07 Ağustos 2025

DÜNYAYA GELDİM GİTMEYE- KEMAL SAYAR & SADETTİN ÖKTEN

-Merhum Ekrem Hakkı Ayverdi'nin bu manada şu sözü aklıma geldi: "Eskiden, bir insanın efendisi olmaz ise o insan eksik sayılırdı." Buradaki efendilerden bir şeyh, kişinin bir tarikata müntesib olması kastedilir. Ekrem Hakkı Bey'in vefatının üzerinden otuz yıl geçti. Bu sözü söylediği zamanlar 1950 ortaları. Bu bir paradigma, bir telakki ve anlayış değişikliği. / S.Ö (30)

-Bu korkunç bir tezgah. İdiotizm adında bir kitap yayımlandı. Kitapta ilk kez rastladığım bir tespit yapılıyor. Batı'nın, tefeciliği suç olmaktan çıkarıncaya kadar İslam'ı beğenmeyeceği ve İslam dünyası bu tefecilik düşmanlığı kamburundan kurtulmadığı sürece Batı'nın onu askeri yöntemlerle dize getirmeye çalışacağı anlatılıyor. Kalvinizmle birlikte Hristiyanlık tefeciliği suç olmaktan çıkardı. İslam'da ise tefecilik, faiz ya da riba büyük suçlar. Acaba Batı'nın İslam'la son dönemde bu coğrafyada giriştiği kavganın ardında sınırları, yeniden çizme isteği ve her şeyin gerisinde bizi daha elverişli bir pazar haline getirme fikri mi var? / K.S (32)

-Görseli azaltmak gerek. İslami kıssalar anlatan görseller var, millet de çoluğuna çocuğuna onları gösteriyor. Onu çizen insanın zihin dünyasını bırakın, hikaye anlatın çocuğunuza. Çocuk o insanın resmini görmesin. Nasrettin Hoca'yı görmesin ki zihin dünyasında onu kursun. Böylece zaman içinde soyutu olan kabiliyeti gelişsin. İnsan varlığı her şeyi somuta indirgemek ister. Halbuki Cenab-ı Allah somutlar alemini yaratmış, o maddemize hitap ediyor. Esas olan gaiptir, soyutlar alemidir.İnsan varlığı aklıyla başlasa da gönlüyle soyutlar alemine intikal etmek üzere inşa edilmiştir. Sadece insan soyuta intikal eder. Somuta çekildikçe somut yeni ihtiyaçlar doğurur. Bu ihtiyaç da parayla, zamanla alınacak metalardan müteşekkildir; en sonunda tüketim makinesi haline gelirsiniz. S.Ö /(95)

-Ayaşlı Şakir Efendi: "Her peri simaya bakmaz, dide-i nadide-bin / Her sevad-ı zülfe bağlanmaz dil-i sevda-karin / Afitab-ı hüsn-ü hûban akıbet eyler ufûl / Ben muhibb-i la-yezal'im la-ühubbü'l-afilin" diyor. / S.Ö (132)

-Özellikle insani yardım birimlerinde çalışan insanalrda duygusal yorgunluk oluyor. Yaşanan hikayelerin acısı sünger gibi emildiğinde insan ruhu içsel kaynaklarını tüketiyor ve yardım edemiyor. Travmatik hikayeler dinleyen çalışanların mutlaka kendilerini besleyecek başka bir şeyin içinde olmaları ve bunun dozunu çok iyi tutmaları tavsiye ediliyor. Bunu yapmazsanız o hikayelerin ağırlığı altında sizin de omuzlarınız çökmüş oluyor. Ben Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin adli heyetinde çalışmaya dört ay tahammül edebilmiştim. Kendinizi o hikayelere tamamen yabancılaştırmanız gerekiyor. Empati kurarak dinlediğiniz zaman çöküyorsunuz. Sabahtan akşama kadar toplumun en kötülerinin kötülük hikayelerini dinliyorsunuz; eziyetler, işkenceler, zulümler. / K.S

-Çok mühim bir adam ama unutuldu. Eskiyi de yeniyi de biliyor ve bir mukayese yapıyor. Aynı mukayeseyi Ziya Osman'da göremezsiniz. O, zamana teslimiyetçidir. Ahmet Muhip daha sert durur. Frenk memleketlerinde biraz zaman geçirdim, hoyrat akşamüstlerini gördüm. Oradaki insanın mutsuz akşamüstlerinden sığınacak bir yeri yok. Sığınacak şey bir şişe alkol ve devamı, sonra tekrar ertesi sabah ve sığınacağı şey iş.../ S.Ö

-Rahmetli pederin arkasında bir levha vardı. Bir rahlede oturur, çalışır, yazar, okur, kitaplar yanında, arkadaki levhada "Umurun Hakk'a tefviz et, haris-i intikam olma", yani umur işlerini bırak Allah halletsin, "Cenab-ı hakim-i mutlak ne işlerse adalettir" yazıyordu. S.Ö / (184)

-Haydar Ergülen, Eskişehirli şair, şöyle bir hatırasını anlatmıştı bana: "Bebam beni alışverişe gönderirdi, iki tane fileyle giderdim. Kendi fileme ne koyduysam diğer fileye de onlardan alırdım, belki biraz daha az ve kendi filemi getirir babama verir, diğer fileyi de kapıcıya götürürdüm. Bababm bunun göz hakkı olduğunu söylerdi." K.S / (196)

-Psikanaliz uzun yıllar Avrupa'da güdük bir akım olarak kalıyor, Freud'un zamanında çok meşhur değil. Ne zaman Freud Amerika'ya gidiyor ve Amerikalı mal sahipleri, finans patronları, psikanalizde insanlara mal satmalarını kolaylaştıracak bir cevher buluyorlar, işte o zaman psikanaliz birden hakim ruhsal paradigma haline geliyor. Önce Freud'un yeğeni tarafından reklamcılıka kullanılıyor. Modern reklamcılığın temeli, psikanalizle atılıyor. Nasibe inanmak, insana bu dünyaya fare yarışında olmak için gelmediğimizi hatırlatıyor. Bir gün servet içinde Firavunlaşan insan, bir gün o serveti kaybediyor ve muhtaç duruma düşüyor, o servetle insanı vasıflarını da kaybedebiliyor. İnsanın, sönmeyecek ve yitmeyecek bir ülkünün peşinden gitmesi lazım. Öldüğümüzde bu dünyadaki sahip olduğumuz hiçbir varlığı öte aleme götürmeyeceğiz. / K.S (213)

-Henry Corbin'in İslam Felsefesi Tarihi adlı eserinde okumuştum. "Müslüman'ın bir su kabı vardır ve dibinde 've cealna minel mai kulli şey'in hayy', yani 'diri olan her şey sudan gelir' yazılıdır" diyordu. / S.Ö (239)

-Bu Müslüman gecesi, insana verilmiş büyük bir nimettir. Gündüz dünyayla meşgul olan insan gece kendi başına kalır. Kendi başına yalnızlığın ihtişamını tadar. Her yalnızlık Cenab-ı Allah'la ülfeti beraberinde getirir. Modern insan yalnız kalmaktan ürker, korkar, haşyete kapılır. Onun için garp insanı, ölümün habercisi olan akşam vakti, uyku gelip zeval zamanı yaklaşınca bunu unutmak için içki içer. Akşam ve içki. Işık yakar, eğlence için night clublara gider. "Hayat devam ediyor arkadaş, ölüm yok" diyor. Gece kulüü dediğimiz odur yani, ta ki sarhoş olup kendinden geçinceye kadar eğlenir. Manevi manada da sarhoş olabilirsiniz, efsunlar sizi hayat. Haşim bunların hibçirini görmedi. 1933'lerde Almanya'da, onun gittiği zamanlarda büyük bir karmaşa vardı. Almanya harpten çıkmıştı. Haşim'in itikadını bilemem ama sosyolojik manada bu topraklarda yetişen her insan, İslam medeniyetine mensuptur benim düşünceme göre. Bir medeniyetin rengi kolay silinmiyor, silinmesi için eski medeniyet tasavvurunun, ona ait kavramların ve duyguların hayatta hiçbir şekilde yer bulmaması gerekiyor. İslam medeniyetinin bu tıopraklarda var olan yorumu, 1950'den, 1970'ten ve 2000'den sonra parça parça, büyük değişimler yaşadı. /S.Ö (271)

-Mesela Afganistan'da bir küsür yıldır var olan Buda heykellerini Müslümanların yıktıklarına yönelik haberler gerçek değil. Kur'an'da, "Onların ilahlarına tan etmeyin" diye hüküm var. /S.Ö (272)

-Batılı insan, kalbin inanma hassasını kaybetmiştir, hiçbir şeye inanamaz. İnanç iffet gibidir; bir defa payimal oldu mu tekrar ikame edilmesi fevkalade zordur. Onların inanç bazındaki iffetini önce kilise payimal etti, sonra da modernite filozofları. Bugün postmodernistler hiçbir şeye inanmazlar, kalpleri inanma kabiliyetinin ve lütfunun gücünü kaybetmiştir. / S.Ö (279)

TK Yayınları, 2024 basım, 1.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...