-Uygarlık, bir anlamda, insanın kendini doğadan yalıtma teknikleri ve sürekli yeni yalıtma teknikleri bulmasından ibarettir denebilir: en ilkelinden en karmaşık olanına değin süreç insanın kendini doğadan yalıtması biçiminde ve yönünde işlemektedir. Ama mesele şurda odaklanıyor ki, kendini kendi içine doğru yayılmasını akıl edemeyen ve beceremeyen insan, bu işi dışa yönelterek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. (81-82)
-Kent hayatı tüccarlar tarafından oluşturulmuştur. Ama kent hayatının ticareti zorladığını ileri sürmek de bir o kadar doğrudur. Kent hayatı ve ticaret, dolayısıyla kent ve tüccar, biri olmadan ötekisi düşünülemeyen iki olgu, iki oluşumdur. (112)
-Eşeği tanımayan birinin yalnızca onun anırtısını işiterek sahip olabileceği görkemli duygu modern kentler için de söz konusudur. Bütün o çelikten zımbırtıların fazla uzun ömürlü olmadığı, bu “görkemli” binaların yıkılması esnasında seyredilebilmektedir: o hiç yıkılmaz sanılan binalar birkaç parça dinamitle kendi temellerinin üstüne çökertilmektedirler. (131)
-Eski kent tümüyle yok edilmedikçe onun yerine yeni bir kent inşa edilemiyor. Eğer eski kenti yok etmek iktisaden daha pahalıya mal oluyorsa, o kent öylece bırakılıyor, fakat yenisi o eski kentin kıyısında inşa edilmeye başlanıyor. Kimi zaman eski kentte meydana getirilmiş veya daha doğru bir ifadeyle o eski kentin meydana gelmesine sebep olmuş öyle yapılar mevcut bulunmaktadır ki, cami, türbe, hamam, han, vb bunları ifna etmek mümkün olmadığından, bu yapılar olduğu gibi muhafaza edilememekte, fakat o binaların çevresi yeni şartlara göre değiştirilmeye ve dönüştürülmeye tabi tutulmaktadır. Böylece eski olanla yeni olan bir anlamda aynı alanı, aynı mekanı paylaşmış oluyorlar. Fakat burada da dikkati çeken bir durum husule geliyor: yanardöner bir kumaşa farklı açılardan bakıldığında görüldüğü gibi, bu kentlerde kutsal olanla profan olan aynı mekanda görülebilmektedir. Şu farkla ki, biri göründüğünde ötekinin görüntüsü silinmektedir. (139-140)
-Eğer günümüzde, içinde yaşadığımız kentler bizi ölüm gerçeğinden uzaklaşmış, ona yabancı düşmüş bir yaşantıya götürüyorsa, bunun sebebi, Müslümanların kendilerine özgü olması gereken hayatı yaşayıp yaşayamadıklarında aranmalıdır. (186)
İz Yayıncılık, 2014
basım, 4.baskı (ilk basım 1998)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder