-Pek
çok hastalıklar tok iken tekrar yemekten gelir. Sakın karnın tok iken bir şey
yeme. Hazmedemeyeceğin derecelerde yiyip, mideyi doldurma. Açık iştahla yemek
ye. Ağır ağır ye ki doyduğunu bilesin ve hazmedesin. Sıkça yersen, pek az ye.
Gerçi midede hazmolunur ise de hazmın başlangıcı ağızda olduğundan yemeği iyice
çiğnemeyince yutma. (49-50)
-O
katı katı acur ve hıyarları yiyip de mideyi incitme. Zerdali, incir, üzüm, erik
insana yumuşaklık verdiğinden onlardan çok yeme. Salatalık, kavun ve karpuz da
midede tamamiyle erimez. Onları da az ye. Armut ve elmayı soymadan, kiraz,
vişne ve üzümün çekirdeklerini çıkarmadan yeme. Taze yemişleri yemekten sonra ve
sıcakta yemek en iyisidir. "Öğleyi(öğle namazını) serinliğe
bırakınız" (80.dipnot/ Hadis-i Şerif) buyurulmuştur. Bunun çok manası
vardır. (50)
-Yazılan
şey zihinde kalır, insanın aklı çabuk alır. Her bir şey devam ile üzerinde
sürekli çalışmakla meydana gelir. Zihnen kalın kafalı ve anlayışsız olup
sürekli çalışan, zihni hızlı olup (zeki) gevşek davrananı geçmiştir. (60)
-Ey
oğul, geceleyin eğlencelerde, mevlid ve düğünlerde bulunup uykusuz kalmak ve
âdetini bozup, sık sık uykusuz ve rahatsız olarak gündüz işte, gece cümbüşte
bulunmak insana hastalık getirir. Bu yüzden şiddetli humma hastalığına uğrayan
pek çoktur. Uykunun çoğu insana gaflet, dalgınlık getirir ise de uykunun azı da
zihin dağınıklığı ve hastalık getirir. (88)
-Çocuklar çoğunlukla uykularının başında örtünüp yatarlarken, sonradan örtüyü
attıklarından, oda soğuk olup, vücut da terli bulunursa, çabucak soğuk kapıp
öksürmeye başlarlar. Çocuklara terletecek ölçüde ağır örtü örtmek doğru
olmayıp, odanın ısı derecesine bakarak vücutları üşümeyecek kadar uzun gömlek
ve zıbın elbiseleri ile yatırıp, hafifçe örtülmesi, sabaha yakın soğuk
olduğundan o esnalarda üzerinden örtüyü atmamasına dikkat edilmesi gerekir.
Çocukların vücutları nazik ve uykularının ağır olması münasebetiyle geceleyin
üşüdüklerinin farkına varamadıklarından yanında yatan ana babasının, dadı ve
akrabasının uyanık olmaları, gündüzleri de yaş yerlerde gezip, ayaklarını
ıslatmaktan sakınmaları lazımdır. (95-96)
-İnsanın
yüzü gibi nazik bir şey yok iken açık durup soğuk almaz. Soğuk almak, terleyip
deri gözenekleri açık iken ortaya çıkar. (102)
-Bazı
çocuklar kirazı çekirdeği ve elmayı kabuğu ile yer. Bu gibi çekirdek ve
kabuklar, midede hiç erimeyip yediği gibi çıkar. Üzümün çekirdek ve kabuğu da
midede erimez. Salatalığın hazmı güç iken kabuğu ile yiyen kimseler vardır ki,
adeta midesine bir parça taş bırakmak gibidir. İnsanın midesi, yediği
yemeklerin pişecek yeri ve sindirim yeri olup, organların başı sayıldığı için,
onu çabucak yıpratanın bütün ömründe sıkıntı çekeceği aşikardır. (107)
-İnsan
dünyada kendi nefsini sevdiğinden, ötekilere tercih edip üstün tutar ise de
toplumun hayrını, iyiliğini isteyen, kendi nefsini de kayırmış olur. Asıl
insaniyet de onda bulunur. (160)
*ya
müfettiha'l ebvab iftah lena hayra'l-bâb: Ey kapıları açan, bize kapıların
hayırlısını aç.
*ed-dünya
mezira'at el-ahire: dünya ahiretin tarlasıdır
*selametü'l-insan
fi hıfzı'l-lisan: insanın selameti dilini tutmasındadır
*re'sü'd-devâ'i
el-himyetü: ilaçların başı perhizdir
*el-eklü
li'l-hayati ve lâ'l-hayat li'l-ekl: yemek, hayat içindir; hayat yemek için
değil.
*el-himyetü
re'sü külli deva: her devanın başı perhizdir
Büyüyenay
Yayınları, 2024 basım, 3.baskı. Hazırlayan: İlknur Kirenci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder