07 Ağustos 2025

İLETİŞİMSİZLİK BECERİSİ - A.KADİR ÖZER

-Davranışlarımızın ve duygularımızın nedenlerini kendi dışımızda oluşan olaylarda, başkalarının davranışlarında aramak, kendi duygu ve davranışlarımızın kendi kontrolümüzde olmadığı yanılgısını yansıtır. (5)

-Gerçekçi duygulanım anlayışına göre, duygu halimizin değişimi hem belirli bir olay sonrası, hem de uzun dönemde, tümüyle kafamızdaki düşünce dünyasındaki düzenlemelere bağlıdır. Bir başka deyişle, "Bunun anahtarı bizdedir!" Duygularımızın değişimi için dış çevrenin (başkalarının davranışlarının) düzenlenmesi yerine, iç çevremizin (düşüncelerimizin) düzenlemesini yapmak kat kat daha kolaydır. (23)

-Davranışın veya duygunun şekli, yapısı, yoğunluğu ve türü ne olursa olsun, gerisinde bir mantık akışı görmemek olası değildir. (39)

-Asıl meselemiz ne ölçüde mantıklı olup olmadığımız değil, mantıklarımızda ne ölçüde gerçekçi olup olmadığımızdır. (45)

-Dış çevrenin hayal gücümüzde algılanışıyla, gerçekte duygularımızla algılanışı birbirine ne kadar benzer ya da örtüşürse, o oranda gerçekçi değerlendirme yapılabilecektir. (64)

-Herhangi bir açının "mutlak doğru" olamayacağı, sadece ve sadece "göreceli bir doğru" olduğu varsayılır. Bu varsayım temelde, insanlar arası ilişkiler dünyasında tartışma götürmez "mutlak doğru"nun sınırsız farklılıklardan oluştuğu inanışına dayanır. Bu nedenle, gerçekçi iletişimi benimsemiş bir kişinin amacı, kendi göreceli doğrusunu veya farklılığını çevresindekilere zorlamak değil, farklılıklar arasında aynılıkları yakalamaktır. (69-70)

-İletişim becerisi, olaylara farklı açılardan bakabilme esnekliğini gerektirir. (74)

-Görünenle değil de görünmeyen olasılıklarla veya belirsizliklerle ilgilenmek, iletişim sürecini tıkayan, sorunlaştıran ve iletişimsizlik becerisi olarak tanımladığımız sürecin oluşmasına zemin hazırlayan bazı düşünce biçimlerini gündeme getirir. (78)

-Gerçekçi iletişim becerisinin temelinde yatan önemli bir başka düşünce biçimi, iletişim sürecinde değerlendirme ve kıyaslamayı, bireyin "tüm varoluşu veya kişiliği" yerine, bu varoluşun kesitlerine, yani özelliklerine, becerilerine ve davranışlarına yönlendirmektir. (86)

-İletişim süreci "karşımdaki nasıl bir insandır?", "karşımdaki tarafından nasıl bir insan olarak algılanıyorum?" sorularından arındığı ve "karşımdaki ne söylüyor?", "söylediğim nasıl algılanıyor?" soruları sorulduğu oranda verimli ve sağlıklı olabilecektir. (93)

-Anlama süreci, daha önce de üzerinde durduğumuz, şu dört olumsuz alışkanlıktan yara alır: Açı Sadakati, Ben Bilirimcilik, Kişileştirme, Zihin Okuma. (114)

-İletişim sürecinin anlama aşamasını engelleyen en olumsuz eğilimlerden biri olan kişileştirme temelde, gelen iletilerin gerisinde kişiliğe yönelik bir anlam arama çabasını yansıtır. (118) 

-Gerçek anlamda iletişim, kişilik değerlendirmelerinden arındırılmış, "BEN" savaşı vermeyen, sadece ve sadece bir olay bütününü daha kapsamlı anlayabilmek için farklı açılardan gelen düşünce ve görüşlerin toplandığı ve kıyaslandığı etkileşimdir; böyle bir amaç taşıdığı için de iletişimde "kişiliksiz" davranabilmek son derece önemlidir. (121)

-Zihin okuma, karşıdan gelen iletinin, nasıl bir amaçla veya niyetle gönderilmiş olduğunu "bilme yanılgısı"dır. (122)

-İletilerin göze ve kulağa gelen boyutları arasındaki uyumluluğu sağlamak için göz önüne alınması beklenen ilk önemli nokta, iletilen düşünceler (içerik) ile düşüncelerin seslendiriliş tonu arasındaki uyumdur. (159) Nasıl ki ses tonu, iletinin sözel niteliğinin müziğiyse iletileri gönderirken sergilenen davranışlar da iletilerin kostümüdür. (161)

-Sözsüz iletişime bir göz atıldığında, beş temel davranış grubu dikkati çeker: Göz hareketleri, Baş ve ince yüz hareketleri, Kol ve bacak hareketleri, Karşınızdaki kişi ile aranızdaki mesafe, Oturuş düzeni. (172)

-Eğer karşınızdaki kişinin iletisini dinlemeye hazır olduğunuzu ve dinlediğinizi göstermek istiyorsanız, yapılabilecek en yalın baş hareketi, başı öne ve arkaya çok hızlı olmayacak bir şekilde hareket ettirmektir. Bu onaylama hareketi, dinlediğinizi yansıtmanın yanı sıra, karşınızdakini iletisini daha rahat bir şekilde dile getirmeye teşvik de edecektir. (175)

-Doğruluk ve yanlışlık kutuplaşmasından sıyrılarak süreci açıların "farklılığı" ve "benzerliği" gerçeğine dönüştürmek iletişimin en temel işlevidir. (188)

-İletişim süreci, karşımızdaki kişinin nasıl biri olduğu sorusunun tuzağına düşülmediği, kişiliklerin savaşımı değil, farklılıkların değerlendirilmesi olarak görüldüğü sürece hayatta kalabilecek bir yolculuktur. (220)

Agora Kitaplığı, 2020 basım, 13.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...