07 Ağustos 2025

HAZRETİ MUAVİYE MÜDAFAASI - MOLLA MUSA GEÇİT (CELALİ)

-İbn Hacer el-Heytemi der ki: "Hiç kimseye, sahabelerin noksanlıklarına delil getirecek, ta'na sebep olacak veya avamı onları ayıplamaya, sebbetmeye ve buna benzer fasid şeylere kışkırtacak şekilde, sahabeler arasında vuku bulan olayları zikretmek caiz olmaz." (13.dipnot/ Kitabu Tathir'il-Lisan, sf:72) (25)

-Tirmizi'nin hasen bir senedle Abdurrahman b. Ebi Umeyre'den rivayet ettiğine göre Peygamberimiz (sas) buyurmuştur ki: "Allah'ın. Onu (Muaviye'yi) hidayete erdiren ve hidayete eren kıl ve onunla hidayete erdir." (16.dipnot/ Tirmizi ve Ahmed b.Hanbel rivayet etmiştir.) (26)

-İmam Suyuti'nin Tarihu'l-Hulafa'sında bulunan, Buhari, Müslim ve diğer bir çok muhaddisin sahih olarak rivayet ettikleri şu hadise ehemmiyet vermiyor ve o sahih hadisi nazar-ı itibare almıyor: "İslam on iki halifeye kadar aziz ve kuvvetli olacaktır." (49.dipnot/ İmam Suyuti, sf.11-12. Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir.) İmam Suyuti'nin Şeyhu'l-İslam İbn Hacer el-Askalani'nin "Şerhu'l-Buhari" den naklettiğine göre, Kadı İyaz bu hadisin işaret ettiği halifeleri şöyle sıralıyor: Ebubekir Sıddık, Ömer, Osman, Ali, Muaviye, Yezid, Abdulmelik, Velid, Süleyman, Yezid b. Abdülmelik, Hişam, Velid b.Yezid. (50.dipnot/ Taftazani, Şerhul Akaid Tercümesi Sf.325) (43-44)

-Hasan el-Basri (ra) de bu meseleye itiraz etmiş. İbn Esir şöyle diyor: "Bilmek gerekir ki Hasan el-Basri'nin Muaviye'ye karşı tutumu şii bir eğilimden pek uzak değildir. Kimi görüşlerinde bu yüzden aşırılık vardır. Çünkü mevalidendir. Mevaliden olanların seçkin yanı Hz.Ali ailesine yandaş ve Muaviye'ye karşı olmaktır."(63.dipnot/İbn Esir, el-Kamil'den nakleden M.Rayyıs, İslamda Siyasi Düşünce Tarihi, sf.10) İbn Esir'in çağdaşı olan İbn-i Hallikan, onun hakkında şöyle yazar: "Hadis hıfzetmekte imamdı. Eski ve yeni tarihleri ezberlemişti. Arap ensabını, harp tarihlerini bilir, vaka ve haberlerden de geniş malumat sahibi idi. Bu zat, sahabelerin aralarındaki ihtilaflar hususunda dikkatli davranmıştır." (64.dipnot/ Mevdudi, Hilafet ve Saltanat, sf.455) Prof.Dr.Hüseyin Algül de "İslam Tarihi" adlı kitabında şöyle demektedir: "Hz.Ali'nin şehid edilmesinden sonra, Ziyad'ın Ebu Süfyan'ın nesebine ilhak edilmesi için şahit aranmıştı. Ebu Süfyan'la Sümeyye adlı cariyenin ilişkisinden haberi olanların sözleri dinlendi ve bunun üzerine Ziyad, Ebu Süfyan'ın oğlu olarak kabul edildi. Ulema bunu kabul etmiyor. Bu şekilde bir nesebe ilhak hadisesini İslama uygun bulmuyor. Emevi ileri gelenleri de soy kütüğü açısından bu gelişmeyi kabul etmek istemiyorlar." (65.dipnot/ İslam Tarihi, 3.cilt, sf.14) İbn Esir'in naklettiğine göre bazıları H.Muaviye'yi bu meselede haklı görüyorlar. Delilleri de şudur: "Cahiliyye dönemindeki nikah çeşitlerinden biri de, bir cemaatin bir kadınla zina etmeleri idi. Bu zina sonucunda doğan çocuğu annesi isrediği kişiye ilhak edebilirdi. İslam dönemi gelince bu tür bir nikahı yasaklamış, çocuğu ise kendisine nisbet edilen şahsa ait saymıştır. Hz.Muaviye cahiliye dönemi istilhakı ile İslam dönemi istilhakını aynı zannetmiştir. Halbuki bu görüş reddedilen bir görüştür." (66.dipnot/İbn Esir, el-Kamil, cilt:3, sf:445) Bunun içindir ki hiçbir ehl-i sünnet alimi bu itiraza cevap vermemiştir. Hasılı, Hz.Muaviye bu olayda hata yapmıştır. Hz.Muaviye'de bir insan olduğuna ve peygamber gibi masum olmadığına göre hatalardan vareste değildir elbette. O halde böyle bir hatasından dolayı sahabilere yakışmayacak tarzda onu kötüleme hakkımız olamaz. Bizim karşı olduğumuz, insaf ölçüsünün kaçırılmasıdır. Hiçbir sahabi hatalarından dolayı kötülenemez. (53)

-Mevdudi bu konuda şöyle demektedir: "Hz.Talha, Hz.Ali'ye "Sen Hz.Osman'ın kanından mesulsun" dedi. Hz.Ali cevaben, "Allah, Osman'ın katillerine lanet etsin" dedi. Fakat daha sonra içlerinde Hz. Osman'ın katilleri bulunan zümreye mensub bazı kimseler bizzat veya adamları vasıtasıyla yavaş yavaş Hz.Ali'ye yaklaşmaya, O'na nüfuz etmeye başladılar. Yakın adamları arasına girenler bile oldu. Hatta içlerinden Malik İbn Eşter el-Harisi ve Muhammed İbn Ebubekir gibi bazıları valiliğe kadar yükseldi. Halbuki herkes gibi bu iki sahabinin Hz.Osman'ın katli hadisesine iştirak ettiklerini Hz.Ali de biliyordu. İşte onun bütün halifeliği boyunca vuku bulanlar arasında hatalı olan tek meselesi budur ve bizim buna "hatalı bir iş" demekten başka bir çaremiz yoktur. (68.dipnot/Hilafet ve Saltanat, sf:191-192) (54)

-Abdullah b.Mübarek'ten Ömer b.Abdülaziz'in mi yoksa Hz.Muaviye'nin mi efdal olduğu sorulunca şöyle cevap vermiştir: "Vallahi Hz.Peygamber'in yanında Muaviye'nin atının burnuna kaçan toz, yüz Ömer b.Abdülaziz'den daha efdaldir." (88.dipnot/İbn Hacer Heytemi, el-Fetava'l-Hadisiyye, sf.305) (66)

-Hz.Muaviye'yi Yezid'e veliahtlık vermeye iten sebep şudur: Muaviye'nin azametini bilen ehl-i sünnetten hiçbir kimse, Muaviye'nin Yezid'i veliahd tayin etmesinde iyi niyeti olduğundna şüphe etmez. Bir çoğu onun bu konuda iyi niyetli olduğu düşüncesine varmak hususunda tereddüt ve hayret içerisinde kalırlar. Ama ümmetin alimleri Hz.Muaviye'nin bu konudaki iyi niyetinin üzerindeki perdeyi kaldırmışlar, bu müşkil meseleyi hal ve fasl etmişlerdir. Hem öyle makul bir şekilde halletmişlerdir ki, Muaviye'nin azametiyle, adalet ve sahabelik sıfatına uygun düşer. Hafız İbn Kesir der ki: "Hicretin 56.yılında Muaviye, halkı oğlu Yezide biat etmeye davet etti. Oğlu Yezid'in kendisinden sonra veliahd olması hususunda halkı çağırdı. Bunu İslamın yayıldığı en uzak ve en ücra köşelerine kadar yaydı. Halk bütün iklimlerde Yezid'e biat ettiler. Ancak Abdurrahman b. Ebubekir, Abdullah b.Ömer, Hüseyin b.Ali, Abdullah b.Zübeyr ve Abdullah b.Abbas beyat etmediler. Muaviye Yezid'in halifeliğe ehil olduğunu görmekteydi. Bunun nedeni de babanın evladını şiddetle sevmesidir. Bir de dünyevi necabeti onun yüzünde görmesi için onu bu makama tayin ediyordu. Hele sultanların evlatları harpleri daha iyi biliyor, saltanatı daha güzel tertip ediyor, saltanatın azametini daha güzelce yerine getiriyorlar. Muaviye, sahabelerin hiçbir evladının bu manada Yezid kadar yeterli olamayacağı kanaatindeydi. Bunun için Abdullah b. Ömer'e hitap ederken şunları söyledi:"Ben, benden sonra yağmur yemiş ve çobansız kalmış koyunlar gibi raiyeyi başı bozuk bırakmak istemedim. Bundan korktum." (97.dipnot/İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, cilt:8, sf.79-80; Taberi, Cilt:6, sf:169-170) "Bize Muaviye'den gelen bir rivayete göre: O bir gün hutbesinde "Ya Rab, eğer Yezid'i bu işe ehil olarak gördüğümden dolayı onu veliahd tayin ettiğinmi biliyorsan, onu vazifelendirdiğim konuları onun için tamamla. Eğer sadece onu sevdiğim için veliahd tayin etmişsem, onu hangi vazifelere getirmişsem, sen onları onun için tamamla". (98.dipnot/İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, cilt:8, sf.79-80; Taberi, Cilt:6, sf:169-170) (73-74)

-İbn Hacer el-Heytemi, Hz.Muaviye'nin 163 hadis rivayet ettiğini, bunlardan dördü üzerinde Buhari ve Müslim'in ittifak ettiklerini, bu dört hadisten başka, Buhari'nin dört, Müslim'in ise beş hadisi rivayet ettiğin söylemektedir." (138.dipnot/Tathiru'l-Cenan, sf.64) (101)

-Hz.Ali'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kardeşlerimiz bize başkaldırdı. Onlar ne kafirdir ne de fasık. Çünkü kendilerini küfür ve günahtan kurtaran bir ictihad ve anlayışları vardır." (149.dipnot/Bu sözü İbn Ebi Şeybe Musannef (15/256) ve Beyhaki, Sünen( 8/173-182) rivayet etmişlerdir. Bu sözün Hz. Ali tarafından Cemel Ashabı hakkında söylendiği rivayet edildiği gibi, Hariciler hakkında söylendiği de rivayet edilmektedir. Bkz.Abdurrezzak, 10/150; İbn Ebi Şeybe 15/332; Beyhaki 8/174) (111)

-Bazı yazarlar da eserlerini yazarken özellikle Hz.Ali'nin adının önüne "Hz." kısaltmasını getirip, Hz.Muaviye'nin adını bundan tecrid ederek "Muaviye" diye yazmaya özel gayret gösterirler. Bugün İslami hükümlerle amel edilmeyen diyarlarda yaşayan bizler faiz ve haram maldan başka bir şey yemiyoruz. İslam şeriatine aykırı o kadar çok amel işliyoruz ki, Hz.Muaviye'ye "Hazret" demek bunca işlediğimiz haram işlerden daha büyük bir suç mudur ki, bizler "Hz." harflerinden oluşmuş iki harfi kullanmamak için o kadar hırpalanıyoruz? Yoksa "Hz." kısaltmasını yazdığımızda kalemimizin mürekkebi mi bitecek? (122)

Ravza Yayınları, 2023 basım, 1.baskı.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...