07 Ağustos 2025

ÖLÜMDEN ÖNCE BİR HAYAT VARDIR – KEMAL SAYAR

-Freud kendi analizinde de rüyalarından geniş ölçüde yararlanmıştır. Rüyaların Yorumu'nda özetle şunu söyler: Rüya, bireyin gündelik hayatta farkına varamayacağı bilinçdışı bir fantezi veya arzunun dışavurumudur. Rüya imgeleri simgeleştirme, yer değiştirme ve bastırma gibi mekanizmalarla kılık değiştirmiş bir halde bilinçdışı imge ve düşünceleri anlatır. Yani rüyaların bir manası vardır ve bu da hastanın serbest çağrışımlarıyla anlaşılabilir. Bastırılmış hatıralar veya farkına varamadığımız fikirlerimiz rüyalar yoluyla açığa çıkar. O yüzden rüyaların araştırılması Freud'a göre bizi "bilinçdışına götüren kral yolu"dur. Rüyaların analizi egonun savunma mekanizmalarıyla bilinçten gizlenen malzemenin açığa çıkarılmasından ibarettir. (78)

-Jung rüya görmenin akli bozukluğu olanlar kadar "normal insanlar"ın gündelik huzuru için de önemli olduğunu, rüyaların bir nevroz belirtisi olarak algılanmaması gerektiğini düşünüyordu. Aralarındaki temel fark, Freud'un rüyanın ne sakladığını, Jung'un ise ne açıkladığını bulmaya çalışmış olmaları. (79-80)

-Aydınlanma öncesi dönemlerde ister kitabi dinler ister pagan inanışlar olsun, hemen hemen tüm kültürler dünyayı ilahi güçler ve tabiatüstü aracılığıyla deneyimlemekteydi. Büyüden arındırılmış atıl ve dingin bir dünyada, insanın kendisinden mutlak biçimde bağımsız bir gerçekliği tecrübe etme kabiliyeti ne kadar zayıflarsa, ilahi olanı imgelerle kavrama kapasitesi de o oranda zayıfladı. Evvelinde tüm evren kendini ifşa eden ilahi varlıkların formlarıyla yoğruluyordu. İnsanlar, Yaratıcıyla canlı bir ilişki içerisinde iken, Yaratan da onlarla canlı bir ilişki içerisindeydi. (87)

-Kendimizi mühim saydığımızda, kendimizi mühim saymadığımız zamanların hatırası solar, o zamanların ateşin düşleri ilkel ve çocuksu bir zamanın arkaik kalıntıları haline geliverir. (100)

-"Vakit nakittir" anlayışı, her birimize bahşedilmiş en değerli hediye olan zamanı israf edilebilir, kullanılıp atılabilir bir eşyaya dönüştürüyor. Sanayi toplumu, nihayetinde işçinin zamanını satması üzerine temelleniyor. Saatlerin tahakkümü olmaksızın emeğin bölüşümü imkânsız. Lewis Mumford'un söylediği gibi, "Modern endüstri toplumunun anahtar makinesi, buhar makinesi değil saattir." Ancak mekanik zamanın hayatlarımıza tasallutu sadece teknolojik sıçramalara eşlik etmiyor, hayatlarımızı temelli bir biçimde dönüştürüyor da. (116)

-Akışkan Aşk'ta Zygmunt Bauman, "Tüketicilik, malların birikimiyle ilgili değil, bunların kullanımıyla ilgilidir; başka mallara ve onların kullanımına yer açmak için kullandıktan sonra bunlardan kurtulmanın yollarıyla ilgilidir. Tüketici yaşamı, hafifliği ve hızı öne çıkarır; tıpkı bunların teşvik etmesi ve acele ettirmesi umulan yenilik ve çeşitlilik gibi. Homo consumens yaşamında başarıyı ölçen şey satın alınanların hacmi değil, bunların devir hızıdır" diye yazar. (124)

-Tüketimciliğin en büyük tezgahı atılabilir ürünler, kısa ömürlü modalar ve geçici duygular üzerinden bize sürekli bir yenilik ideolojisi telkin etmesi. Böylece geçmiş, geride kalmış, kullanılmış olan kendisine yer bulamaz. Artık "dispozıbıl" bir dünyada yaşıyoruz, kullan-at dünyasında. Elden ıkarma ve çöpleştirme olmasa tüketim kültürü gelişemez. (132)

-Guenon'un ifadesiyle, "On dokuzuncu yüzyıl materyalizmi insan zihnini kendisinden yukarıda olana kapatırken, yirminci yüzyıl psikolojisi insan zihnini kendisinden yukarıda olana kapatırken, yirminci yüzyıl psikolojisi insan zihnini kendisinden aşağı olana açtı." (176)

-İnsan yenilgilerine yaklaşma biçimiyle olacağı kişi haline gelir. (272)

Kapı Yayınları, 2022 basım, 6.baskı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...