06 Ağustos 2025

NARSİZMİN İÇYÜZÜ - MARK ETTENSOHN

-Narsizm en genel anlamıyla kişinin kendisini sevmesi demektir ve Whitney Houston'ın meşhur şarkısında söylediği gibi "sevgilerin en yücesi" budur. Narsizm uzun yıllar boyunca -nadiren bir kusura dönüşebilen- olumlu bir özellik olarak resmedilmiştir. Sigmund Freud da narsizmi küçük çocukların kendilerini iyi hissetmeyi öğrendikleri önemli bir süreç olarak tanımlamıştır. Freud'un narsizm kavramını incelediği ilk çalışmalarını takip eden on yıllar içinde, bu görüş insan psikolojisinin köşe taşlarından biri haline gelmiştir. Sigmund Freud, 1914'te yazdığı Narsizm Üzerine başlıklı makalesinde; çocuğun kendi benliğine saplandığı ilk gelişim evrelerinin normal bir parçası olan birincil narsizm ile erken çocukluk dönemindeki benlik saplantısının yetişkinliği kapsayacak kadar uzadığı ikincil narsizm arasında bir ayrım yapmıştı. 20.yüzyılın başlarında tıp dünyası, kişinin gerçeklikle bağlantısını kaybetmesine yol açan bozuklukları (örneğin şizofreni) anlama gayreti içindeydi. Freud gibi nörologlar, zihnin gerçeği fanteziden ayırtma yetisinde böylesine ciddi bir bozulmaya neyin sebep olabileceğini merakla araştırıyorlardı. Sonunda Freud o sebebin ikincil narsizm olduğu teorisini ortaya koydu. Buna göre kişinin gerçeklik ile fanteziyi ayırt edemeyişi, libidosunun benliğine aşırı bağlı olmasından kaynaklanıyordu. Son 100 yıl içibde yapılan psikolojik ve nörolojik araştırmalar, şizofreni gibi hastalıkların beyin temelli nedenlerine dair yeni açılımları beraberinde getirdi. Yine de Freud'un fikirleri, psikoloji tarihinin erken dönemlerinde narsizmin önemine dikkat çekmeleri açısından hala kıymetlidir. (17-18)

-Narsizm tedavisinde uzmanlaşmış iki teorisyen arasındaki meşhur görüş ayrılığı, bu tarihin çok önemli bir parçasını teşkil eder. Otto Kernberg, narsizmi temelde patolojik (diğer bir deyişle gelişimin yanlış bir yöne saptığı) bir olgu olarak değerlendiren bir teori geliştirmiştir. Kernberg'in ana fikri, narsizmin çocukların gelişimlerinin çok erken ve öneml dönemlerinde bakım ve şefkate yönelik belirli ihtiyaçlarından mahrum bırakılmasıyla ortaya çıktığı yönündedir. İhtiyaçların karşılanmamasıi normal olgunlaşma süreçlerini engelleyen bir hayal kırıklığına neden olur; bu da savunmacı özyeterlilik ve narsizm ile sonuçlanır. Kernberg narsizmi gelişim sürecinde bir yanlış yöne sapma vakası olarak görürken, Heinz Kohut ise narsizmin daha ziyade olgunluğa giden yolun bir yerinde mahsur kalma vakası olduğunu savunmuştur. Kohut'un görüşleri, çocukların istikrarlı ve sağlıklı bir benlik saygısı inşa etmek için bakımevlerinden ve arkadaşlarından nasıl faydalandıklarına odaklanır: Çocuklara bu işi gerçekleştirebilmeleri için yeterli zaman, bakım ve ilgi sunulmadığında; onlar da benlik saygısı ihtiyaçlarını karşılamanın çocuksu yollarına başvurur ve orada takılıp kalırlar. Narsizme gelişimsel bir sapmanın mı, yoksa gelişimsel bir gecikmenin mi neden olduğu tartışması onlarca yıldır yüm hararetiyle devam ederken, kimileri bunun çözülemez bir konu olduğuna kanaat getirmiştir. Ancak psikologlar ve araştırmacılar, Kernberg ile Kohut'un aslında farklı narsist gruplarından bahsediyor gibi göründüklerini fark etmişlerdir. Kernberg'in tanımladığı gruptakiler apaçık kibirli, imaj odaklı ve hak görmeci nitelikler sergilerken; Kohut'un grubu daha hassas ve depresiftir. Bu aydınlanma sonucunda, araştırmacılar gerçekte iki tür narsist olduğunu tespit etmiş ve geçerli saymışlardır. (20)

1)BÜYÜKLENMECİLİK BOYUTU

-Büyüklenmecilik, narsisti ta derinlerinde saklı olan güvensizlik, yetersizlik ve utanç duygularından koruyan bir kalkandır. (31) Genellikle büyüklenmeci narsistler iki psikolojik savunmayı yoğun bir şekilde kullanırlar: yadsıma ve yansıtma. Yadsıma, kişinin belirli bir duruma dair değerlendirmesine önemli ayrıntıları dahil etmekten kaçınmasıdır. Rahatsız edici bir gerçekle yüzleşmek yerine, gözlerini kapatıp daha rahatlatıcı bir fanteziye inanmakta ısrar eder. Büyüklenmeci narsistler içten içe -çoğu zaman bilinçsizce- yeterince iyi olmadıklarını görmekten korkarlar. (31) Yansıtma ise -yadsımanın aksine- güvensizlik ve değersizlik duygularını bilinçsizce başkalarına yükleme şeklinde gerçekleşir; aynı zamanda narsistin istenmeyen duygularından kurtulmasına ve bunları yansıttığı "değersiz" insanlardan daha iyi olduğunu hayal etmesine olanak tanır. Bu yönüyle (sosyal açıdan olumsuzca olsa da) incelikli bir çözümdür. (32) Büyüklenmeci narsistler içten içe kendilerini yetersiz hissettikleri için büyüklenirken, kırılgan narsistler içten içe kendilerini büyük gördükleri için yetersiz hissederler. (32)

-Abartılı öz-önem hissine sahip kişi, başkalrından daha önemli olduğunu düşünür, onlardan daha önemliymiş gibi hisseder ve öyle davranır. İnsanları küçümseyici bir tarzda konuşur, kendi başarılarıyla böbürlenip durur veya sürekli kendisini ön plana çıkarır. (33)

-Çocuklar kendi önemlerinden emin olmadıkları sürece, benmerkezciliği aşıp duygusal olgunluğa geçmeleri mümkün değildir. (35)

-Kişisel istisnacılık, kişinin kendisini diğer insanlardan üstün kılacak şekilde özel olduğuna inanmasıdır. Diğerlerinden daha güzel, daha zengin, daha zeki veya daha yetenekli olduğuna ve bu yüce statünün ona eşsiz ayrıcalıklar veya payeler kazandırdığına dair inancıdır.Günlük pratikte; liselerde ve iş yerlerinde gruplaşmaları teşvik eden, grupların toplumsal statü olarak kendilerinden aşağıda gördükleri kişilere zorbalık etmesine ve onları dışlamasına neden olan bakış açısıdır. (39)

-Kibirli-mağrur davranış ise abartılı öz önem ve kişisel istisnacılığın bir miktar küçümseme ile birleşimi gibidir. Yani sadece başkalarından daha iyi veya daha önemli olduğuna değil, aynı zamanda başkalarının kendisinden daha aşağı olduğuna da inanma şeklinde tezahür eder. (47) Kibirli veya mağrur tutum ve davranışlar, aşağılık ve utanç hislerini başkalarının üzerine yıkarak bunlardan kurtulmanın bir yoludur. (49)

-Büyüklenmeci davranışlarla başa çıkmanın püf noktası, narsistlerin buna derin güvensizlik hislerinin üstesinden gelmek için başvurduklarını anlamaktır. Onlar gelişimlerinin bir noktasında, gerçek duygu ve düşüncelerinin önemli olmadığı hissine kapılmışlardır. Tek işlevi gurur okşayıcı bir imge yansıtmak olan aynalar olarak kullanılmışlardır. Bu kullanılmışlık hislerini yeniden yaşamayı asla istemezler. Büyüklenmecilik onları savunmasız hissetmekten korur. Kırılgan narsistlerde ise büyüklenmecilik daha görünür başka semptomların altında gizlenmiş durumdadır. (55)Büyüklenmecilikle başa çıkmanın püf noktası, tepki vermek yerine cevap vermektir. Tepki vermek genellikle istemli bir seçimden ziyade bir reflekstir. (56)

2)HEPBANACILIK BOYUTU

-Büyüklenmecilik bir narsisti yetersizlik ve utanç duygularından, hepbanacılık ise tükenmiş, boş ve terk edilmiş hissetmekten korur. (67)

-Ebeveyn sevgisi daimi ve koşulsuz olmalıdır. Bu sevgi, bir çocuğn söylenenleri yapmamasından veya annenin/babanın iş yerinde kötü bir gün geçirmiş olmasındna ötürü esirgenmemeli; iyi notlar almaya, kibar olmaya veya dışarıda uslu durmaya bağlı olmamalıdır. Koşullu sevgi, büyümekte olan çocuklar için büyük bir açmaz yaratır. Kendilerini sürekli güvensiz hissederler ve zaten hakları olması gereken sevgiyi ve olumlu kabulü nasıl "elde edecekleri" konusunda kaygıya kapılırlar. (73)

-Narsistler herhangi bir şeyin kendilerine yetecek kadarına sahip olmaya odaklıdırlar. Diğer insanların ise çok fazla şey istediklerini ya da ihtiyaçlarıyla ilgilenmekten aciz olduklarını düşünürler. Aslında aşırı talepte bulunan taraf kendileri olsa bile, sürekli istismar edildiklerini veya omuzlarına çok fazla yük bindirildiğini hissetme eğilimindedirler. Kendilerine hak gördükleri davranışları meşru kılmak için çoğu zaman mağdur edebiyatı yaparlar. (74)

-Narsistler empati kurmakta büyük güçlük çekerler. Kendi ihtiyaçları ve dertleriyle o kadar meşgullerdir ki, başka biri olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemezler. (79)

-Hepbanacı özelliklerle başa çıkmak, sınırlar çizmek anlamına gelir. İnsanlar sınırları kimi zaman bir başkasının davranışlarına kısıtlama getirmek için, kimi zaman da kendi ihtiyaç ve duygularına daha fazla yer açmak için kullanırlar. (85) Sınırları belirlemenin maksadı diğer insanların davranışlarını kontrol etmek değil; kişinin değiştirebileceği şeyler için elinden geleni yapmasıdır. En önemlisi de kendi avukatlığını üstlenmesi ve kendisini kollamasıdır. (86)

-İstismar, kendi ihtiyaçlarını gidermek ve arzularınızı tatmin etmek için başkalarını kullanmak anlamına gelir. (87)

-Psikolog Stephen Johnson, Humanizing the Narcissistic Style adlı kitabında narsistleri "kullanılmış çocuklar" olarak nitelendirir. Bu ifade, narsizme yol açtığı düşünülen erken dönem bakım ilişkilerinin istismarcı doğasını vurgulamaktadır. Johnson'a göre; sırf benlik saygılarını korumak uğruna çocuklarının gelişimsel ihtiyaçlarını bile bir kenara atıp onları istismar eden ebeveynler veya bakımverenler, narsist bireyler yaratırlar. Narsistler bu istismar döngüsünde yuvarlanarak büyümüş kişilerdir. (89)

-Narsistik bireylerle yüzleşmek için en doğru zaman, ortamın sakin olduğu zamandır. Sorunlu davranışlar üzerine sıcağı sıcağına konuşmaya çalışmak, muhtemelen sadece karşıdakinin öfkesiyle veya savunma amaçlı duvar örmesiyle sonuçlanacaktır. Narsistler eleştiriye karşı son derece hassastır. Hatalarının gösterilmesinden ölesiye nefret ederler. (93)

3)İMAJ ODAKLILIK BOYUTU

-Ne şekilde olursa olsun dış görünüşü dert edinmeyen bir narsist hayal etmek güçtür. (111) Hem büyüklenmeci hem de kırılgan narsistlerde, imaj-odaklılık sahte benliği muhafaza etme ve onun yıkılmasını önleme ihtiyacından kaynaklanır. (111) Büyüklenmeci narsistler için imaj-odaklılık, kendilerini bilinç dışı sıkıntıların altında ezilmekten korumanın bir yoludur. (111)

-Narsistler kendilerini mükemmel hissetmekle değersiz hissetmek arasında gidip gelirler. Başkalarını da bir idealleştirir, bir değersizleştirirler. (121)

-Çoğu narsist kendisine hayranlık duyulmasını bekler. İnsanların onlara yalakalık yapması şart değildir; ancak derinlerinde saklı güvensizlikleri bertaraf etmek için, açık ve net bir şekilde sunulan pozitif ilgiye ihtiyaç duyarlar. (125)

-İnsanlar ebeveynlerinin kendilerine hayranlık duymasını ve onları idealize etmesini isterler, bu yüzden hayranlık bekleyen taraf ebeveynler olduğunda durum bilhassa zorlaşabilir. Çocuklarını kendi narsistik ihtiyaçlarını karşılamak için kullanan ebeveynler, narsizm teorilerinde genişçe yer verilen bir temayı temsil eder. İster bilinçli ister bilinçsizce olsun, doğal ebeveyn-çocuk ilişkisini tersine çevirmenin uzun süreli yıkıccı etkileri vardır. (144)

-İnsanın psikolojik sıkıntısının büyük bir bölümü aslında kendisine yönelik düşünceleriyle özdeşleşmesinden kaynaklanır. (148)

-Bir narsist asla tamamen "iyileşmez." Daima narsistik bir kişilik tarzına sahi olacaktır; diğer bir deyişle bir dereceye kadar, psikolojisi her zaman benlik saygısı sorunları etrafında düzenlenecektir. Ancak bu illai kötü birşey demek değildir. Herkesin bir kişilik tarzı vardır. Yetnekli sanatçılar, karizmatik lierler ve hatta şefkatli terapistler genellikle narsistik kişilik tarzına sahip kişilerdir. (154)

Say Yayınları, 2024 basım, 1.baskı. Çeviren: Zerin Dirihan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...