-Popüler
dindarlık, dinin öğretilerinin halk kitlelerince yeniden şekillendirilmesidir.
(11-12)
-Diyanet
İşleri Başkanlığı'nın 1996 yılında müftülükler kanalıyla yaptığı bir araştırma
Türkiye'de 1236 türbe olduğunu belirlemiştir. (Yaşar Kalafat, "Diyanet
İşleri Başkanlığı Arşivine Göre Horasan Eri Olarak Bilinen Anadolu Yatırları
1", Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sayı:40,
sayfa:511-524, 1999) (12)
-Din
eğer kutsalın hissedilmesi ise bu hissin yoğunlaştığı en önemli mekanlar,
türbeler ve camilerdir. Bu hissi erkekler camide yaşarken, kadınlar da aynı
hissi türbelerde aramaktadır. Bu açıdan bakıldığında türbeler, tabiri caizse,
kadınların camisidir. (51)
-Sosyal
gerçeklikler, önceki nesillerin bilgilerinin aktarılmasıyla günlük bilgiler
arasına yerleşir. Bu bilgilerin gerçek olması için nesilden nesile şifahi
aktarımı yeterlidir. Bir olgudan ne kadar çok insan bahsederse olgunun
gerçekliği temsil etme oranı o kadar yükselir. Bu durumu "aşağı mahallede
söylediğine yukarı mahallede inanmak" deyişiyle açıklayabiliriz. (56)
-Sinema
sanatçısı Türkan Şoray'ın Elazığ'daki film çalışmaları sırasında Arap Baba'yı
ziyaret ettikten sonra bunun bir mumya olduğunu söylemesi ve bir gün sonra
attan düşerek yaralanması türbeyi bilenler tarafından Arap Baba'nın gazabı
olarak yorumlanmıştır. (Günerkan Aydoğmuş, Harput Kültüründe Din Alimleri,
Elâzığ Valiliği yayınları, sf:77, 1998) (145)
-Türbe
tavanının dört köşeden ay yıldızla süslenmiş olması Cahidi Sultan Türbesi'nin
milli unsurlarla ne denli bütünleştiğini gösterir. Çanakkale Savaşı'nda görevli
müstahkem mevki komutanı Cevat Çobanlı Paşa'nın Cahidi Sultan'ı rüyasında görme
hadisesi bu zatı Çanakkale Savaşı ile özdeşleştirmiştir. Bu özdeşleşme o kadar
barizdir ki Kilitbahir'de Cahit ve Cahide ismi çok yaygındır. (155)
-Alevi
türbesi olarak bilinen Elif Ana Türbesi'nde 1991 yılında vefat eden Elif Ana
isimli zat yatmaktadır. Türbe, Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Akdemir
köyündedir. Akdemir köyü, Aşağı Pulyanlı köyü olarak da bilinir. Elif Ana'nın
asıl ismi Elif Sugan'dır. Elif Ana olarak adlandırılmasının nedeni, hayatı
boyunca insanların yardımına koşması ve yardıma muhtaç olanları bir ana gibi
bağrına basmasıdır. Elif Ana'nın henüz küçükken ermiş olduğuna, kalp gözünün
çok küçük yaşlarda açıldığına inanılır. (173) Elif Ana'nın Aşık Mahzuni Şerif
ile ilgili de bir hikayesi vardır. Aşık Mahzuni'nin önünde secde ettiği üç kişi
vardır: Bunlar, kendisini yetiştiren ehl-i kamiller olarak bildiği Şakir Baba, Cırık
Baba ve Pulyanlı Elif Ana'dır. (173)
-İstanbul'da
ölen devlet adamlarından, saray mensuplarından hatta zengin şehirlilerden çoğu
cenazelerinin Eyüp Sultan Türbesi civarına gömülmesini istemişlerdir. Bu
isteğin nedeni, Eyüp Sultan Camii minarelerinden okunan ezan sesinin işitildiği
yerlere gömülen Müslümanların kabir azabından korunacaklarına dair bir inancın
halk arasında yerleşmiş olmasıdır. (191)
-Anlatıldığına
göre tarihçi-yazar Ziya Şakir'in anne ve babası Gani Baba'yı (1826-1889)
ziyarete gelirler. Yukarıda anlatıldığı gibi, Gani Baba'nın kerameti ile
çıkarılan su, henüz tekkenin önüne kadar getirilebilmiştir. Çeşme yapılmadığı
için ancak bir oluktan gelişigüzel akmaktadır. Gani Baba, Ziya Şakir'in
annesine hitaben, "Boynunda dünya malını sergileyen bir hayli altın var.
Bunlardan birkaçını bağışla da bu suya bir çeşme yapalım" der. Kadın hiç
tereddüt etmez, altınların hepsini verir. Ancak Gani Baba, altınları almaz ve
şöyle dua eder: "Bir oğlunuz olsun, aleme ziya versin" Gani Baba'nın
bu duasından sonra bir erkek çocukları olur ve adını Ziya koyarlar. Ziya'nın
babası Şakir Efendi, bu olaydan sonra buraya tunçtan yapılmış aslan kafalı bir
musluk yaptırır. Bu musluk halen çeşmededir. (194)
-Merkez
Efendi Türbesi, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ya da Merkez Efendi Camii
Derneği'nin "hurafelerle mücadele" alanlarından bir tanesi, belki de
en önemlisi. Cami ve dernek görevlileri hurafe olarak gördükleri ritüelleri
engellemek için yıllardır çabaladıklarını, ancak kısmen başarılı
olabildiklerini ifade ediyorlar. (230)
-Konya'nın
Meram ilçesinde bulunan türbe, Konya'da Mevlana Türbesi'nden sonra en çok
ziyaret edilen türbedir. Türbe ve yanındaki aynı isimli tarihi cami, Şeyh Tavus
Mehmet el-Hindi'ye atfedilmektedir. "Tuzcu Baba" olarak da anılan
Tavus Baba'nın kim olduğu hakkında farklı rivayetler vardır. En yaygın rivayet,
burada yatan kişinin Şeyh Tavus Mehmet ismini taşıdığı ve Selçuklular zamanında
Hindistan'dan gelen bir şair ve alim olduğudur. (269)
-Telli
Baba'nın türbesinin duvarları çeşitli hat tablolarıyla süslenmiş. Bir tablonun
altında "Ebru Gündeş" yazıyor. Tabloyu Ebru Gündeş'in hediye ettiği
anlaşılıyor. Aynı tabloya asılmış kalın bir tel var. Türbedara bu telin
anlamını sorduğumuzda, telin 150 yıllık olduğunu, İngiltere'de yaşayan bir Türk
ailenin getirdiğini, o aileye de büyükannelerinden kaldığını öğreniyoruz. Ebru
Gündeş'in armağan ettiği tablonun yanında Galatasaraylı futbolcu Arif Erdem'in
hediye ettiği bir başka tablo asılı. Bir diğer tablo ise Mahsun Kırmızıgül'e
ait. Türbeye sanatçıların büyük ilgi gösterdiği anlaşılıyor. Zaten türbedarın
anlattığına göre mevcut türbe binasını Zeki Müren yaptırmış. (277)
-Beykoz'da
Medineli Hacı Osman Efendi isimli, soyunun Hz.Peygambere dayandığına inanılan
ve 1967 yılında vefat eden bir hoca, bir Cuma hutbesinde tarihi verilere göre
Hz.Yuşa'nın kabrinin Beykoz'da olamayacağını söyler. Ertesi hafta ise tam
tersine Hz.Yuşa'nın kabrinin Beykoz'da olduğunu ve muhakkak ziyaret edilmesi
gerektiğini belirtir. Bunun üzerine cemaatten bir kaç kişi "Hocam, daha
geçen hafta Beykoz'da olmasının tarihi verilerle çeliştiğini söylemiştiniz, bu
kadar çabuk fikir değiştirmenizin sebebi nedir?" diye sorar. Bu soruyu
soranlardan birisi de bize bu olayı anlatan ve o zamanlar Hacı Osman Efendi'nin
talebesi olan Ali Yalçın -Hz.Yuşa Camii eski imamı-'dır. Hacı Osman Efendi şu
şekilde bir açıklama yapar: "Bir grup hoca ise Yuşa tepesine pikniğe
gittik. O sırada Yuşa Peygamberin kabrinin burada olup olamayacağı üzerine bir
tartışma çıktı. Ben de tarihi bilgime göre burada olamayacağını söyledim.
Tartışmadan sonra ormanın içinde ilerlerken arkamdan bir el dokundu ve yere
düştüm. Türbeden çıkan 300 metre uzunluğunda bir el bana hafifçe dokundu. O an
sert vursaydı muhtemelen sadece düşmekle kalmaz, felç olurdum. Bana dokunduktan
sonra, "Ben buradayım evlat" dedi. Bu olaydan sonra Hacı Osman
Efendi, her vaazında Hz.Yuşa'nın kabrini ziyaret etmek gerektiğini söyler ve bu
olay Yuşa Türbesini daha da popülerleştirir. (303)
-Futbolcuların
ve sanatçıların da Yuşa Türbesi'ne özel ilgi gösterdiği gözlemleniyor. Bu
kimseler türbeye genelde akşam gelmeyi tercih ediyorlar. Ebru Gündeş, Beyaz,
Davut Güloğlu, Petek Dinçöz bunlardan bazıları. Ayrıca "sosyete" diye
adlandırılan kesimde Hz.Yuşa Türbesi'ne epey rağbet gösteriyor. (309)
Timaş Yayınları, 2010 basım,
1.baskı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder