07 Ağustos 2025

MANEVİ KRİZ KİŞİSEL DÖNÜŞÜM BUHRANLARINA BİR BAKIŞ - STANİSLAV GROF & CHRİSTİNA GROF

-Freud, din kurumlarını "evrensel obsesif nevroz" diye tanımlamış ve insanların dini arayışlarını, "ilkel narsisizme gerileme" diye yargılamıştı. Erken dürtü teorileri dini arayışları, cinsel arzuların bastırılması ile eşdeğer görmüş ve bu nedenle nesiller boyu psikanalistler dini, suçluluk/bağımlılık duygularının kaynağı olarak telakki etmişlerdi. (13) / Sunuş - N.Mustafa Merter

-Oysa psikolojinin sıklıkla başvurduğu, her zihinsel sorunun kökenini danışanın yaşam öyküsünde arama yöntemi, pek çok psikozu açıklamaya yetmez. Bazı durumlar, bireyin çocukluğuna ya da sonraki dönemlerine ait olay ve öyküler ışığında anlaşılamayacak bazı aşırı duygulanımlar ve fiziksel duyumlar içermektedir. Evrenin girdabında boğulma, akıl almaz işkenceler, kişilik bölünmeleri, hatta dünyanın yok olup girmesi gibi imgelemler ve deneyimler bu gruba dahildir. (35) Manevi krizlerin tecrübe edilme biçimi kişiden kişiye değişir: Bireyler bu deneyimi derin duygular, imgelemler, algıda değişiklikler, alışılmadık muhakeme biçimleri ya da titreme nöbetlerinden boğulma hissine kadar uzanan pek çok fiziksel semptomla dışa vurabilmektedirler. Yine de gözlemlediğimiz bu deneyimleri üç temel kategori altında toplayabiliriz: İlk grup bireyin yaşam öyküsüyle ilgili olan deneyimlerden ortaya çıkan yaşam öyküsel kategoridir. İkinci kategori ölüm ve yeniden doğuş temaları üzerinden ilerler; doğum travmasıyla olan yakın ilişkisi nedeniye bu kategoriyi perinatal (Perinatal sözcüğü Yunanca "etrafında" anlamına gelen peri ve Latince "ölüme dair" anlamına gelen natal'dan oluşmaktadır) kategori olarak adlandırıyoruz. Üçüncü kategori ise insanın olağan deneyimlerinden hayli ötede konumlanmaktadır ve Jungçu kolektif bilinçdışı kavramıyla yakından ilişki içindedir. Bu deneyimler benötesi deneyimler olarak adlandırılır. Zira bu tip deneyimler, bireyin kişisel yaşam öyküsünün dışında bir kaynaktan geldiği izlenimini uyandıran imge ve temalar içerir. (40) / Manevi Kriz: Gelişimsel Krizleri Anlamak - Stanislav Grof & Christina Grof

-Manevi rahatsızlıkların görülme sıklığı günümüzde hızla artış göstermektedir. Bu artışın nedeni, farkında olarak ya da olmayarak daha dolu ve anlamlı bir yaşamın peşinde olan insanların sayıca artmasından kaynaklanmaktadır. Dahası, modern insanın karmaşık ve sürekli gelişime açık kişiliği ve eleştiri dozu günden güne artan düşünce yapısı, manevi gelişimi daha zengin ve tatmin edici fakat aynı zamanda daha zor ve karışık bir süreç haline getirmiştir. Geçmişte yüksek bir bilince ve içsel bütünlüğe erişmek için manevi bir dönüşüm geçirmek, bir rehber ya da kurtarıcıya kalpten bağlanmak ya da Tanrı'ya aşkla teslim olmak yeterli olabilmekteydi. Şimdiyse işin içine, alabildiğine karmaşık yönleriyle ve çeşitliliğiyle modern insanın kişilik yapısı girmiş durumda. İnsanın temel dürtülerinin, his ve duygularının, yaratıcı imgeleme gücünün, soruşturmacı zihin yapısının, etkili iradesinin, kişiler arası ve toplumsal ilişkilerinin tümünün birbiriyle uyum içinde seyredecek bir şekilde şekillenmesi gerekiyor. (69) Öte yandan, sıradan insanların duygusal bozuklukları veya nevrotik semptomları genellikle daha ciddi ve yoğundur; onların bu handikaplara katlanabilmesi kolay değildir. Terapistler için de bu durumdakilerle baş etmek kendini gerçekleştirme sürecinde problemlerle karşılaşanlara yardım etmekten daha güçtür. Zira kişilerin yüksek psikolojik seviyeleri henüz işlerlik kazanmamış olduğundan, gerekli ayarlamaların yapılabilmesi için disiplin kazanmak da, aydınlanma uğruna bir şeyleri gözden çıkarmak da onlara anlamsız gelir. (91) / Kendini Gerçekleştirme ve Psikolojik Rahatsızlıklar - Roberto Assagioli

-İçinde bulunduğumuz zaman en çok, dış dünyanın hüküm sürdüğü, kontrolü tümüyle aldığı ve iç dünyanın da tamamen unutulduğu bir zaman olması yönüyle başka zamanlardan ayrılır. İnsanın evrim süreci dış dünyaya dair edinilen bilginin miktarıyla ölçülecek olsa pek çok açıdan ilerleme kaydettiğimiz söylenebilirdi. Gelgelelim, kıstas olarak iç dünya ve içsel olanla dışsal olanın birliği ele alındığında varılacak sonuç oldukça farklıdır. (105) Günümüzde akıl sağlığı dendiğinde büyük oranda dış dünyaya, yani yeni kişiler arası ilişkilerin olduğu, insanların kolektif olarak bulundukları dünyaya uyum sağlayabilme yetisi üzerinde duruluyor. İnsanın içinde yaşadığı bu dış dünya iç dünyaya neredeyse tamamen yabancılaşmış olduğundan, iç dünyanın doğrudan algılanışı ister istemez ciddi riskleri de beraberinde getiriyor. Öte yandan, toplum, farkında olmasa da, içsel hakikatlere büyük bir açlık duyduğundan insanlara içsel dünyalarını "emniyetli" bir biçimde, yani çok ciddiye almadan uyandırmaları yönünde yapılan telkinler inanılmaz derecede fazladır. Bu durumun yarattığı ikili duygu durumu haliyle oldukça belirgindir. Söz gelimi, son yüz elli yılda bu telkinlerin etkisiyle dibe vuran ustaların sayısının bu denli çok olmasına şaşmamak gerek: Hölderlin, John Clare, Rimbaud, Van Gogh, Nietzsche, Antonin Artaud, Strindberg, Munch, Bartok, Schumann, Büchner, Ezra Pound. (106) İnanç hiçbir zaman Tanrı'nın varlığıyla ilgili olmamış, deneyimlenen ve kendi kendini doğrulayan bir veriler bütünü olarak var olan O'nun mevcudiyetine imandan kaynaklanmıştır. Günümüzdeyse pek çok insanın ne Tanrı'nın mevcudiyetini, ne de yokluğunu deneyimlediğini söylemek mümkündür; bugün deneyimlenen, Tanrı'nın mevcudiyetinin yokluğudur. (107) Sözde sağlıklı aklımızın yabancılaşmasından hareketle durumu ele aldığımızda bize her şey şüpheli görünür. Bizlerin aklı başındalığı "hakiki" bir aklı başındalık değildir. Onların deliliği "hakikaten" delilik değildir. Danışanlarımızın delilikleri bizim onlara verdiğimiz, onların da kendilerine verdikleri zararın ve yıkımın birer ürünüdür Biz danışmanların bir sürü "hakiki" deliyle karşılaştığı sanılmasın. "Hastalarımızda" gözlemlediğimiz delilikler, akıl sağlığı dediğimiz, kaynağını yabancılaşmadan alan yapının grotesk bir karikatüründen, bir taklidinden başka bir şey değil. Hakiki anlamda akıl sağlığı, normal egonun öyle ya da böyle çözülmesiyle, sahte benliğin yabancılaşmış toplumsal gerçekliklerimizle eşleştirilmesiyle, ilahi gücün "içsel" ara bulucularının ortaya çıkmasıyla oluşur. Egonun ölümünden bir yeniden doğuş yaşanır ve bu yeni ego tamamen yeni bir işleve bürünür, ego artık İlahi olana ihanet etmek yerine, ona hizmet etmeye yönelir. (109) /Din ve Psikozla İlişkisi Bakımından Aşkın Deneyim - R.D. Laing

-Mitoloji her geçen gün gündelik yaşantımızda daha sağlam bir yer ediniyor. Popüler televizyon programları ve çok satan kitaplar sayesinde geniş kitlelerce bilinir hale gelen mitoloji, modern derinlik psikolojisi alanında da büyük bir etkiye sahip. C.G.Jung ve takipçilerinin keşiflerinden bu yana, insan nefsini anlamak ve etkili bir psikolojik yöntem geliştirebilmek isteyenlerin yolu mutlaka mitolojiden geçiyor. Kolektif bilinçdışı kavramı, bu kavramın evrensel örgütlenme ilkeleri ya da arketipler, zihinsel bozuklukların, bilhassa psikozların anlamlandırılması ve tedavi edilmesi için yepyeni bir zemini elverişli kıldı. (311) /Kahramanın Yolculuğu Sırrı Ritüele Dökmek - Paul Rebillot

Kaknüs Yayınları, 2011 basım, 1.baskı. Çeviren: Ahu Ayan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...