07 Ağustos 2025

TÜRBELER POPÜLER DİNDARLIĞIN DURAKLARI - ALİ KÖSE & ALİ AYTEN

-Denizciler İstanbul Boğazı'nın dört manevi bekçisi olduğuna inanırlarmış. İki yakaya ikişerli gruplar halinde yerleştirişler bu manevi bekçileri. Marmara Denizi girişinde, Üsküdar'da Aziz Mahmut Hüdai ve Beşiktaş'ta Yahya Efendi. Karadeniz girişinde, Beykoz'da Yuşa Hazretleri, Sarıyer'de Telli Baba. (11)

-Popüler dindarlık, dinin öğretilerinin halk kitlelerince yeniden şekillendirilmesidir. (11-12)

-Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1996 yılında müftülükler kanalıyla yaptığı bir araştırma Türkiye'de 1236 türbe olduğunu belirlemiştir. (Yaşar Kalafat, "Diyanet İşleri Başkanlığı Arşivine Göre Horasan Eri Olarak Bilinen Anadolu Yatırları 1", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı:40, sayfa:511-524, 1999) (12)

-Din eğer kutsalın hissedilmesi ise bu hissin yoğunlaştığı en önemli mekanlar, türbeler ve camilerdir. Bu hissi erkekler camide yaşarken, kadınlar da aynı hissi türbelerde aramaktadır. Bu açıdan bakıldığında türbeler, tabiri caizse, kadınların camisidir. (51)

-Sosyal gerçeklikler, önceki nesillerin bilgilerinin aktarılmasıyla günlük bilgiler arasına yerleşir. Bu bilgilerin gerçek olması için nesilden nesile şifahi aktarımı yeterlidir. Bir olgudan ne kadar çok insan bahsederse olgunun gerçekliği temsil etme oranı o kadar yükselir. Bu durumu "aşağı mahallede söylediğine yukarı mahallede inanmak" deyişiyle açıklayabiliriz. (56)

-Sinema sanatçısı Türkan Şoray'ın Elazığ'daki film çalışmaları sırasında Arap Baba'yı ziyaret ettikten sonra bunun bir mumya olduğunu söylemesi ve bir gün sonra attan düşerek yaralanması türbeyi bilenler tarafından Arap Baba'nın gazabı olarak yorumlanmıştır. (Günerkan Aydoğmuş, Harput Kültüründe Din Alimleri, Elâzığ Valiliği yayınları, sf:77, 1998) (145)

-Türbe tavanının dört köşeden ay yıldızla süslenmiş olması Cahidi Sultan Türbesi'nin milli unsurlarla ne denli bütünleştiğini gösterir. Çanakkale Savaşı'nda görevli müstahkem mevki komutanı Cevat Çobanlı Paşa'nın Cahidi Sultan'ı rüyasında görme hadisesi bu zatı Çanakkale Savaşı ile özdeşleştirmiştir. Bu özdeşleşme o kadar barizdir ki Kilitbahir'de Cahit ve Cahide ismi çok yaygındır. (155)

-Alevi türbesi olarak bilinen Elif Ana Türbesi'nde 1991 yılında vefat eden Elif Ana isimli zat yatmaktadır. Türbe, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Akdemir köyündedir. Akdemir köyü, Aşağı Pulyanlı köyü olarak da bilinir. Elif Ana'nın asıl ismi Elif Sugan'dır. Elif Ana olarak adlandırılmasının nedeni, hayatı boyunca insanların yardımına koşması ve yardıma muhtaç olanları bir ana gibi bağrına basmasıdır. Elif Ana'nın henüz küçükken ermiş olduğuna, kalp gözünün çok küçük yaşlarda açıldığına inanılır. (173) Elif Ana'nın Aşık Mahzuni Şerif ile ilgili de bir hikayesi vardır. Aşık Mahzuni'nin önünde secde ettiği üç kişi vardır: Bunlar, kendisini yetiştiren ehl-i kamiller olarak bildiği Şakir Baba, Cırık Baba ve Pulyanlı Elif Ana'dır. (173)

-İstanbul'da ölen devlet adamlarından, saray mensuplarından hatta zengin şehirlilerden çoğu cenazelerinin Eyüp Sultan Türbesi civarına gömülmesini istemişlerdir. Bu isteğin nedeni, Eyüp Sultan Camii minarelerinden okunan ezan sesinin işitildiği yerlere gömülen Müslümanların kabir azabından korunacaklarına dair bir inancın halk arasında yerleşmiş olmasıdır. (191)

-Anlatıldığına göre tarihçi-yazar Ziya Şakir'in anne ve babası Gani Baba'yı (1826-1889) ziyarete gelirler. Yukarıda anlatıldığı gibi, Gani Baba'nın kerameti ile çıkarılan su, henüz tekkenin önüne kadar getirilebilmiştir. Çeşme yapılmadığı için ancak bir oluktan gelişigüzel akmaktadır. Gani Baba, Ziya Şakir'in annesine hitaben, "Boynunda dünya malını sergileyen bir hayli altın var. Bunlardan birkaçını bağışla da bu suya bir çeşme yapalım" der. Kadın hiç tereddüt etmez, altınların hepsini verir. Ancak Gani Baba, altınları almaz ve şöyle dua eder: "Bir oğlunuz olsun, aleme ziya versin" Gani Baba'nın bu duasından sonra bir erkek çocukları olur ve adını Ziya koyarlar. Ziya'nın babası Şakir Efendi, bu olaydan sonra buraya tunçtan yapılmış aslan kafalı bir musluk yaptırır. Bu musluk halen çeşmededir. (194)

-Merkez Efendi Türbesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ya da Merkez Efendi Camii Derneği'nin "hurafelerle mücadele" alanlarından bir tanesi, belki de en önemlisi. Cami ve dernek görevlileri hurafe olarak gördükleri ritüelleri engellemek için yıllardır çabaladıklarını, ancak kısmen başarılı olabildiklerini ifade ediyorlar. (230)

-Konya'nın Meram ilçesinde bulunan türbe, Konya'da Mevlana Türbesi'nden sonra en çok ziyaret edilen türbedir. Türbe ve yanındaki aynı isimli tarihi cami, Şeyh Tavus Mehmet el-Hindi'ye atfedilmektedir. "Tuzcu Baba" olarak da anılan Tavus Baba'nın kim olduğu hakkında farklı rivayetler vardır. En yaygın rivayet, burada yatan kişinin Şeyh Tavus Mehmet ismini taşıdığı ve Selçuklular zamanında Hindistan'dan gelen bir şair ve alim olduğudur. (269)

-Telli Baba'nın türbesinin duvarları çeşitli hat tablolarıyla süslenmiş. Bir tablonun altında "Ebru Gündeş" yazıyor. Tabloyu Ebru Gündeş'in hediye ettiği anlaşılıyor. Aynı tabloya asılmış kalın bir tel var. Türbedara bu telin anlamını sorduğumuzda, telin 150 yıllık olduğunu, İngiltere'de yaşayan bir Türk ailenin getirdiğini, o aileye de büyükannelerinden kaldığını öğreniyoruz. Ebru Gündeş'in armağan ettiği tablonun yanında Galatasaraylı futbolcu Arif Erdem'in hediye ettiği bir başka tablo asılı. Bir diğer tablo ise Mahsun Kırmızıgül'e ait. Türbeye sanatçıların büyük ilgi gösterdiği anlaşılıyor. Zaten türbedarın anlattığına göre mevcut türbe binasını Zeki Müren yaptırmış. (277)

-Beykoz'da Medineli Hacı Osman Efendi isimli, soyunun Hz.Peygambere dayandığına inanılan ve 1967 yılında vefat eden bir hoca, bir Cuma hutbesinde tarihi verilere göre Hz.Yuşa'nın kabrinin Beykoz'da olamayacağını söyler. Ertesi hafta ise tam tersine Hz.Yuşa'nın kabrinin Beykoz'da olduğunu ve muhakkak ziyaret edilmesi gerektiğini belirtir. Bunun üzerine cemaatten bir kaç kişi "Hocam, daha geçen hafta Beykoz'da olmasının tarihi verilerle çeliştiğini söylemiştiniz, bu kadar çabuk fikir değiştirmenizin sebebi nedir?" diye sorar. Bu soruyu soranlardan birisi de bize bu olayı anlatan ve o zamanlar Hacı Osman Efendi'nin talebesi olan Ali Yalçın -Hz.Yuşa Camii eski imamı-'dır. Hacı Osman Efendi şu şekilde bir açıklama yapar: "Bir grup hoca ise Yuşa tepesine pikniğe gittik. O sırada Yuşa Peygamberin kabrinin burada olup olamayacağı üzerine bir tartışma çıktı. Ben de tarihi bilgime göre burada olamayacağını söyledim. Tartışmadan sonra ormanın içinde ilerlerken arkamdan bir el dokundu ve yere düştüm. Türbeden çıkan 300 metre uzunluğunda bir el bana hafifçe dokundu. O an sert vursaydı muhtemelen sadece düşmekle kalmaz, felç olurdum. Bana dokunduktan sonra, "Ben buradayım evlat" dedi. Bu olaydan sonra Hacı Osman Efendi, her vaazında Hz.Yuşa'nın kabrini ziyaret etmek gerektiğini söyler ve bu olay Yuşa Türbesini daha da popülerleştirir. (303)

-Futbolcuların ve sanatçıların da Yuşa Türbesi'ne özel ilgi gösterdiği gözlemleniyor. Bu kimseler türbeye genelde akşam gelmeyi tercih ediyorlar. Ebru Gündeş, Beyaz, Davut Güloğlu, Petek Dinçöz bunlardan bazıları. Ayrıca "sosyete" diye adlandırılan kesimde Hz.Yuşa Türbesi'ne epey rağbet gösteriyor. (309)

Timaş Yayınları, 2010 basım, 1.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...