06 Ağustos 2025

ASRIN VEBASI: NARSİSİZM İLLETİ - JEAN M.TWENGE & W.KEİTH CAMPBELL

-Çocuklarda kendine hayranlık duygusuna önem verilmeye başlanması oldukça yeni. Anne babalar öteden beri çocuklarının özel olduklarını düşünmüş olabilirler ama yakın zamana kadar, dünyanın geri kalanının çocuklarına bu şekilde davranmasını beklemiyorlardı. (40)

-Tipik bir narsistle, yalnızca öz saygısı yüksek olan biri arasındaki başlıca fark şudur: Öz saygısı yüksek olan ve narsist olmayan kişi, iliişkilere değer verir fakat narsist vermez. Sonuç; özünde dengesiz bir kişilik ve gösterişli, şişirilmiş bir benlik bilinci ile başkalarıyla derin ilişkiler kurma yoksunluğudur. (44)

-Fazlasıyla narsistik veya narsist olmanız, tanısı konmuş bir psikiyatrik bozukluğunuzun bulunmasıyla ya da narsisizminizin patolojik seviyeye ulaşmış olmasıyla aynı şey değildir. Narsistik Kişilik Bozukluğu (NKB) tanısı koyabilmek için, bir kişinin, gösterişçilik, empati yoksunluğu ve takdir edilme ihtiyacını içeren uzun vadeli davranış kalıplarını tarif eden en az beş belirli kriteri karşılaması gerekir. Kişinin aynı zamanda, depresyon, işte başarısızlık ya da çok sorunlu yakın ilişkiler gibi bir tür bozukluk yaşaması da şarttır. NKB tanısını ancak eğitimli profesyoneller koyabilirler. NKB, narsistik kişilik kadar yaygın değildir, çünkü narsistik kişiliğin NKB kadar aşırı seviyede ya da klinik olarak anlamlı sorunlar ile ilişkili olması gerekmez. (49)

-Narsistler başkalarından daha zeki, daha iyi görünümlü ve daha önemli olduklarını ama daha aklaklı, daha ilgili ve daha sevecen olmanın şart olmadığını düşünürler. Narsistler dünyadaki en nazik, en düşünceli insan olmakla övünmezle ama başarılı ya da seksi olduklarını belirtmekten hoşlanırlar. Yalnızca öz saygıları yüksek olan insnaların da kendileri hakkında olumlu görüşleri vardır ama aynı zamanda kendileirni sevecen ve ahlaklı olarak da görürler. Narsistlerin bakış açısı eksikliği olmasının bir sebebi, yakın ilişkiler kurmamalarıdır. (51)

-Narsisizmin, kendinden derinden nefret etmeyle ya da düşük öz saygıyla değil, başkalarıyla yakınlığa ve duygusal samimiyete karşı nötrden olumsuza giden bir tutumla ve bireysel başarı alanlarında kendine güvenle ilgisi vardır. (56)

-Eskiden kuvvetli sosyal baskılar, insanların egolarını kontrol altında tutardı. Anneler çocuklarına "Akşem yemeğinde ne istersin prenses?" yerine "Sen kim olduğunu sanıyorsun?" diye sorarlardı. Dini liderler, alçak gönüllülüğün ve edebin üstünde dururlardı. Güçlü topluluklar ve istikrarlı ilişkiler, kibirliliği hoş görmezdi; yeni insanlarla tanışmayı ve onları etkilemeyi bu kadar gerekli kılmazdı. Narsisizm, kendine hayranlık hareketi ve otoriter olmayan ebeveynlikte olduğu gibi, planlanmamış iyi niyetlerin bir sonucu olarak bulaştırılmakta. Ne var ki dost canlısı, mutlu çocuklar yaratmak yerine, bu uygulamalar genellikle benmerkezci, narsist gençler ortaya çıkmasına neden oluyor. (69)

-Anne babalar ve öğretmenler, özsaygılarını beslemek için çocukları başarısızlıktan korurken, çocuklar hatalarından ders almadıkları için sonunda başarısı olabiliyorlar. (84) Gerçek yeteneklerinize güvenmeniz demek, zayıflıklarınızı bilmeyi ve başarısızlıklarınızdan ders almayı içerir, bunun da kendinizden nefret etmenizle hiçbir ilgisi yoktur. (84)

-Yakın zamanda yapılan psikiyatrik bir araştırma, narsisizmin en büyük sonuçlarına, narsistlere yakın olan kişiler tarafından katlanıldığını ortaya koydu. (91)

-1960'ta yazar Aldous Huxley, California Big Sur'daki Esalen Enstitüsü'nde, psikolog Abraham Maslow'un kişinin tam potansiyeline ulaşma deneyimi olarak tanımlanan kendini gerçekleştirme görüşü konulu seminerler vermeye başladı. Bu kavram başlı başına narsistik değildir: Kendini gerçekleştirme, kişinin sempati ve iyilikseverliğini çok kişiyle paylaşmasını içerir. Maslow, kendini gerçekleştirme kavramını, o ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üstüne yerleştirdi ve erişilmei çok güç olarak tanımladı -Maslow kendini gerçekleştirmeyi gerçekten başarabilmiş ancak birkaç kişi saptayabildi.- Ayrıca öz saygıyı, hiyerarşisine, kendini gerçekleştirmenin bir basamak altına ve çoğu kişinin daha kolay erişebileceği temel bir ihtiyaç olarak dahil etti. Böylece insan potansiyeli hareketi, 1960'lar boyunca ve 1970'lere doğru gelişti; daha zor bir kavram olan kendini gerçekleştirme, daha kolay bir kavram olan öz saygı tarafından gölgede bırakıldı. (98)

-Psikanaliz kuramcısı Heinz Kohut, narsistik kişilik bozukluğunu (NKB) ilk kez 1971'de tanımladı. 1980'e gelindiğinde NKB resmen DSM-III'e (Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel Kılavuzu) dahil edildi. Bir başka ifadeyle, 1980'e gelindiğinde narsisizm bozukluğu ABD'de resmen tanındı. Bu 1970'lerin narsisizm epidemisinin bir tür dönüm noktası ya da çıkış kaynağı olduğunun bir diğer göstergesidir. (104)

-Tarihin hiçbir döneminde bir çocuğun ihtiyaçları ilk sırayı bu derece işgal etmedi. Anne babalar çocuklarına alışkanlık haline gelmiş bir şekilde -cevap veremeyecek kadar küçük olsalar bile- ne istediklerini soruyorlar. ("Yemekte ne istersin?", "Büyük annenle konuşmak istiyor musun?", "Parka gitmek istiyor musun?") (115)

-Bir iki nesil önce, anne baba ile çcouğun rolleri gayet iyi tanımlanmıştı ve yetkili olan anne babaydı. Nokta! Fakat bugün bir çok anne baba, otorite figürü olmaktan rahatsızlık duyuyor. Çocuklarının kendilerine saygı duymalarındansa kendilerinden hoşlanmasını ve sert anne baba olmaktansa çocuğun arkadaşı olmayı yeğliyorlar. Bu eğilim 70'li yıllarda anne babaların aslında çocuklarından fazla bir şey bilmediklerini -yetişkinlerin daha bilgili olduklarını söylemenin, bazı ırkların diğerlerinden üstün oldukları inancına benzediğini- ileri süren PET: Parent Effectiveness Training (Aile Etkinlik Eğitimi) gibi kitaplarla başladı. Kitabın anne babaların çocuklarının her istediklerini yapmalarına izin vermemeleri gerektiğini açıkça belirtmesine karşın, benzeri pek çok ebeveynlik kılavuzunun içinde, anne baba ve çocuk arasındaki eşitliği teşvik eden ilk kitaptı. Birçok çocuk artık tüm aileyi ilgilendiren kararlar alıyor, 20-30 yıl önce, duyulmamış bir şeydi bu. (123-4)

-Anne baba kendini çocuğun arkadaşı olarak gördüğünde, uyku saatinde ısrar etmesi ya da katı kurallar koyması güçtür. (125) Ebeveynlik ve narsisizm üzerine yapılan araştırmalar, bu tür gevşek ebeveynlik denetiminin, ergenlerde narsisizmin en güçlü sebeplerinden biri olduğunu gösterdi. Gevşek ebeveynlik ayrıca, ergenlerde alkol ve uyuşturucu kullanımı ile suç işlemenin de habercisi. (125)

-Duyguları, sevgiyi ve ilgiyi işe karıştırmadan bireysel başarıya odaklanış, narsisizmin bir tarifidir. Eksik olan parça, yani başkalarına önem verme; beraberinde empati eksikliği, nezaketsizlik, hak iddiası ve saldırganlık gibi narsisizmin pek çok olumsuz sonuçlarını getiriyor. (129)

-2004 sonrası internet -bazılarının Web 2.0 dediği kullanıcı odaklı siteler- bugünün Vahşi Batı'sı. Silahşörluk yerine narsisizmi ödüllendiriyor. Web 2.0 ile kültürel narsisizm, narsistlerin kendilerini internette tanıtma arayışlarıyla ve aynı sitelerin daha mütevazı kişiler arasında bile narsisizmi teşvik etmesiyle, bir pekiştirici olarak işlev görüyor. MySpace (Benim Yerim) adı, hiç de tesadüf değil. YouTube'un sloganı ise "Kendini Yayınla." Görmek ve görülmek, tercihen mümkün olduğu kadar çekici gözükmek nüansıyla Facebook (Yüz kitabı), tam da yerinde bir isim. (159-160)

-Araştırmacılar, insanların kullandıkları avatar çeşitlerinin, gerçekten de sanal dünyada, adını verdikleri sosyal davranışlarını değiştirdiği sonucuna vardılar. Bu davranış değişimine Proteus Etkisi deniyor. (175)

-Freud, bilinçdışı zihnin işlemesi gibi birçok yararlı psikolojik prensipten de ilk bahsedenlerden biriydi. Bazı erken dönem çalışmalarında Freud psişeyi, haz ilkesi olarak adlandırdığı bebeklik arzuları ile gerçeklik ilkesi olarak adlandırdığı yetişkin dünyasının talepleri arasındaki savaş alanı olarak tarif eder. Haz ilkesi rüyalarda, hayallerde ve davranışlarda ortaya çıkar ama kişi, toplum içinde işlev görecek ve başarılı olacaksa, gerçekliğin emirlerine uyulması şarttır. Freud gerçeklik ilkesini daha iyi bir şey olarak görmedi, o yalnızca gerçeklikti. İtaat edilmeliydi. Kişinin büyük bir hayal dünyası olabilir ama gerçeklik o hayallerin fiilen, dış dünyada gerçekleşmesine izin vermez. (187)

-Dış görünüş saplantısındaki artışın sebebi nedir? Günümüzdeki fiziksel güzellik arzusunun kaynak noktası, kendine hayranlık pınarıdır.  Narsistler için güzel görünmek; dikkat çekmenin, statü ve popülerlik elde etmenin yalnızca bir başka yolu. Kusursuz beyaz dişlere, muhteşem saçlara, yepyeni bir spor arabaya ya da çekici bir sevgiliye sahip olmak; hep aynı psikolojik işleve, yani başkalarını havalı, özel, popüler ya da önemli olduğunuza inandırmaya hizmet ediyor. (218)

-Çocuğunuzun adının dikkat çekici olması gerektiği düşüncesinde bir narsisizm unsuru var. (256)

-Bireysel olarak çocukların eşsiz ve farklı olmalarına odaklanmak, narsisizm epidemisine tam olarak uyuyor. Narsisizm ölçekleri, yanılma payı olmaksızın benzersizlik ihtiyacının standart değerlendirmeleriyle ilinti kurar, çünkü narsistler göze çarpma ve başkalarından farklı olma fikrinden hoşlanırlar. (258)

-Narsistik Kişilik Envanteri'ndeki (NKE) maddelerden biri de şudur: "Özel bir insan olduğumu düşünüyorum." (Narsistçe olmayan şık: "Çoğu kişiden daha iyi ya da daha kötü değilim.") Kendini özel hissetmek narsisizmin başlıca kişilik özelliklerinden biridir; narsistlerin kuyrukta öne geçmekte, avanta almakta, başkalarını kendinden aşağı görmekte bir sorun olmadığı inancını haklı çıkarmaya yardım eder. (265)

-Benzersizliğe verilen aşırı önemin, bireyler üzerinde de olumsuz etkileri var. Yapılan araştırmalar özel olduğuna ve herkesin uyması gereken kurallara tabi olmadığına dair kendi uydurduğu masala inanan gençlerin, kimsenin kendilerini anlamadığına inandıklarını ortyaa koydu. Bu inançlara sahip gençler depresyona girmeye önemli ölçüde yatkın oluyor ve intiharı düşünüyorlardı. Yaşlar ilerledikçe bu sorunlar daha da kötüleşti ve hala kimsenin onları anlamadığına inanıyorlardı -çünkü onlar eşsizlerdi.- (268-269)

-Ebeveyn olarak, benzersizliğin altını çizen ve çocuklara özel olduklarını söyleyen okul derslerini sorgulayın. İyi bir ders, çocukların, ne kadar farklı olduklarını görmek yerine, hepimizin birbirimize ne şekilde benzediğimizi görmek için aynada kendilerini incelemelerini sağlayabilir. Her çocuğa en sevdiği yemeği seçtirmek yerine, çocuklar birbirlerine bir şeyi neden sevdiklerini ya da sevmediklerini sorabilirler. Kendisininkinden farklı olan bir bakış açısıyla karşılaşmak, çocuğu şaşırtabilir; bu aynı zamanda bilişsel açıdan daha zorlu bir görevdir. Empati ve değerli bir beceri olan fikir almayı öğretir. (271)

-Suçla bağlantılı kişilik özellikleri genelde öz denetimin düşük olması ve narsisizmin "kuzenleri" saydığımız iki kişilik tipi olan antisosyal kişilik bozukluğu ile psikopatlıktır. Birçok suç; kısa vadeli, bencilce çıkarları için yıkıcı şeyler yapan, dürtüsel kişiler tarafından işlenir. Bazı belli bağlamlarda narsisizm şiddet suçlarıyla bağlantılıdır: ün kazanma olasılığı ve ego tehdidi veya reddedilme olduğu durumlarda. (280)

-Narsiisizmle antisosyal davranışlar arasındaki bağlantıyı kesmeye yönelik ilk adımi toplumsal açıdan uygunsuz davranışların göze çarpmamasını ve ödüllendirilmemesini sağlamaktır. Bir şiddet suçunun amacı şöhret arayışı ise bu olasılığı ortadan kaldırmak, suç sayısını azaltacaktır. (289)

-Kimse kusursuz değildir ve bir eşten ya da sevgiliden kusursuzluk beklentisi içindeyseniz ya kuruntulusunuz ya da narsistsiniz demektir. (306)

-Kendini sevmeyen ya da öz saygısı düşük olan kişiler, oldukça sahiplenicidirler; partnerlerinin sevgisinde güvence arar va kafalarını onların güvensizliklerine takılabilri ama diğer herkes kadar iyi partnerler seçer ve gerçekten de onlara önem verirler. (307-308) Çok depresif olmadıkça düşük öz saygılı birinin siz gerçekten sevmesi ve düzgün bir sevgili olması çok olası -kendisi cidden seven ama sizi pek umursamayacak bir narsistten çok daha iyi. (308)

-Tarihsel olarak hak iddia etme, sosyal konum sahibi olma ya da meşru bir otorite tarafından verilmiş mülkiyet iddiası anlamına gelirdi. Unvan sahibi olmak (ya da hak kazanmak), İngiliz toplumundaki lordluk veya düklük gibi tartışmasız sosyal bir makam ve mülk hakkına sahip olmak demekti. Narsisizmin bir yüzü olarak hak iddiası; aslında olmasa bile, sanki bir ünvanınız -ya da yetkiniz- varmış gibi davranmak demektir. Tarihsel tanımıyla örtüştüğü bir nokta var: Hak sahibi kişi, kraliyet ailesi mensubu gibi davranır ve başkalarına benzemez. (320-321)

-Hak iddiasında olan kişiler, dünyayı başkalarının gözünden görmekle de isteksizdirler ve bir başkasının yaşadığı talihsizliklerle empati kurmak onlara güç gelir. Hak iddianız olduğuda tüm dikkatiniz kendi deneyimlerinize, kendi yaşayacağınız ve yaşadığınız sonuçlara ve kendi ihtiyaçlarınıza yöneliktir. Bu, romantik ilişkilerde bariz bir felaketin tarifi olduğu gibi, iş ilişkilerinde de hayra alamet değildir. Hak iddiası aynı zamanda başkalarına karşı esaslı bir saygı eksikliğiyle bağlantılıdır. Hak iddia eden kişi, kendi ihtiyaçlarını devasa olarak görür, başkalarınınkini ise küçücük. (324)

-Eskiden birinin işe vaktinde gelmesi karşılığında ödülü "kovulmamak" olurdu ve bugün birçok kişi, işe geldiği için övgü beklemenin hak iddiasının tanımı olduğunu ileri sürüyor. (329-30)

-Hak iddiasıyla mücadelenin en iyi yollarından biri, sahip olduklarınıza şükretmektir. Çok ilginç bir araştırmada katılımcılardan, on hafta boyunca, haftada bir kez, şükrettikleri şeyleri liste halinde yazmaları istendi. Bu görevi yerine getirmeyenlere kıyasla, şükrettikleri şeyleri düşünenlere daha büyük bir mutluluk hissettiler, sağlık durumları daha iyi oldu ve daha çok egzersiz yaptılar. Ayrıca başkalarına karşı duygusal yönden daha destekleyiciydiler. Şükran hak iddiasının zıddıdır: Layık olduğunuz halde sahip olamadıklarınızı değil, elinizde olanları düşünürsünüz.(332)

-Narsistler başkalarına yardım etmeye istekli değillerse, onların acılarını hissetmez, kendilerine daha fazla odaklanırlar. (345)

-Farkındalık, içinde bulunulan anın; düşünce, his ve fiziksel deneyim açısından olumsuz yargılama olmaksızın farkında olmaktır. Kolay gibi görünüyor ama değil. (386)

-Narsisizm epidemisinin kaynağında iki temel kültürel düşünce var: Kendine hayranlığın çok önemli olduğu ve kişinin kendi varlığını oluşturabilmesi için kendini ifade etmesinin bir gereklilik olduğu düşünceleri. (393)

-Anne babalar elbette çocuklarını yüreklendirmeliler. Çözüm yolu çok çalışmanın altını çizen, belirli övgüler yapmaktır. "Çok akıllısın" demek yerine, "Bu matematik problemlerini gerçekten de güzel çözdün. Çok gayret gösterdiğini söyleyebilirim" deyin. Çocuk cesaretinin kırıldığını ve bir şeyi yapamadığını hissettiği zaman, ilgili özel becerilere ve taktik verme stratejilerine odaklanın. (403)

Kaknüs Yayınları, 2023 basım, 4.baskı (İlk baskı 2010)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...