-Oysa
psikolojinin sıklıkla başvurduğu, her zihinsel sorunun kökenini danışanın yaşam
öyküsünde arama yöntemi, pek çok psikozu açıklamaya yetmez. Bazı durumlar,
bireyin çocukluğuna ya da sonraki dönemlerine ait olay ve öyküler ışığında
anlaşılamayacak bazı aşırı duygulanımlar ve fiziksel duyumlar içermektedir.
Evrenin girdabında boğulma, akıl almaz işkenceler, kişilik bölünmeleri, hatta
dünyanın yok olup girmesi gibi imgelemler ve deneyimler bu gruba dahildir. (35)
Manevi krizlerin tecrübe edilme biçimi kişiden kişiye değişir: Bireyler bu
deneyimi derin duygular, imgelemler, algıda değişiklikler, alışılmadık muhakeme
biçimleri ya da titreme nöbetlerinden boğulma hissine kadar uzanan pek çok
fiziksel semptomla dışa vurabilmektedirler. Yine de gözlemlediğimiz bu
deneyimleri üç temel kategori altında toplayabiliriz: İlk grup bireyin yaşam
öyküsüyle ilgili olan deneyimlerden ortaya çıkan yaşam öyküsel kategoridir.
İkinci kategori ölüm ve yeniden doğuş temaları üzerinden ilerler; doğum
travmasıyla olan yakın ilişkisi nedeniye bu kategoriyi perinatal (Perinatal
sözcüğü Yunanca "etrafında" anlamına gelen peri ve
Latince "ölüme dair" anlamına gelen natal'dan
oluşmaktadır) kategori olarak adlandırıyoruz. Üçüncü kategori ise insanın
olağan deneyimlerinden hayli ötede konumlanmaktadır ve Jungçu kolektif
bilinçdışı kavramıyla yakından ilişki içindedir. Bu deneyimler benötesi deneyimler
olarak adlandırılır. Zira bu tip deneyimler, bireyin kişisel yaşam öyküsünün
dışında bir kaynaktan geldiği izlenimini uyandıran imge ve temalar içerir. (40)
/ Manevi Kriz: Gelişimsel Krizleri
Anlamak - Stanislav Grof & Christina Grof
-Manevi
rahatsızlıkların görülme sıklığı günümüzde hızla artış göstermektedir. Bu
artışın nedeni, farkında olarak ya da olmayarak daha dolu ve anlamlı bir
yaşamın peşinde olan insanların sayıca artmasından kaynaklanmaktadır. Dahası,
modern insanın karmaşık ve sürekli gelişime açık kişiliği ve eleştiri dozu
günden güne artan düşünce yapısı, manevi gelişimi daha zengin ve tatmin edici
fakat aynı zamanda daha zor ve karışık bir süreç haline getirmiştir. Geçmişte
yüksek bir bilince ve içsel bütünlüğe erişmek için manevi bir dönüşüm geçirmek,
bir rehber ya da kurtarıcıya kalpten bağlanmak ya da Tanrı'ya aşkla teslim
olmak yeterli olabilmekteydi. Şimdiyse işin içine, alabildiğine karmaşık
yönleriyle ve çeşitliliğiyle modern insanın kişilik yapısı girmiş durumda.
İnsanın temel dürtülerinin, his ve duygularının, yaratıcı imgeleme gücünün,
soruşturmacı zihin yapısının, etkili iradesinin, kişiler arası ve toplumsal
ilişkilerinin tümünün birbiriyle uyum içinde seyredecek bir şekilde
şekillenmesi gerekiyor. (69) Öte yandan, sıradan insanların duygusal bozuklukları
veya nevrotik semptomları genellikle daha ciddi ve yoğundur; onların bu
handikaplara katlanabilmesi kolay değildir. Terapistler için de bu
durumdakilerle baş etmek kendini gerçekleştirme sürecinde problemlerle
karşılaşanlara yardım etmekten daha güçtür. Zira kişilerin yüksek psikolojik
seviyeleri henüz işlerlik kazanmamış olduğundan, gerekli ayarlamaların
yapılabilmesi için disiplin kazanmak da, aydınlanma uğruna bir şeyleri gözden
çıkarmak da onlara anlamsız gelir. (91) /
Kendini Gerçekleştirme ve Psikolojik Rahatsızlıklar - Roberto Assagioli
-İçinde
bulunduğumuz zaman en çok, dış dünyanın hüküm sürdüğü, kontrolü tümüyle aldığı
ve iç dünyanın da tamamen unutulduğu bir zaman olması yönüyle başka zamanlardan
ayrılır. İnsanın evrim süreci dış dünyaya dair edinilen bilginin miktarıyla
ölçülecek olsa pek çok açıdan ilerleme kaydettiğimiz söylenebilirdi.
Gelgelelim, kıstas olarak iç dünya ve içsel olanla dışsal olanın birliği ele
alındığında varılacak sonuç oldukça farklıdır. (105) Günümüzde akıl sağlığı
dendiğinde büyük oranda dış dünyaya, yani yeni kişiler arası ilişkilerin
olduğu, insanların kolektif olarak bulundukları dünyaya uyum sağlayabilme
yetisi üzerinde duruluyor. İnsanın içinde yaşadığı bu dış dünya iç dünyaya
neredeyse tamamen yabancılaşmış olduğundan, iç dünyanın doğrudan algılanışı
ister istemez ciddi riskleri de beraberinde getiriyor. Öte yandan, toplum,
farkında olmasa da, içsel hakikatlere büyük bir açlık duyduğundan
insanlara içsel dünyalarını "emniyetli" bir biçimde, yani çok ciddiye
almadan uyandırmaları yönünde yapılan telkinler inanılmaz derecede fazladır. Bu
durumun yarattığı ikili duygu durumu haliyle oldukça belirgindir. Söz gelimi,
son yüz elli yılda bu telkinlerin etkisiyle dibe vuran ustaların sayısının bu
denli çok olmasına şaşmamak gerek: Hölderlin, John Clare, Rimbaud, Van Gogh,
Nietzsche, Antonin Artaud, Strindberg, Munch, Bartok, Schumann, Büchner, Ezra
Pound. (106) İnanç hiçbir zaman Tanrı'nın varlığıyla ilgili olmamış,
deneyimlenen ve kendi kendini doğrulayan bir veriler bütünü olarak var olan
O'nun mevcudiyetine imandan kaynaklanmıştır. Günümüzdeyse pek çok insanın ne
Tanrı'nın mevcudiyetini, ne de yokluğunu deneyimlediğini söylemek mümkündür;
bugün deneyimlenen, Tanrı'nın mevcudiyetinin yokluğudur. (107) Sözde sağlıklı
aklımızın yabancılaşmasından hareketle durumu ele aldığımızda bize her şey şüpheli görünür. Bizlerin aklı başındalığı "hakiki" bir aklı
başındalık değildir. Onların deliliği "hakikaten" delilik değildir.
Danışanlarımızın delilikleri bizim onlara verdiğimiz, onların da kendilerine
verdikleri zararın ve yıkımın birer ürünüdür Biz danışmanların bir sürü
"hakiki" deliyle karşılaştığı sanılmasın. "Hastalarımızda"
gözlemlediğimiz delilikler, akıl sağlığı dediğimiz, kaynağını yabancılaşmadan
alan yapının grotesk bir karikatüründen, bir taklidinden başka bir şey değil.
Hakiki anlamda akıl sağlığı, normal egonun öyle ya da böyle çözülmesiyle, sahte
benliğin yabancılaşmış toplumsal gerçekliklerimizle eşleştirilmesiyle, ilahi
gücün "içsel" ara bulucularının ortaya çıkmasıyla oluşur. Egonun
ölümünden bir yeniden doğuş yaşanır ve bu yeni ego tamamen yeni bir işleve
bürünür, ego artık İlahi olana ihanet etmek yerine, ona hizmet etmeye yönelir.
(109) /Din ve Psikozla İlişkisi
Bakımından Aşkın Deneyim - R.D. Laing
-Mitoloji
her geçen gün gündelik yaşantımızda daha sağlam bir yer ediniyor. Popüler
televizyon programları ve çok satan kitaplar sayesinde geniş kitlelerce bilinir
hale gelen mitoloji, modern derinlik psikolojisi alanında da büyük bir etkiye
sahip. C.G.Jung ve takipçilerinin keşiflerinden bu yana, insan nefsini anlamak
ve etkili bir psikolojik yöntem geliştirebilmek isteyenlerin yolu mutlaka
mitolojiden geçiyor. Kolektif bilinçdışı kavramı, bu kavramın evrensel
örgütlenme ilkeleri ya da arketipler, zihinsel bozuklukların, bilhassa
psikozların anlamlandırılması ve tedavi edilmesi için yepyeni bir zemini
elverişli kıldı. (311) /Kahramanın
Yolculuğu Sırrı Ritüele Dökmek - Paul Rebillot
Kaknüs Yayınları, 2011 basım,
1.baskı. Çeviren: Ahu Ayan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder