07 Ağustos 2025

BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE DAĞISTAN MUHACİRİ NAKŞİBENDİ ŞEYHLERİNDEN MÜRŞİD-İ KAMİL ŞEYH ŞERAFEDDİN ZEYNEL ABİDİN - CAFER BARLAS

-Muhammed Medeni 1830 yılında Kikuni köyünde dünyaya geldi. Yüksek boylu, siyah sakallı, beyaz tenli, gözleri kahverengi ve davudi bir sese sahipti. Elli beş yaşındayken Türkiye'ye hicret ederek kendi kurduğu Yalova'nın Güney(Reşadiye) Köyünde ömrünü geçirerek orada vefat etti. Muhammed Medeni'nin kendine bağlı olan müridlere yedi tarikattan ders verme (Kadiri, Şazeli, Rufai, Şarani, Halveti ve Nakşibendi) yetkisine sahiptir. O ömrünün son günlerine kadar yalnızca Nakşibendi tarikatından başka bir ders vermedi. (28) 1913 yılında Hakk'ın rahmetine yürür. Türbesi Yalova Güney (Reşadiye) Köyü'nde bulunmaktadır. (33)

-Ebul Fukara Şerafeddin Zeynel Abidin İbni Abdürreşid Dağıstani, Dağıstan'ın Temirhanşura vilayeti, Gunip Kazası'nın Kikuni Köyü'nde, Hicri 1292, Miladi 1876 yılı Zilkade ayının 3.pazartesi gecesi dünyaya teşrif etmişler. Yalova'nın Reşadiye (Güney) Köyü'nde Hicri 1355, Miladi 1936 Cemaziyelevvel'in 27'inci pazar günü (16 Ağustos 1936) 63 yaşında oldukları halde, Hakkın rahmetine kavuşmuşlardır. (43) Şerafeddin Hazretlerinin ilk muallimi, annesinin kardeşi Nakşibendi tarikatı büyüklerinden Üstad Muhammed el-Medeni Hazretleridir. Muhammed Medeni'ye icazet ve tarikat dersi için izin veren Abdurrahman Hacı Suğuri Hazretleriydi. (45) Şeyh Şerafeddin Hazretlerinin babası Abdürreşid, anneleri Emine Sara hanımdır. Şerafeddin Hazretlerinin ilk hanımı Ümmü Gülsüm, ikinci hanımı Rabia, üçüncü hanımı Hatice, dördüncü hanımı Zarife hanımefendilerdir. (50)

-Adaba riayet etmeyen kimsenin misali de buna benzer. Demek ki adaba riayet etmeden mücahede eden kimse, barıboş bırakılmış ve hedefi belli olmayan bir hayvana binen kimseye benzer. Böyle bir kimsenin maksuda nail olmayacağı muhakkaktır. Zira binen kimsenin mahall-i maksudunu bulmak için hayvan muvazzaf ve mükellef değildir. Binaenaleyh bilcümle selef ve halef-i salihanın ittifak etmişlerdir: "Adab, her saadetin ve her türlü hidayetin delilidir."(69)

-İblis laine kim cevap verdiyse onun dini gitti. Nefsine kim cevap verdiyse ruhu gitti. Dünyaya kim cevap verdi ise ahireti gitti.(75)

-İnsanda dört tane cevher vardır. Dört şey yaparsa bu dört cevher üzerinden gider. O cevherler: akıl, din, haya, salih amel. Öfkelendiğinde aklı gider. Hased edenden din de gider, ahiret nimetleri de gider. Çok talepde bulunanın hayası gider. Gıybet edenin salih amelleri gider. Bu cevherleri korumak için Allahu Teala Hazretleri tevfik ihsan buyursun. (75)

-Cihad-ı ekber öyle bir mühimdir ki, mesela cihadı ekber içinde bulunacak bir kimse, buna muvaffak oluncaya kadar ona mısır ekmeğinden fazlası haramdır. Mısır tedarikinden fazlasını insanı dünyaya meşgul edip cihadı ekberde vazifesinde muzaffer olmaz. Bütün evkatını cihad-ı ekber için sarf edip buna muvaffak oldukra sonra, nimetlerinden istediğini yiyebilir. Ve ekseri ekabir bir sofrada kızartılmış bir koyunu kamilen yemişlerdir. Onların derunları bahru umman olup, bahru ummana ne atılırsa kabul eder gibi bunların yedikleri nur olur. Nakıs akıllara bu hikmete vakıf olamazlar. (107)

-Ve yine Şeyh Şerafeddin'in, Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak Paşa ve İsmet İnönü ile görüşmeleri, Servet Akdağ gibi sürekli kendisiyle görüşen bazı vekillerin TBMM'de yer almaları, damadı Abdülhalik Bey'in Mustafa Kemal Paşa'nın korumaları arasında yer almış olması ve daha birçok konu üzerinde çalışmalar yapılması toplumun manevi önderlerinin öneminin anlaşılması bakımından çok önemli olduğu kanısındayım. (164)

-Şeyh Efendi bana "Ali Usta, Mustafa Kemal bana 'Nasıl muvaffak olacak mıyız?' diye sordu. Ben de 'Evet, muvaffak olunacaktır. Az bir kan dökülüp İstanbul'u da alacağız' dedim. Sonra dedi ki: 'Benim ömrüm ne kadardır, çok yaşayacak mıyım?' Ben de 'Padişahlara dokunmazsan ömrünce yaşarsın. Onları atarsan seninki de o kadardır' dedim, buyurdular. (230)

-Şapka kanunu çıktığında, üstad -Şeyh Şerafeddin Efendi- iki sene şapkayı giymedi. Onlar Peygamber Efendimiz(sav)'in izni olmadan bir şey yapmazlar. Peygamber izni çıktıktan sonra giydi. (244)

-Muhammed Medeni Hazretleri irşad vazifesini Üstad'a verdi, onu vekil yaptı. Şeyh Şerafeddin ise kimseye görevini devretmediler. Orhan'a da vekillik verilmiş değil. Üstad'dan vekillik alacak olan üstad gibi biri olması lazım. Haset olmamak lazım, benlik olmamak lazım. (251)

-Şeyh Şerafeddin Hazretleri, Ebelalul Abdullah'a (Abdullah Dağıstani 1891-1973) asla bir görev vermediği gibi asla vekil de tayin etmemişlerdir ve asla kendileri tarafından Şam'a da gönderilmemişlerdir. / Şeyh Şerafeddin Efendi'nin katiplerinden Hitina Musa (Musa Dada)'nın oğlu Kamil Öz (288) Yine Şeyh Efendi babama demiş ki: "Şu Zekeriya Hoca (Şeyh Efendiye gelip giden biriydi), Ebalalul Abdullah (Abdullah Dağıstani) ve Bursa'dan Mehmed Hoca, ben aranızdan ayrıldıktan sonra şeyhlik iddiasında bulunacaklar" diye anlatmış. Babam da eve geldiğinde Şeyh Efendi'nin kendisine anlattıklarını bize nakletdi. Ben bunu zaman zaman, belki on defa, babama tekrar ettirmişimdir. Özellikle de Abdullah Dağıstani'nin Şam'dan mektubu geldikten sonra. Babam, onun davetine icabet etmeyeceğini, çünkü Şeyh Efendi, kendisinden sonra onun şeyhlik iddiasında bulunacağını söylediğini, şimdi bu durumun gerçekleşmiş olduğuna tanık olduğunu söyledi. (288) / Şeyh Şerafeddin Efendi'nin katiplerinden Hitina Musa (Musa Dada)'nın oğlu Kamil Öz

Dağıstan Kitabevi, 2014 basım, 2.baskı (İlk baskı 2010)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...