-Jung
rüya görmenin akli bozukluğu olanlar kadar "normal insanlar"ın
gündelik huzuru için de önemli olduğunu, rüyaların bir nevroz belirtisi olarak
algılanmaması gerektiğini düşünüyordu. Aralarındaki temel fark, Freud'un
rüyanın ne sakladığını, Jung'un ise ne açıkladığını bulmaya çalışmış olmaları.
(79-80)
-Aydınlanma
öncesi dönemlerde ister kitabi dinler ister pagan inanışlar olsun, hemen hemen
tüm kültürler dünyayı ilahi güçler ve tabiatüstü aracılığıyla
deneyimlemekteydi. Büyüden arındırılmış atıl ve dingin bir dünyada, insanın
kendisinden mutlak biçimde bağımsız bir gerçekliği tecrübe etme kabiliyeti ne
kadar zayıflarsa, ilahi olanı imgelerle kavrama kapasitesi de o oranda
zayıfladı. Evvelinde tüm evren kendini ifşa eden ilahi varlıkların formlarıyla
yoğruluyordu. İnsanlar, Yaratıcıyla canlı bir ilişki içerisinde iken, Yaratan
da onlarla canlı bir ilişki içerisindeydi. (87)
-Kendimizi
mühim saydığımızda, kendimizi mühim saymadığımız zamanların hatırası solar, o
zamanların ateşin düşleri ilkel ve çocuksu bir zamanın arkaik kalıntıları
haline geliverir. (100)
-"Vakit
nakittir" anlayışı, her birimize bahşedilmiş en değerli hediye olan zamanı
israf edilebilir, kullanılıp atılabilir bir eşyaya dönüştürüyor. Sanayi
toplumu, nihayetinde işçinin zamanını satması üzerine temelleniyor. Saatlerin
tahakkümü olmaksızın emeğin bölüşümü imkânsız. Lewis Mumford'un söylediği gibi,
"Modern endüstri toplumunun anahtar makinesi, buhar makinesi değil
saattir." Ancak mekanik zamanın hayatlarımıza tasallutu sadece teknolojik
sıçramalara eşlik etmiyor, hayatlarımızı temelli bir biçimde dönüştürüyor da.
(116)
-Akışkan
Aşk'ta Zygmunt Bauman, "Tüketicilik, malların birikimiyle ilgili değil,
bunların kullanımıyla ilgilidir; başka mallara ve onların kullanımına yer açmak
için kullandıktan sonra bunlardan kurtulmanın yollarıyla ilgilidir. Tüketici
yaşamı, hafifliği ve hızı öne çıkarır; tıpkı bunların teşvik etmesi ve acele
ettirmesi umulan yenilik ve çeşitlilik gibi. Homo consumens yaşamında başarıyı
ölçen şey satın alınanların hacmi değil, bunların devir hızıdır" diye
yazar. (124)
-Tüketimciliğin
en büyük tezgahı atılabilir ürünler, kısa ömürlü modalar ve geçici duygular
üzerinden bize sürekli bir yenilik ideolojisi telkin etmesi. Böylece geçmiş,
geride kalmış, kullanılmış olan kendisine yer bulamaz. Artık "dispozıbıl"
bir dünyada yaşıyoruz, kullan-at dünyasında. Elden ıkarma ve çöpleştirme olmasa
tüketim kültürü gelişemez. (132)
-Guenon'un
ifadesiyle, "On dokuzuncu yüzyıl materyalizmi insan zihnini kendisinden
yukarıda olana kapatırken, yirminci yüzyıl psikolojisi insan zihnini
kendisinden yukarıda olana kapatırken, yirminci yüzyıl psikolojisi insan
zihnini kendisinden aşağı olana açtı." (176)
-İnsan
yenilgilerine yaklaşma biçimiyle olacağı kişi haline gelir. (272)
Kapı Yayınları, 2022 basım,
6.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder