her zamanki gibi Şakir Efendi, henüz daha Ahmed Efendi gelmeden oğlu Mehmed Efendi'ye hitaben:"Ahmed'im geliyor karşılayın" demiş. Ahmet Efendi gelir ve Hocaefendi'nin odasına yanına alınır. Sohbetin başında Mehmed Vehbi Efendi'nin tefsirinin neşrine başlandığından bahseder. Çıkan ciltleri de getirdiğini söyler. Hocaefendi de: "Oku bakalım öyleyse Ahmed'im, Vehbi Hoca neler yazmış" der. Ahmed Efendi baştan başlar biraz okur. Şakir Efendi: "Filan ayeti oku bakalım, nasıl tefsir etmiş." der. Böyle böyle epeyce okutur. Uzunca bir müddet dinledikten sonra: "Ah Ahmed'im Ah. Biz ilmin böyle Türkçe'ye döneceğini bilemedik. Eğer bilseydik hocan neler yazardı neler" der. (105-106)
-Şeyhzade Ahmed Efendi can sohbetler, muhabbetler, zuhuratlar ve fütuhatlarla dolu bir dem sürer Şakir Efendi ile birlikteliğinde. Hocaefendi'nin Hakk'a yürüme zamanına yakın, Poyrazlılı Muharrem Efendi'nin mana nasibi ve emanetini aldığı son mülakattan sonra, Şakir Efendi ile başbaşa kaldıklarında: "Ahmed'im oğlum, vaktim yaklaştı. Allahualem yavrum, senin nasibin bende değil. Birlikteliğimiz buraya kadar. Nasibin İstanbul'da. Vakti gelince o seni bulur." diyerek işaret verir. Söz arasında: "Cenazemde bulunamayacaksın, sonra gelip beni ziyaret edersin" der. Şeyhzade hayli müteessir olur tabii. Aradan çok kısa bir süre geçer. Aynen Hocaefendi'nin dediği gibi olur ve hakikaten Şeyhzade EFendi cenaze merasiminde bulunamaz. Her ne oldu ise o gün Yozgat'tadır. Döndüğünde Hocaefendi'nin Hakk'a yürüdüğünü haber alır. Şeyhzade Ahmed Efendi, bilahare Müftü Mehmed Hulusi Efendi'nin yönlendirmesi ve aldığı manevi bir işaretle İstanbul'da Erbilli Mehmed Esad Efendi'nin hulefasından Üsküdar Ayazma Camii İmamı Müderris Hafız Mustafa Hulusi Arınmış Efendi (v.10 Kasım 1950) ile mülaki olur. O zat-ı şeriften nasip alır. Çok geçmez Mustafa Hulusi Efendi'nin manevi emanetine varis olur. Şakir Efendi'nin muştuladığı gibi zuhurat olur. (14.dipnot/ Şakir Efendi'ye dair bu bilgiler, onu bizzat tanıyan mana mimarlarının kametlerinden Şeyhzade Ahmed Şevki Ergin Hocaefendi(1906-2002), kardeşi Ömer Faruk Ergin Hocaefendi(1910-2006), Ömer Faik Boran Hocaefendi(1908-2005), Paşaköy'lü Mehmed Nuri Özbay (1907-1988) ve Paşaköy'lü Mehmed Gazi Uz'un (1909-1992) şehadetleri, Halil Fevzi İpek Hocaefendi, Saffettin Akcan ve Karga'lı Abdülkadir Yüce'den alınan belge ve hatıratlar, S.Burhanettin Kapusuzoğlu arşivinde bulunan ulema ve meşayih hal tercemelerine dair notlar ve Ömer Faruk Ergin Hocaefendi'nin verdiği dosyada bulunan Şakir Efendi'ye dair belgelerle aşikar edilmiştir. (110-111)
-Müftü Mehmed Hulusi Efendi, 1888'de Yozgat'ta dünyaya gelir. Hacı Bekir Ağa ile Mevlude Hanım'ın oğludur. (129) Mehmed Hulusi Efendi, Demirli Medrese'de başladığı tahsilinin Yozgat safahatını 1904'te Yozgat İdadi-i Mülkiyesi'nden pekiyi derece ile mezun olarak ikmal eder. (129) Demirli Medrese'de talebesi olmakla bereketlendiği Şeyhu'l-Ulema Dedikhasanlı Mehmed Şakir Efendi'den (1853-1937) ders okuyarak ilim nasibini arttırmaya çalışır. Yozgat'ta çıktığı ilim yolculuğuna Kayseri'ye giderek orada sürdürür ve meşhur alimlerden Hamurculu Osman Hilmi Efendi'den (1860-1912) ciddi bir tahsilden sonra icazet alır. İcazetini aldıktan sonra İstanbul'a gider. 1912'de 300 kişinin katıldığı Ruus İmtihanı'na girer ve imtihanı on altıncı sırada kazanır. Hatta o sene imtihana meşhur alimlerden Ahmed Hamdi Akseki de girer, fakat kazanamaz. Mehmed Hulusi Efendi imtihandan sonra Dersiam ünvanını alır ve kaydı hayat şartıyla maaşa bağlanır. (130) Mehmed Hulusi Efendi, Yozgat Müftüsü Müderris Mehmed Hüsnü Efendi'nin vefatı ile münhal bulunan Yozgat Müftülüğü'ne 19 Mart 1919'da tayin edilir. (131) Mehmed Hulusi Efendi, 23 Nisan 1920^de Büyük Millet Meclisi'nin açılışında hazır bulunur ve açılış merasiminde Hacı Bayram-ı Veli Camii'nden Meclise kadar Salat-ü Selamlarla Lihye-i Saadet'i baş üstünde taşıyan bahtlılardan biri olur. (132-33) Mehmed Hulusi Efendi, 15 Haziran 1950'den 6 Haziran 1959'a kadar, Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere ve Dini Eserleri Tetkik Heyeti'ne alınır, Diyanet merkez teşkilatında vazife yapar. Bu sırada 12 Ocak 1955'de, Ankara'da karşıdan karşıya geçerken araba çarpar, iki ayağından sakat kalır. (134) Büyük Müftü Efendi, fevkalade büyük bir alimdir. İleri görüşü ve ilmi dirayeti herkes tarafından kabul edilen bir zattır. Okur yazar ve konuşur halde mükemmelen bildiği Arapça ve Farsça'nın yanı sıra İngilizce ve Fransızca bilmektedir. (134) İcazet verdiği son talebelerinden olan Ömer Faik Boran (1908-1995), Mehmed Hulusi Efendi'nin devlethanelerinde nadide el yazmalarıyla dolu büyük ve muhteşem bir kütüphanesi bulunduğunu söylerdi. Fakat hayfa ki, Müftü Efendi'nin Hakk'a yürümesinden sonra bilaveled olduğu için varisleri tarafından kitapları satılır. Belki o zaman onun telifi pek çok şey kaybolup gitmiştir. Faik Bey, kitapların bir Man kamyonu doldurduğunu söylemiş ve ağlamıştı. İlim, irfan ve irşad ile müzeyyen bereketli bir hayat süren Şeyh Mehmed Hulusi Efendi, 22 Kasım 1964'de Yozgat'ta alem-i cemale vasıl olur. Sarıtopraklık Mezarlığı'nda sırlanır. Kabri ziyaretgahtır. (135) Mehmed Hulusi Efendi, Yozgat'ta Halidi Es'adiliğin çerağını uyandırır. Çandar'da da Müderris Hacı Abdullah Efendi, Esad Efendi'nin hulefasından olunca, Yozgat ve civarında Es'ad Efendi'nin irfan halkası genişler de genişler. Şeyh Mehmed Hulusi Efendi, kendisinden sonra halife bırakmamıştır. (144-145)
-Mehmed Hulusi Efendi ile Yozgat'ta Halidi Esadiliğin irfan halesi genişler. Etrafında kısa sürede hatırı sayılır bir irfan halkası oluşur. Şıklar irfan meclislerinde mest olur. Erbilli Esad Efendi'nin ekmel hulefasından Hafız Mustafa Hulusi Arınmış Efendi'ye müntesip Yozgat Müftülüğü de yapmış Hafız Haşmet Doğar Efendi(1896-1968), Akdağ Müftüsü Ozanlı Mehmed Emin Efendi (1879-1969), Hafız Mustafa Hulusi Arınmış Efendi'nin ekmel hulefasından Şeyhzade Ahmed Şevki Efendi, Muallim Ömer Faik Boran Bey(1908-1995), bizzat Erbilli Esad Efendi'den mana nasibi alan Postnişinzade Mehmed Vehbi Ulusoy Bey (1891-1970), Hüzni Baba(1879-1936) başta olmak üzere, muhitinde bulunan Es'adiler. (145)
-36.dipnot/ Taha Akyol, Mehmed Hulusi Efendi'nin ağabeyi Hacı Şevket Akyol'un torunudur. Babası Hacı Mustafa Akyol'dur. (159)
Ötüken Yayınları, 2016 basım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder