-Tipik
bir narsistle, yalnızca öz saygısı yüksek olan biri arasındaki başlıca fark
şudur: Öz saygısı yüksek olan ve narsist olmayan kişi, iliişkilere değer verir
fakat narsist vermez. Sonuç; özünde dengesiz bir kişilik ve gösterişli,
şişirilmiş bir benlik bilinci ile başkalarıyla derin ilişkiler kurma
yoksunluğudur. (44)
-Fazlasıyla
narsistik veya narsist olmanız, tanısı konmuş bir psikiyatrik bozukluğunuzun
bulunmasıyla ya da narsisizminizin patolojik seviyeye ulaşmış olmasıyla aynı
şey değildir. Narsistik Kişilik Bozukluğu (NKB) tanısı koyabilmek için, bir
kişinin, gösterişçilik, empati yoksunluğu ve takdir edilme ihtiyacını içeren
uzun vadeli davranış kalıplarını tarif eden en az beş belirli kriteri
karşılaması gerekir. Kişinin aynı zamanda, depresyon, işte başarısızlık ya da
çok sorunlu yakın ilişkiler gibi bir tür bozukluk yaşaması da şarttır. NKB
tanısını ancak eğitimli profesyoneller koyabilirler. NKB, narsistik kişilik
kadar yaygın değildir, çünkü narsistik kişiliğin NKB kadar aşırı seviyede ya da
klinik olarak anlamlı sorunlar ile ilişkili olması gerekmez. (49)
-Narsistler
başkalarından daha zeki, daha iyi görünümlü ve daha önemli olduklarını ama daha
aklaklı, daha ilgili ve daha sevecen olmanın şart olmadığını düşünürler.
Narsistler dünyadaki en nazik, en düşünceli insan olmakla övünmezle ama
başarılı ya da seksi olduklarını belirtmekten hoşlanırlar. Yalnızca öz
saygıları yüksek olan insnaların da kendileri hakkında olumlu görüşleri vardır
ama aynı zamanda kendileirni sevecen ve ahlaklı olarak da görürler.
Narsistlerin bakış açısı eksikliği olmasının bir sebebi, yakın ilişkiler
kurmamalarıdır. (51)
-Narsisizmin,
kendinden derinden nefret etmeyle ya da düşük öz saygıyla değil, başkalarıyla
yakınlığa ve duygusal samimiyete karşı nötrden olumsuza giden bir tutumla ve
bireysel başarı alanlarında kendine güvenle ilgisi vardır. (56)
-Eskiden
kuvvetli sosyal baskılar, insanların egolarını kontrol altında tutardı. Anneler
çocuklarına "Akşem yemeğinde ne istersin prenses?" yerine "Sen
kim olduğunu sanıyorsun?" diye sorarlardı. Dini liderler, alçak
gönüllülüğün ve edebin üstünde dururlardı. Güçlü topluluklar ve istikrarlı
ilişkiler, kibirliliği hoş görmezdi; yeni insanlarla tanışmayı ve onları
etkilemeyi bu kadar gerekli kılmazdı. Narsisizm, kendine hayranlık hareketi ve
otoriter olmayan ebeveynlikte olduğu gibi, planlanmamış iyi niyetlerin bir
sonucu olarak bulaştırılmakta. Ne var ki dost canlısı, mutlu çocuklar yaratmak
yerine, bu uygulamalar genellikle benmerkezci, narsist gençler ortaya çıkmasına
neden oluyor. (69)
-Anne
babalar ve öğretmenler, özsaygılarını beslemek için çocukları başarısızlıktan
korurken, çocuklar hatalarından ders almadıkları için sonunda başarısı
olabiliyorlar. (84) Gerçek yeteneklerinize güvenmeniz demek, zayıflıklarınızı
bilmeyi ve başarısızlıklarınızdan ders almayı içerir, bunun da kendinizden
nefret etmenizle hiçbir ilgisi yoktur. (84)
-Yakın
zamanda yapılan psikiyatrik bir araştırma, narsisizmin en büyük sonuçlarına,
narsistlere yakın olan kişiler tarafından katlanıldığını ortaya koydu. (91)
-1960'ta
yazar Aldous Huxley, California Big Sur'daki Esalen Enstitüsü'nde, psikolog
Abraham Maslow'un kişinin tam potansiyeline ulaşma deneyimi olarak tanımlanan
kendini gerçekleştirme görüşü konulu seminerler vermeye başladı. Bu kavram
başlı başına narsistik değildir: Kendini gerçekleştirme, kişinin sempati ve
iyilikseverliğini çok kişiyle paylaşmasını içerir. Maslow, kendini
gerçekleştirme kavramını, o ünlü ihtiyaçlar hiyerarşisinin en üstüne
yerleştirdi ve erişilmei çok güç olarak tanımladı -Maslow kendini
gerçekleştirmeyi gerçekten başarabilmiş ancak birkaç kişi saptayabildi.- Ayrıca
öz saygıyı, hiyerarşisine, kendini gerçekleştirmenin bir basamak altına ve çoğu
kişinin daha kolay erişebileceği temel bir ihtiyaç olarak dahil etti. Böylece
insan potansiyeli hareketi, 1960'lar boyunca ve 1970'lere doğru gelişti; daha
zor bir kavram olan kendini gerçekleştirme, daha kolay bir kavram olan öz saygı
tarafından gölgede bırakıldı. (98)
-Psikanaliz
kuramcısı Heinz Kohut, narsistik kişilik bozukluğunu (NKB) ilk kez 1971'de
tanımladı. 1980'e gelindiğinde NKB resmen DSM-III'e (Zihinsel Bozuklukların
Tanısal ve İstatistiksel Kılavuzu) dahil edildi. Bir başka ifadeyle, 1980'e
gelindiğinde narsisizm bozukluğu ABD'de resmen tanındı. Bu 1970'lerin narsisizm
epidemisinin bir tür dönüm noktası ya da çıkış kaynağı olduğunun bir diğer
göstergesidir. (104)
-Tarihin
hiçbir döneminde bir çocuğun ihtiyaçları ilk sırayı bu derece işgal etmedi.
Anne babalar çocuklarına alışkanlık haline gelmiş bir şekilde -cevap
veremeyecek kadar küçük olsalar bile- ne istediklerini soruyorlar.
("Yemekte ne istersin?", "Büyük annenle konuşmak istiyor
musun?", "Parka gitmek istiyor musun?") (115)
-Bir
iki nesil önce, anne baba ile çcouğun rolleri gayet iyi tanımlanmıştı ve
yetkili olan anne babaydı. Nokta! Fakat bugün bir çok anne baba, otorite figürü
olmaktan rahatsızlık duyuyor. Çocuklarının kendilerine saygı duymalarındansa
kendilerinden hoşlanmasını ve sert anne baba olmaktansa çocuğun arkadaşı olmayı
yeğliyorlar. Bu eğilim 70'li yıllarda anne babaların aslında çocuklarından
fazla bir şey bilmediklerini -yetişkinlerin daha bilgili olduklarını
söylemenin, bazı ırkların diğerlerinden üstün oldukları inancına benzediğini-
ileri süren PET: Parent Effectiveness Training (Aile Etkinlik Eğitimi) gibi kitaplarla
başladı. Kitabın anne babaların çocuklarının her istediklerini yapmalarına izin
vermemeleri gerektiğini açıkça belirtmesine karşın, benzeri pek çok ebeveynlik
kılavuzunun içinde, anne baba ve çocuk arasındaki eşitliği teşvik eden ilk
kitaptı. Birçok çocuk artık tüm aileyi ilgilendiren kararlar alıyor, 20-30 yıl
önce, duyulmamış bir şeydi bu. (123-4)
-Anne
baba kendini çocuğun arkadaşı olarak gördüğünde, uyku saatinde ısrar etmesi ya
da katı kurallar koyması güçtür. (125) Ebeveynlik ve narsisizm üzerine yapılan
araştırmalar, bu tür gevşek ebeveynlik denetiminin, ergenlerde narsisizmin en
güçlü sebeplerinden biri olduğunu gösterdi. Gevşek ebeveynlik ayrıca,
ergenlerde alkol ve uyuşturucu kullanımı ile suç işlemenin de habercisi. (125)
-Duyguları,
sevgiyi ve ilgiyi işe karıştırmadan bireysel başarıya odaklanış, narsisizmin
bir tarifidir. Eksik olan parça, yani başkalarına önem verme; beraberinde
empati eksikliği, nezaketsizlik, hak iddiası ve saldırganlık gibi narsisizmin
pek çok olumsuz sonuçlarını getiriyor. (129)
-2004
sonrası internet -bazılarının Web 2.0 dediği kullanıcı odaklı siteler- bugünün
Vahşi Batı'sı. Silahşörluk yerine narsisizmi ödüllendiriyor. Web 2.0 ile
kültürel narsisizm, narsistlerin kendilerini internette tanıtma arayışlarıyla
ve aynı sitelerin daha mütevazı kişiler arasında bile narsisizmi teşvik
etmesiyle, bir pekiştirici olarak işlev görüyor. MySpace (Benim Yerim) adı, hiç
de tesadüf değil. YouTube'un sloganı ise "Kendini Yayınla." Görmek ve
görülmek, tercihen mümkün olduğu kadar çekici gözükmek nüansıyla Facebook (Yüz
kitabı), tam da yerinde bir isim. (159-160)
-Araştırmacılar,
insanların kullandıkları avatar çeşitlerinin, gerçekten de sanal dünyada, adını
verdikleri sosyal davranışlarını değiştirdiği sonucuna vardılar. Bu davranış
değişimine Proteus Etkisi deniyor. (175)
-Freud,
bilinçdışı zihnin işlemesi gibi birçok yararlı psikolojik prensipten de ilk
bahsedenlerden biriydi. Bazı erken dönem çalışmalarında Freud psişeyi, haz
ilkesi olarak adlandırdığı bebeklik arzuları ile gerçeklik ilkesi olarak
adlandırdığı yetişkin dünyasının talepleri arasındaki savaş alanı olarak tarif
eder. Haz ilkesi rüyalarda, hayallerde ve davranışlarda ortaya çıkar ama kişi,
toplum içinde işlev görecek ve başarılı olacaksa, gerçekliğin emirlerine uyulması
şarttır. Freud gerçeklik ilkesini daha iyi bir şey olarak görmedi, o yalnızca
gerçeklikti. İtaat edilmeliydi. Kişinin büyük bir hayal dünyası olabilir ama
gerçeklik o hayallerin fiilen, dış dünyada gerçekleşmesine izin vermez. (187)
-Dış
görünüş saplantısındaki artışın sebebi nedir? Günümüzdeki fiziksel güzellik
arzusunun kaynak noktası, kendine hayranlık pınarıdır. Narsistler için
güzel görünmek; dikkat çekmenin, statü ve popülerlik elde etmenin yalnızca bir
başka yolu. Kusursuz beyaz dişlere, muhteşem saçlara, yepyeni bir spor arabaya
ya da çekici bir sevgiliye sahip olmak; hep aynı psikolojik işleve, yani
başkalarını havalı, özel, popüler ya da önemli olduğunuza inandırmaya hizmet
ediyor. (218)
-Çocuğunuzun
adının dikkat çekici olması gerektiği düşüncesinde bir narsisizm unsuru var.
(256)
-Bireysel
olarak çocukların eşsiz ve farklı olmalarına odaklanmak, narsisizm epidemisine
tam olarak uyuyor. Narsisizm ölçekleri, yanılma payı olmaksızın benzersizlik
ihtiyacının standart değerlendirmeleriyle ilinti kurar, çünkü narsistler göze
çarpma ve başkalarından farklı olma fikrinden hoşlanırlar. (258)
-Narsistik
Kişilik Envanteri'ndeki (NKE) maddelerden biri de şudur: "Özel bir insan
olduğumu düşünüyorum." (Narsistçe olmayan şık: "Çoğu kişiden daha iyi
ya da daha kötü değilim.") Kendini özel hissetmek narsisizmin başlıca
kişilik özelliklerinden biridir; narsistlerin kuyrukta öne geçmekte, avanta
almakta, başkalarını kendinden aşağı görmekte bir sorun olmadığı inancını haklı
çıkarmaya yardım eder. (265)
-Benzersizliğe
verilen aşırı önemin, bireyler üzerinde de olumsuz etkileri var. Yapılan
araştırmalar özel olduğuna ve herkesin uyması gereken kurallara tabi olmadığına
dair kendi uydurduğu masala inanan gençlerin, kimsenin kendilerini anlamadığına
inandıklarını ortyaa koydu. Bu inançlara sahip gençler depresyona girmeye
önemli ölçüde yatkın oluyor ve intiharı düşünüyorlardı. Yaşlar ilerledikçe bu
sorunlar daha da kötüleşti ve hala kimsenin onları anlamadığına inanıyorlardı
-çünkü onlar eşsizlerdi.- (268-269)
-Ebeveyn
olarak, benzersizliğin altını çizen ve çocuklara özel olduklarını söyleyen okul
derslerini sorgulayın. İyi bir ders, çocukların, ne kadar farklı olduklarını
görmek yerine, hepimizin birbirimize ne şekilde benzediğimizi görmek için
aynada kendilerini incelemelerini sağlayabilir. Her çocuğa en sevdiği yemeği
seçtirmek yerine, çocuklar birbirlerine bir şeyi neden sevdiklerini ya da
sevmediklerini sorabilirler. Kendisininkinden farklı olan bir bakış açısıyla
karşılaşmak, çocuğu şaşırtabilir; bu aynı zamanda bilişsel açıdan daha zorlu
bir görevdir. Empati ve değerli bir beceri olan fikir almayı öğretir. (271)
-Suçla
bağlantılı kişilik özellikleri genelde öz denetimin düşük olması ve narsisizmin
"kuzenleri" saydığımız iki kişilik tipi olan antisosyal kişilik bozukluğu
ile psikopatlıktır. Birçok suç; kısa vadeli, bencilce çıkarları için yıkıcı
şeyler yapan, dürtüsel kişiler tarafından işlenir. Bazı belli bağlamlarda
narsisizm şiddet suçlarıyla bağlantılıdır: ün kazanma olasılığı ve ego tehdidi
veya reddedilme olduğu durumlarda. (280)
-Narsiisizmle
antisosyal davranışlar arasındaki bağlantıyı kesmeye yönelik ilk adımi
toplumsal açıdan uygunsuz davranışların göze çarpmamasını ve
ödüllendirilmemesini sağlamaktır. Bir şiddet suçunun amacı şöhret arayışı ise
bu olasılığı ortadan kaldırmak, suç sayısını azaltacaktır. (289)
-Kimse
kusursuz değildir ve bir eşten ya da sevgiliden kusursuzluk beklentisi
içindeyseniz ya kuruntulusunuz ya da narsistsiniz demektir. (306)
-Kendini
sevmeyen ya da öz saygısı düşük olan kişiler, oldukça sahiplenicidirler;
partnerlerinin sevgisinde güvence arar va kafalarını onların güvensizliklerine
takılabilri ama diğer herkes kadar iyi partnerler seçer ve gerçekten de onlara
önem verirler. (307-308) Çok depresif olmadıkça düşük öz saygılı birinin siz
gerçekten sevmesi ve düzgün bir sevgili olması çok olası -kendisi cidden seven
ama sizi pek umursamayacak bir narsistten çok daha iyi. (308)
-Tarihsel
olarak hak iddia etme, sosyal konum sahibi olma ya da meşru bir otorite
tarafından verilmiş mülkiyet iddiası anlamına gelirdi. Unvan sahibi olmak (ya
da hak kazanmak), İngiliz toplumundaki lordluk veya düklük gibi tartışmasız
sosyal bir makam ve mülk hakkına sahip olmak demekti. Narsisizmin bir yüzü
olarak hak iddiası; aslında olmasa bile, sanki bir ünvanınız -ya da yetkiniz-
varmış gibi davranmak demektir. Tarihsel tanımıyla örtüştüğü bir nokta var: Hak
sahibi kişi, kraliyet ailesi mensubu gibi davranır ve başkalarına benzemez.
(320-321)
-Hak
iddiasında olan kişiler, dünyayı başkalarının gözünden görmekle de
isteksizdirler ve bir başkasının yaşadığı talihsizliklerle empati kurmak onlara
güç gelir. Hak iddianız olduğuda tüm dikkatiniz kendi deneyimlerinize, kendi
yaşayacağınız ve yaşadığınız sonuçlara ve kendi ihtiyaçlarınıza yöneliktir. Bu,
romantik ilişkilerde bariz bir felaketin tarifi olduğu gibi, iş ilişkilerinde
de hayra alamet değildir. Hak iddiası aynı zamanda başkalarına karşı esaslı bir
saygı eksikliğiyle bağlantılıdır. Hak iddia eden kişi, kendi ihtiyaçlarını
devasa olarak görür, başkalarınınkini ise küçücük. (324)
-Eskiden
birinin işe vaktinde gelmesi karşılığında ödülü "kovulmamak" olurdu
ve bugün birçok kişi, işe geldiği için övgü beklemenin hak iddiasının tanımı
olduğunu ileri sürüyor. (329-30)
-Hak
iddiasıyla mücadelenin en iyi yollarından biri, sahip olduklarınıza
şükretmektir. Çok ilginç bir araştırmada katılımcılardan, on hafta boyunca,
haftada bir kez, şükrettikleri şeyleri liste halinde yazmaları istendi. Bu
görevi yerine getirmeyenlere kıyasla, şükrettikleri şeyleri düşünenlere daha
büyük bir mutluluk hissettiler, sağlık durumları daha iyi oldu ve daha çok
egzersiz yaptılar. Ayrıca başkalarına karşı duygusal yönden daha
destekleyiciydiler. Şükran hak iddiasının zıddıdır: Layık olduğunuz halde sahip
olamadıklarınızı değil, elinizde olanları düşünürsünüz.(332)
-Narsistler
başkalarına yardım etmeye istekli değillerse, onların acılarını hissetmez,
kendilerine daha fazla odaklanırlar. (345)
-Farkındalık,
içinde bulunulan anın; düşünce, his ve fiziksel deneyim açısından olumsuz
yargılama olmaksızın farkında olmaktır. Kolay gibi görünüyor ama değil. (386)
-Narsisizm
epidemisinin kaynağında iki temel kültürel düşünce var: Kendine hayranlığın çok
önemli olduğu ve kişinin kendi varlığını oluşturabilmesi için kendini ifade
etmesinin bir gereklilik olduğu düşünceleri. (393)
-Anne
babalar elbette çocuklarını yüreklendirmeliler. Çözüm yolu çok çalışmanın
altını çizen, belirli övgüler yapmaktır. "Çok akıllısın" demek
yerine, "Bu matematik problemlerini gerçekten de güzel çözdün. Çok gayret
gösterdiğini söyleyebilirim" deyin. Çocuk cesaretinin kırıldığını ve bir
şeyi yapamadığını hissettiği zaman, ilgili özel becerilere ve taktik verme
stratejilerine odaklanın. (403)
Kaknüs Yayınları, 2023 basım,
4.baskı (İlk baskı 2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder