-Bir
kişinin öncelikle insan olduğunu unutması ebeveynliğe adım atarken yapacağı ilk
ciddi hatadır. Etkin bir ebeveyn bir insan olduğunu kabul eder-gerçek bir
insan. Çocuklar ebeveynlerinin bu gerçeklik ve insanlık özelliklerini derinden
takdir eder. Sıklıkla şunları söylerler: "Benim babam yapmacık
değil", ya da "Annem muhteşem bir insan". Zamanla ergenlik
çağına girdiklerinde ise genellikle şunları söylerler: "Anne babam
ebeveynden çok arkadaş gibiler. Harika insanlar. Herkes gibi hataları var ama
ben onları böyle seviyorum." (34)
-Anne-babaların
çocuklarını onaylama biçimleri, onların ne tür insanlar olduklarıyla doğrudan
ilgilidir. (36)
-Ebeveynlerin,
evde misafir varken yemek sırasında çok sinirli olmalarına rağmen, misafir
ağırlamadıkları zamanlarda çocukların aynı davranışlarını kabul etmeleri
çocuklara çok kafa karıştırıcı geliyor olmalı. (40)
-O
halde, ebeveynlerin tutarsız olmaları kaçınılmazdır. Hisleri günden güne,
çocuktan çocuğa veya durumdan duruma değişirken, nasıl tutarlı olabilirler?
(41)
-Ebeveynler
tutarlı olmaya çalışırlarsa, gerçekçi olamazlar. Ebeveynlere ne pahasına olursa
olsun çocuklarına karşı tutarlı olmalarını tembih eden geleneksel görüş,
çocukların "insan" olan anne babaların ve koşulların farklı olduğu
gerçeğini göz ardı eder. Dahası, bu tür bir tavsiyenin, ebeveynleri, duyguları
her zaman aynı olan insanlar gibi davranmaya ve rol yapmaya yönlendirmek gibi
zararlı etkileri vardır. (42)
-Herkesin
bildiği gibi çocuklar ebeveynlerinin tavırlarına karşı çok duyarlıdır. Çocuklar
oldukça garip bir şekilde ebeveynlerinin gerçek hislerini anlarlar çünkü
ebeveynler çocuklara sözsüz mesajlar gönderirler -çocuk tarafından bazen
bilinçli bazen de bilinçsiz olarak algılanan ipuçları.- İçinde beslediği his
rahatsızlık ya da sinirlilik olan bir ebeveyn yardımcı olamaz ama ince ipuçları
yayar; çatık kaşlar, ses tonu, bir duruş, yüz kaslarının gerginliği gibi. Çok
küçük çocuklar bile annelerinin, yaptıkları şeyi aslında kabullenmediğini
deneyimlerle öğrenerek bu ipuçlarını yakalarlar. Sonuç olarak, çocuklar
onaylamamayı hissetmeye meyillidir -bu andan itibaren- çocuk ebeveynlerinin
kendisini sevmediğini hisseder. (44)
-Bundan
dolayı ebeveynler gerçek tavırlarının çok ötesinde, kabullenici davranmaya
çalışmak için "özgürlükçü" olmaktan etkilendiklerinde çocuklarında
psikolojik hasara yol açtıkları gibi, çocuklarıyla aralarındaki ilişkiye de
zarar verirler. Ebeveynlerin, asıl hislerinin ötesinde kabul etme alanını
genişletmeye çalışarak daha iyi bir şey yapmadıklarını anlamaları gerekir.
Ebeveynler için en iyisi kabul etmediklerinin farkına varmaları ve rol
yapmamalarıdır. (46)
-Çocuğunuzun
yaptığı ya da söylediği bir şeyi kabullenemezken bu histen bağımsız olarak ya
da bu hisse zıt bir şekilde nasıl çocuğunuzu kabulleniyor olabilirsiniz? Özel
bir durumda özel davranışlar sergileyip çocuk gibi davranmayan
"çocuk" nedir? Bu, onaylayan veya onaylamayan düşüncelere sahip
anne-babalara yöneltilmiş çocuk davranışıdır, "çocuk" diye
adlandırılan soyutlama değil. (47)
-Sizin
için en iyisi çocuğunuz belli bir zamanda, belli bir şeyi yaptığında onu bir
birey olarak onaylamadığınızı kabul etmek olacaktır. Bu şekilde sizi açık sözlü
ve dürüst olarak algılamayı öğrenecektir çünkü bu yolla gerçekçi olursunuz.
(48)
-Gerçek
duygularını saklamamalılar (saklayamazlar); bir ebeveyn bir davranışı
onaylamazken diğerinin aynı şeyi onaylayabileceğini kabul etmeliler ve her bir
ebeveynin, her bir çocuğuna karşı ister istemez farklı derecelerde kabullenme
hissedeceğinin farkında olmalılar. (49)
-Etkili
Anne-Baba Eğitimindeki esas kavram sorunu sahiplenme prensibidir. Bunun önemi
abartılmamalı, çünkü çok fazla sayıda ebeveyn, çocukları, kendi problemlerini
çözme konusunda cesaretlendirmek yerine, problem çözmedeki sorumluluğun
kendisinde olduğu yanılgısına kapılır. (49)
-Çocuk
problemi sahiplendiğinde ebeveynlerde harekete geçme isteği uyanır, sorunu
üstlenirler ve çözemedikleri zaman çoğunlukla kendilerini suçlarlar. Etkili
Anne-Baba Eğitimi, ebeveynlere çocuklarına yardımcı olmaları için farklı bir
yol öneriyor: Bırakın çocuğunuz problemini sahiplensin ve kendi çözümünü kendi
bulsun. Biraz basitleştirirsek, bu yaklaşım şu öğelerden oluşur:
1-Tüm
çocuklar hayatları boyunca eninde sonunda sorunlarla karşılaşacaklar, her
şekilde ve her türde.
2-Çocukların
kendi problemlerine iyi çözümler bulmak konusunda keşfedilmemiş ve inanılmaz
bir potansiyelleri vardır.
3-Eğer
ebeveynler onlara önceden hazırlanmış çözümler sunarlarsa, çocuklar kendi
sorun çözme becerilerini geliştiremezler. Sonrasında her problemle
karşılaştıklarında ebeveynlerine gelmeye devam ederler.
4-Ebeveynler
çocukların problemlerini devraldıklarında (ya da "sahiplendiklerinde")
ve dolayısıyla iyi biz çözüm bulma sorumluluğunu üstlendiklerinde, bu onlar
için inanılmaz bir yük olur ve ayrıca bu yerine getirilmesi imkânsız bir görevdir.
Hiç kimse başkalarının kişisel sorunlarına her zaman iyi çözümler bulabilecek
kadar sonsuz bir bilgeliğe sahip değildir.
5-Bir
ebeveyn çocuğun problemini üstlenemeyeceğini kabul ettiğinde, sorununu çözmeye
çalışan çocuğa yardım ederken, çözümcü, kolaylaştırıcı ya da yardımcı
pozisyonuyla çok daha yararlı olabilir.
6-Çocuklar
bazı problemlerde yardıma ihtiyaç duyarlar ama uzun vadede en etkili yardım
biçimi, çelişkili de olsa yardım edilmemesidir. Daha doğrusu, bu, kendi
çözümünü araması ve bulması için sorumluluğu çocuğa bırakan bir yardım
biçimidir. Etkili Anne-Baba Eğitiminde buna "Dinleme Becerileri"
diyoruz. (51-52)
-Bir
insan bir başkası tarafından olduğu gibi kabul edildiğini hissedince
karşısındaki kişi için yardımcı etken olma kabiliyetine sahip olur. Onun
diğerini olduğu gibi kabul etmesi diğer kişinin gelişmesini, büyümesini, yapıcı
değişimler gerçekleştirmesini, sorunları çözmeyi öğrenmesini, psikolojik
sağlığının iyi yönde değişmesini, daha üretken, yaratıcı ve olduğundan daha iyi
olmasını sağlayan bir ilişkinin gelişmesinde önemli bir etken olacaktır. Bu
hayatın en basit ama güzel çelişkilerinden biridir: bir insan başkası
tarafından olduğu gibi kabullenildiğini hissettiğinde o kişi artık bulunduğu
noktadan ilerlemeyi, nasıl değişeceğini, gelişeceğini, farklı olacağını ve
olduğundan daha iyi olabileceğini düşünmeye başlayacaktır. Kabul, içindeki
küçücük tohumun olabileceği en güzel çiçek olmasını sağlayan verimli bir toprak
gibidir. Toprak yalnızca tohumun çiçek olmasına imkân tanır. Sadece tohumun
büyüme kapasitesini açığa çıkarır ama kapasite tamamen tohumun içindedir. Bir
tohum gibi, çocuk da gelişme kapasitesini kendi oluşumunda taşır. Kabul toprak
gibidir - sadece çocuğun kendini gerçekleştirmesine imkân tanır. Ebeveynin
kabulü çocuk üzerinde neden bu kadar büyük bir etkiye sahip? Bu genel olarak
ebeveynler tarafından anlaşılmaz. Çoğu insan çocuğu kabullendiğinde onun olduğu
gibi kalacağına inanır; buna göre en iyi yol çocuğun gelecekte daha iyi
olmasını sağlamak için şu an çocukta neleri kabul etmediğinizi söylemektir. Bu
nedenle, çoğu ebeveyn bu yöntemin çocuk için en iyisi olduğuna inanarak çocuk
yetiştirme konusunda kabullenmeme diline dayanırlar. Ebeveynlerin, çocuklarının
gelişimi için sağladığı toprak çoğunlukla değerlendirme, yargılama, eleştiri,
öğüt, ahlak dersi, uyarı ve buyruk doludur - bunlar ise çocuğu olduğu gibi
kabul etmediğiniz mesajını verir. (59)
-Kabullenmenin
etkilerinden hiçbirisi çocuğu sevdiğinize dair içsel hisleriniz kadar önemli
değildir. Birisini olduğu gibi kabul etmek gerçek anlamda sevmektir;
kabullenildiğini hissetmek ise sevildiğini hissetmeye eşdeğerdir. (61)
-Çocuk
bir şeyler ile uğraşırken ona karışmamanız, kabullendiğinizi sözsüz olarak
ileten güçlü bir iletişim yoludur. Çoğu anne ve baba çocuklarına sürekli
müdahale ederek, karışarak, onları kontrol ederek ve yapmakta oldukları şeylere
katılarak ne kadar çok kabul etmeme mesajı verdiklerini fark etmiyorlar.
Çocuklarının ayrı bir birey olmalarına izin vermeyi reddederek, onların
odalarının ya da kişisel ve özel düşüncelerinin mahremiyetini ihlal ederler. Bu
genellikle kendi güvensizliklerinin, ebeveynlikle ilgili kaygıların ve
korkuların bir sonucudur. (64)
-Hiçbir
şey söylememek de kabul mesajını kolayca verebilir. Konuşmamak -"edilgen
dinleme"- güçlü bir sözsüz mesajdır ve bir kişinin gerçekten kabul
edildiğini etkili bir şekilde ona hissettirmek için kullanılabilir. Profesyonel
danışmanlar bunu iyi bilirler ve görüşmeleri sırasında oldukça yaygın olarak
kullanırlar. Bir psikolog ya da psikiyatr ile ilk kez görüşen bir kişi
genellikle şunları söyler, "O hiçbir şey söylemedi; sadece ben
konuştum." Ya da "Hakkımdaki tüm kötü şeyleri anlattım ama beni
eleştirmedi bile." Ya da "Ona her şeyi anlatabileceğimi sanmıyordum
ama bir saat boyunca konuştum." (65-66)
-Ebeveynler
çocuğa bir şey söylediklerinde, aslında çocuk hakkında bir şey söylerler. Bu,
çocukla iletişimin bir birey olarak onun ya da aranızdaki ilişinin üzerinde bu
denli etkili olmasının nedenidir. Çocukla her konuştuğumuzda onunla aranızda
kurulmakta olan ilişkiyi tanımlamak için bir tuğla daha eklemiş olursunuz.
Çocuk, kendisini bir birey olarak nasıl algıladığınıza dair zamanla bir resim
oluşturmaya başlar. Konuşmak, çocuk ve ilişkiniz üzerinde yapıcı ya da yıkıcı
olabilir. (76)
-Birçok
insan duygularından onları bastırarak, unutarak ya da başka şeyler düşünerek
kurtulabiliyor. Aslında insanlar canlarını sıkan duyguları açıkça ifade etmeye
yönlendirildikleri zaman onlardan kurtulurlar. Etkin dinleme bu tür
rahatlamalara teşvik eder. Çocukların tam olarak ne hissettiklerini
anlamalarına yardımcı olur. Duygularını ifade ettikten sonra, bu duygular bir
anda kaybolur. (89)
-Bir
ebeveynin Etkin Dinleme yönetimini kullanırken ihtiyaç duyacağı bazı temel
davranış biçimleri aşağıda verilmiştir. Bu davranışlar olmadığı sürece ebeveyn
iyi bir etkin dinleyici olamaz. Çocuğun söyleyeceği şeyi duymayı
istemelisiniz. Bunun anlamı, onu dinlemek için zaman harcamaya istekli
olmanız gerektiğidir. Eğer vaktiniz yoksa bunu söylemeniz yeterli olacaktır. O
sırada yaşadığı problem konusunda ona yardımcı olmayı gerçekten
istemelisiniz. Eğer bunu istemiyorsanız, isteyeceğiniz bir zamana kadar
bekleyin. Hisleri ne olursa olsun, sizinkilerden ya da size göre bir çocuğun
hissetmesi gerekenlerden farklı da olsa bunun bu hissettiklerini gerçekten
kabul edebiliyor olmalısınız. Çocuğun duygularıyla başa
çıkabileceğine, onların üzerine gidebileceğine ve sorununa çözüm bulabileceğine
karşı derin bir güven duymanız gerektirir. Bu güveni çocuğunuzu kendi sorununa
çözüm bulurken izlediğinizde elde edersiniz. Duyguların kalıcı değil
geçici olduklarının farkında olmalısınız. Duygular değişir, nefret
sevgiye, hevessizlik bir anda umuda dönüşebilir. Sonuç olarak ifade edilen
duygulardan korkmanıza gerek yok, bu duygular çocuğun içinde sonsuza kadar
kalmayacak. Etkin Dinleme bunu sizlere gösterecektir. Çocuğunuzu sizden
ayrı bir kişi olarak görebilmeniz gerekir -artık sizden ayrılmış olan
eşsiz bir insan, hayatı ve kişiliği sizin tarafınızdan verilmiş ayrı bir birey.
Bu "ayrı" olma durumu çocuğunuzun kendine ait hisleri olmasına ve
çevresini kendi açısından algılamasına "izin
vermenizi" sağlayacaktır. Sadece bu "ayrı" olma durumunu
hissederek çocuğunuz için yardımcı kişi olabileceksiniz. Çocuğunuz sorun
yaşarken onunla birlik değil, sadece onun "yanında" olmalısınız.
(91-92)
-Etkin
dinlemenin en uygun kullanım zamanı çocuğun sorun yaşadığını belli
ettiği zamandır. Ebeveynler çocukların duygularını ifade ediş
şekillerini bildikleri için bu durumları genellikle fark edeceklerdir. (98)
-Etkin
Dinleme bazen çocuğun değiştiremeyeceğini bildiği durumları sadece kabul
etmesini sağlar. Etkin Dinleme çocuğun bir durum hakkında duygularını ifade
etmesine yardımcı olur ve çocuk bu duygulara sahip olmasının kabullenildiğini
hisseder. Bu muhtemelen askerlikten şikâyet etmek gibi bir durumdur; şikâyet
eden kişi durumunu değiştiremeyeceğini bilir ama onu anlayan ve kabullenen
birisinin yanında negatif duygularından kurtulmak işe yarıyormuş gibi gelir.
(114)
-İlk
denemelerinde ebeveynler, çocuğun düşünsel sorunlarına yanıt verirken, Etkin
Dinlemenin muazzam bir değere sahip olduğunu unutuyorlar. Çocuklar
etraflarındaki dünya hakkında okuduklarını ve duyduklarını anlamlandırmaya
çalışırken devamlı olarak sorunlarla karşılaşırlar-ırkçılık, polis vahşeti,
savaşlar, etnik temizlik, ozon tabakası, boşanma, çeteler ve diğerleri.
Ebeveynlerin sık sık hata yapmasına neden olan şey, çocukların kendi bakış
açılarını çok güçlü bir biçimde ya da ebeveynlerinin tüyler ürpertecek kadar
belirgin bir saflık ve toylukla ortaya koymalarıdır. Anne ve babaların aklını
çelen şey ise duruma müdahale edip onu düzeltme ve çocuğa büyük resmi gösterme
isteğidir. Burada ebeveynleri harekete geçiren iyi niyetleri olabilir -çocuğun
entelektüel gelişimine katkı sağlamak. Ya da benmerkezci bir yaklaşımla
kendisinin daha üstün olan entelektüel bilgilerini çocuğa göstermek. Her iki
şekilde de ebeveynler, dikkatlerini çocuğa vermemenin ve sonu kötü hislerle ve
kırıcı sözlerle bitecek olan sözlü bir savaş başlatmanın kaçınılmaz olan kötü
etkilerini ortaya çıkararak engellerden bir ya da daha fazlasına takılırlar.
(120)
-Çünkü
çocuğun erken ya da geç memeden kesilmesi, onun yetişkinlikteki, örneğin
kişiliğini ya da akıl sağlığını etkileyecek bir faktör değildir. Ama çocuğun
acıktığını anlatmak için gönderdiği iletileri doğru olarak dinleyebilen ve onun
gereksinimlerini karşılayabilecek çözümleri yaratabilmek için esnek
davranabilen bir annenin yaklaşımı çok daha önemlidir. (141)
-Çocuklar
eğer ebeveynleri tarafından şu 3 parçayı içeren Ben-İletileri alırlarsa
istenmeyen davranışını değiştirmeye daha yatkın hale gelirler: 1)İstenmeyen
davranışın tanımı, 2)Ebeveynin hissettikleri, 3)Bu davranışın aileye akla
yatkın ve somut etkisinin dile getirilmesi. (Davranış + Hissedilen + Etki)
(162)
-Ne
zaman birine kızsanız, onu etkilemek için rol yaparsınız. Neye neden olduğunu
ona gösterirsiniz, ona bir ders verirsiniz, bir kez daha aynı şeyi yapmaması
için onu inandırmaya çalışırsınız. Kızgınlığın gerçek olmadığını söylemeye
çalışmıyorum. Çok gerçektir ve insanı içten sarsar. Benim demek istediğim,
insanın kendi kendini kızdırdığıdır. (177)
-Çocuk
keskin bir bıçakla oynuyorsa ona kesmeyenini verin. Makyaj çekmecenizi
karıştırıyorsa boş şişe ya da kutular verin. Saklamak istediğiniz derginizin
sayfalarını yırtmak üzereyken yırtabileceği bir başkasını eline tutuşturun.
Duvar kağıdınızı boyamak istiyorsa boyayabileceği büyüklükte bir kâğıt verin.
Yerine bir başkasını vermeden çocuğun elindekini almak, gözyaşı getirir. Ama
ebeveynlerinin sakince ellerine tutuşturdukları başka bir şeyi sorun çıkarmadan
kabul edebilirler. (193)
-Ebeveynlerin
çoğu evin kendi evleri olduğunu düşünür ve çocuklarını buna uygun
yetiştirirler. Bu da çocuğun ebeveyninin evinde acı çekerek, kendinden
beklenildiği gibi davranmasını öğreninceye kadar biçimlendirilmesi anlamına
gelir. Bu tür ebeveynler çocuk doğunca evde önemli değişiklikler yapmayı
düşünmezler. Evi çocuk doğmadan önceki haliyle bırakır ve uyumu çocuktan
beklerler. (195)
-Ebeveynler
bu kitaptan tek bir şey öğreneceklerse, onun şu olmasını dilerim: Güç ve
otoritelerini kullanarak çocuğu bir şey yapmaya her zorlayışlarında, onun
kendini denetleme ve sorumluluk edinmeyi öğrenme şansını elinden aldıklarını
bilmeliler. (208)
-Çocukları
denetlemek için gücün kullanılması yalnızca özel koşullarda işe yarar. Ebeveyn
güce sahip olduğundan emin olmalıdır. Ödüller çocuk tarafından istenecek kadar
çekici, cezalar caydırıcılığı garanti edecek kadar güçlü olmalıdır. Çocuk da
ebeveyne bağımlı olmalıdır. Ebeveynin sahip olduklarına ne denli gereksinimi
varsa, ebeveynin gücü o denli çok olur. (220)
-Ebeveynlerin
ödül ve cezayı çok kullanmaları, çocukların yalan söylemesine neden olur.
Çocuklardaki bu yalan söyleme eğiliminin doğal olmadığına inanıyorum. Çünkü bu,
ebeveynlerin ödül ve ceza yoluyla denetleme girişimlerine karşı bir baş etme
yöntemi, yani öğrenilmiş bir tepkidir. Özgürlüklerine saygı duyulan ve kabul
gören çocukların yalan söyleme olasılığı çok azdır. Çocuklarının kendileriyle
ve sorunlarıyla ilgilenmediğinden yakınan ebeveynler çoğunlukla çok ceza
verenlerdir. Çocuklar oyunun kurallarını çabuk öğrenirler. (228)
-Kaybeden
yok yönteminin altı basamağı:
1-Çatışmayı(sorunu)
Tanımlama: Yöntem III'ün en kritik aşamasıdır. Çünkü bu basamakta ebeveynin ve
çocuğun sorunları tanımlanır. Genellikle problem ya da çatışma olarak ortaya
çıkan şeyler, "sunulan problem"dir, gerçek sorunu temsil etmezler.
Ebeveynlerde bilinçsizce kendi ihtiyaçlarını anlatan değil, kendi ihtiyaçlarını
karşılayan önyargılı çözümler üretirler. (293)
2-Çözümler
Üretme: Bu bölümde anahtar, çeşitli çözümler üretmektir. Anne/baba, "Neler
yapabiliriz?", "Haydi çözümler üretelim.", "Haydi aklımızı
kullanıp çözümler bulalım", "Bu sorunu çözebileceğimiz çeşitli yollar
olmalı" gibi önerilerde bulunabilir. (295)
3-Çözümleri
Değerlendirme
4-En
İyi Çözüme Karar Verme
5-Kararın
Nasıl Uygulanacağını Belirleme
6-Değerlendirme
İçin Çözümün Uygulanışını İzleme: Kaybeden Yok Yöntemiyle alınan kararların
hepsi iyi olmayabilir. Ebeveynlerin alınan kararın uygulanmasından çocuğun
memnun olup olmadığını denetlemeleri gerekebilir. Çocuklar, bazen uygulamasının
zorluğu daha sonra ortaya çıkan bir karara kendilerini bağlı hissederler. Ya da
anne/baba çeşitli nedenlerle bu anlaşmanın yerine getirilmesinin zorluğunu
görebilir. (298)
-Ben
iletileri, ebeveynlerin de gereksinimleri olduğunu, gençlerin gereksinimleri
olduğu için kendi gereksinimlerinin göz ardı edilmesine izin vermeyeceklerini
çocukların bilmeleri için kullanılmalıdır. Ben iletileri ebeveynin kendi
sınırlarını (nelere hoşgörülü olamayacaklarını ve nelere özveride
bulunamayacaklarını) iletir. Ben iletileri, "Ben, duyguları ve
gereksinimleri olan bir insanım; yaşamdan zevk almak benim de hakkım, evimizde
benim de haklarım var" gibi anlamlar iletir. (300)
-Kaybeden
Yok Yöntemi'ni deneyip sorunlarını çözme sorumluluğunu çocuklara bırakan çok
sayıda ebeveyn, hâkim ya da hakem rolünden kurtulmanın yolunu buldukları için
kendilerini çok rahatlamış hissettiklerini söylemiştir: "Tartışmalarını
sona erdirmek zorunda olmamak çok rahatlatıcı bir duygu. Ne karar verirsem
vereyim her zaman kötü kişi ben oluyordum." (312)
-Çocuklar
ebeveynlerinin gereksinimlerini engellemediğinden emin oldukları
davranışlarının değiştirilmek istenmesine şiddetle karşı koyarlar. Bu durum
yetişkinlerin davranışlarından farklı değildir. Hiçbir yetişkin, başkasını
incitmediğine inandığı sürece davranışını değiştirmek istemez. (327)
-Çocuğunu
ayrı v farklı bir kişilik olarak gören bir anne/baba onun davranışlarının
çoğunu kabullenir. Çünkü onun çocuğu için düşündüğü bir kalıp yoktur. Böyle bir
anne/baba çocuğunun biricikliğini kabullenmeye hazırdır ve olabileceği en iyiyi
olmasına izin verebilir. (344)
Profil Kitap Yayınları, 2023
basım, 17.baskı. Çeviren: Dilek Tekin - Nazlı Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder