-Narsizm tedavisinde uzmanlaşmış iki teorisyen arasındaki meşhur
görüş ayrılığı, bu tarihin çok önemli bir parçasını teşkil eder. Otto Kernberg,
narsizmi temelde patolojik (diğer bir deyişle gelişimin yanlış bir yöne
saptığı) bir olgu olarak değerlendiren bir teori geliştirmiştir. Kernberg'in
ana fikri, narsizmin çocukların gelişimlerinin çok erken ve öneml dönemlerinde
bakım ve şefkate yönelik belirli ihtiyaçlarından mahrum bırakılmasıyla ortaya
çıktığı yönündedir. İhtiyaçların karşılanmamasıi normal olgunlaşma süreçlerini
engelleyen bir hayal kırıklığına neden olur; bu da savunmacı özyeterlilik ve
narsizm ile sonuçlanır. Kernberg narsizmi gelişim sürecinde bir yanlış yöne
sapma vakası olarak görürken, Heinz Kohut ise narsizmin daha ziyade olgunluğa
giden yolun bir yerinde mahsur kalma vakası olduğunu savunmuştur. Kohut'un
görüşleri, çocukların istikrarlı ve sağlıklı bir benlik saygısı inşa etmek için
bakımevlerinden ve arkadaşlarından nasıl faydalandıklarına odaklanır: Çocuklara
bu işi gerçekleştirebilmeleri için yeterli zaman, bakım ve ilgi sunulmadığında;
onlar da benlik saygısı ihtiyaçlarını karşılamanın çocuksu yollarına başvurur ve
orada takılıp kalırlar. Narsizme gelişimsel bir sapmanın mı, yoksa gelişimsel
bir gecikmenin mi neden olduğu tartışması onlarca yıldır yüm hararetiyle devam
ederken, kimileri bunun çözülemez bir konu olduğuna kanaat getirmiştir. Ancak
psikologlar ve araştırmacılar, Kernberg ile Kohut'un aslında farklı narsist
gruplarından bahsediyor gibi göründüklerini fark etmişlerdir. Kernberg'in
tanımladığı gruptakiler apaçık kibirli, imaj odaklı ve hak görmeci nitelikler
sergilerken; Kohut'un grubu daha hassas ve depresiftir. Bu aydınlanma
sonucunda, araştırmacılar gerçekte iki tür narsist olduğunu tespit etmiş ve
geçerli saymışlardır. (20)
1)BÜYÜKLENMECİLİK BOYUTU
-Büyüklenmecilik, narsisti ta derinlerinde saklı olan güvensizlik,
yetersizlik ve utanç duygularından koruyan bir kalkandır. (31) Genellikle
büyüklenmeci narsistler iki psikolojik savunmayı yoğun bir şekilde kullanırlar:
yadsıma ve yansıtma. Yadsıma, kişinin belirli bir duruma dair değerlendirmesine
önemli ayrıntıları dahil etmekten kaçınmasıdır. Rahatsız edici bir gerçekle
yüzleşmek yerine, gözlerini kapatıp daha rahatlatıcı bir fanteziye inanmakta
ısrar eder. Büyüklenmeci narsistler içten içe -çoğu zaman bilinçsizce-
yeterince iyi olmadıklarını görmekten korkarlar. (31) Yansıtma ise -yadsımanın
aksine- güvensizlik ve değersizlik duygularını bilinçsizce başkalarına yükleme
şeklinde gerçekleşir; aynı zamanda narsistin istenmeyen duygularından
kurtulmasına ve bunları yansıttığı "değersiz" insanlardan daha iyi
olduğunu hayal etmesine olanak tanır. Bu yönüyle (sosyal açıdan olumsuzca olsa
da) incelikli bir çözümdür. (32) Büyüklenmeci narsistler içten içe kendilerini
yetersiz hissettikleri için büyüklenirken, kırılgan narsistler içten içe
kendilerini büyük gördükleri için yetersiz hissederler. (32)
-Abartılı öz-önem hissine sahip kişi, başkalrından daha önemli
olduğunu düşünür, onlardan daha önemliymiş gibi hisseder ve öyle davranır.
İnsanları küçümseyici bir tarzda konuşur, kendi başarılarıyla böbürlenip durur
veya sürekli kendisini ön plana çıkarır. (33)
-Çocuklar kendi önemlerinden emin olmadıkları sürece,
benmerkezciliği aşıp duygusal olgunluğa geçmeleri mümkün değildir. (35)
-Kişisel istisnacılık, kişinin kendisini diğer insanlardan üstün
kılacak şekilde özel olduğuna inanmasıdır. Diğerlerinden daha güzel, daha zengin,
daha zeki veya daha yetenekli olduğuna ve bu yüce statünün ona eşsiz
ayrıcalıklar veya payeler kazandırdığına dair inancıdır.Günlük pratikte;
liselerde ve iş yerlerinde gruplaşmaları teşvik eden, grupların toplumsal statü
olarak kendilerinden aşağıda gördükleri kişilere zorbalık etmesine ve onları
dışlamasına neden olan bakış açısıdır. (39)
-Kibirli-mağrur davranış ise abartılı öz önem ve kişisel
istisnacılığın bir miktar küçümseme ile birleşimi gibidir. Yani sadece
başkalarından daha iyi veya daha önemli olduğuna değil, aynı zamanda
başkalarının kendisinden daha aşağı olduğuna da inanma şeklinde tezahür eder.
(47) Kibirli veya mağrur tutum ve davranışlar, aşağılık ve utanç hislerini
başkalarının üzerine yıkarak bunlardan kurtulmanın bir yoludur. (49)
-Büyüklenmeci davranışlarla başa çıkmanın püf noktası,
narsistlerin buna derin güvensizlik hislerinin üstesinden gelmek için
başvurduklarını anlamaktır. Onlar gelişimlerinin bir noktasında, gerçek duygu
ve düşüncelerinin önemli olmadığı hissine kapılmışlardır. Tek işlevi gurur
okşayıcı bir imge yansıtmak olan aynalar olarak kullanılmışlardır. Bu
kullanılmışlık hislerini yeniden yaşamayı asla istemezler. Büyüklenmecilik
onları savunmasız hissetmekten korur. Kırılgan narsistlerde ise büyüklenmecilik
daha görünür başka semptomların altında gizlenmiş durumdadır.
(55)Büyüklenmecilikle başa çıkmanın püf noktası, tepki vermek yerine cevap
vermektir. Tepki vermek genellikle istemli bir seçimden ziyade bir reflekstir.
(56)
2)HEPBANACILIK BOYUTU
-Büyüklenmecilik bir narsisti yetersizlik ve utanç duygularından,
hepbanacılık ise tükenmiş, boş ve terk edilmiş hissetmekten korur. (67)
-Ebeveyn sevgisi daimi ve koşulsuz olmalıdır. Bu sevgi, bir çocuğn
söylenenleri yapmamasından veya annenin/babanın iş yerinde kötü bir gün geçirmiş
olmasındna ötürü esirgenmemeli; iyi notlar almaya, kibar olmaya veya dışarıda
uslu durmaya bağlı olmamalıdır. Koşullu sevgi, büyümekte olan çocuklar için
büyük bir açmaz yaratır. Kendilerini sürekli güvensiz hissederler ve zaten
hakları olması gereken sevgiyi ve olumlu kabulü nasıl "elde
edecekleri" konusunda kaygıya kapılırlar. (73)
-Narsistler herhangi bir şeyin kendilerine yetecek kadarına sahip
olmaya odaklıdırlar. Diğer insanların ise çok fazla şey istediklerini ya da
ihtiyaçlarıyla ilgilenmekten aciz olduklarını düşünürler. Aslında aşırı talepte
bulunan taraf kendileri olsa bile, sürekli istismar edildiklerini veya
omuzlarına çok fazla yük bindirildiğini hissetme eğilimindedirler. Kendilerine
hak gördükleri davranışları meşru kılmak için çoğu zaman mağdur edebiyatı
yaparlar. (74)
-Narsistler empati kurmakta büyük güçlük çekerler. Kendi
ihtiyaçları ve dertleriyle o kadar meşgullerdir ki, başka biri olmanın nasıl
bir şey olduğunu hayal bile edemezler. (79)
-Hepbanacı özelliklerle başa çıkmak, sınırlar çizmek anlamına
gelir. İnsanlar sınırları kimi zaman bir başkasının davranışlarına kısıtlama
getirmek için, kimi zaman da kendi ihtiyaç ve duygularına daha fazla yer açmak
için kullanırlar. (85) Sınırları belirlemenin maksadı diğer insanların davranışlarını
kontrol etmek değil; kişinin değiştirebileceği şeyler için elinden geleni
yapmasıdır. En önemlisi de kendi avukatlığını üstlenmesi ve kendisini
kollamasıdır. (86)
-İstismar, kendi ihtiyaçlarını gidermek ve arzularınızı tatmin
etmek için başkalarını kullanmak anlamına gelir. (87)
-Psikolog Stephen Johnson, Humanizing the Narcissistic Style adlı
kitabında narsistleri "kullanılmış çocuklar" olarak nitelendirir. Bu
ifade, narsizme yol açtığı düşünülen erken dönem bakım ilişkilerinin istismarcı
doğasını vurgulamaktadır. Johnson'a göre; sırf benlik saygılarını korumak
uğruna çocuklarının gelişimsel ihtiyaçlarını bile bir kenara atıp onları
istismar eden ebeveynler veya bakımverenler, narsist bireyler yaratırlar.
Narsistler bu istismar döngüsünde yuvarlanarak büyümüş kişilerdir. (89)
-Narsistik bireylerle yüzleşmek için en doğru zaman, ortamın sakin
olduğu zamandır. Sorunlu davranışlar üzerine sıcağı sıcağına konuşmaya
çalışmak, muhtemelen sadece karşıdakinin öfkesiyle veya savunma amaçlı duvar
örmesiyle sonuçlanacaktır. Narsistler eleştiriye karşı son derece hassastır.
Hatalarının gösterilmesinden ölesiye nefret ederler. (93)
3)İMAJ ODAKLILIK BOYUTU
-Ne şekilde olursa olsun dış görünüşü dert edinmeyen bir narsist
hayal etmek güçtür. (111) Hem büyüklenmeci hem de kırılgan narsistlerde,
imaj-odaklılık sahte benliği muhafaza etme ve onun yıkılmasını önleme
ihtiyacından kaynaklanır. (111) Büyüklenmeci narsistler için imaj-odaklılık,
kendilerini bilinç dışı sıkıntıların altında ezilmekten korumanın bir yoludur.
(111)
-Narsistler kendilerini mükemmel hissetmekle değersiz hissetmek
arasında gidip gelirler. Başkalarını da bir idealleştirir, bir
değersizleştirirler. (121)
-Çoğu narsist kendisine hayranlık duyulmasını bekler. İnsanların
onlara yalakalık yapması şart değildir; ancak derinlerinde saklı
güvensizlikleri bertaraf etmek için, açık ve net bir şekilde sunulan pozitif
ilgiye ihtiyaç duyarlar. (125)
-İnsanlar ebeveynlerinin kendilerine hayranlık duymasını ve onları
idealize etmesini isterler, bu yüzden hayranlık bekleyen taraf ebeveynler
olduğunda durum bilhassa zorlaşabilir. Çocuklarını kendi narsistik
ihtiyaçlarını karşılamak için kullanan ebeveynler, narsizm teorilerinde genişçe
yer verilen bir temayı temsil eder. İster bilinçli ister bilinçsizce olsun,
doğal ebeveyn-çocuk ilişkisini tersine çevirmenin uzun süreli yıkıccı etkileri
vardır. (144)
-İnsanın psikolojik sıkıntısının büyük bir bölümü aslında
kendisine yönelik düşünceleriyle özdeşleşmesinden kaynaklanır. (148)
-Bir narsist asla tamamen "iyileşmez." Daima narsistik
bir kişilik tarzına sahi olacaktır; diğer bir deyişle bir dereceye kadar,
psikolojisi her zaman benlik saygısı sorunları etrafında düzenlenecektir. Ancak
bu illai kötü birşey demek değildir. Herkesin bir kişilik tarzı vardır.
Yetnekli sanatçılar, karizmatik lierler ve hatta şefkatli terapistler
genellikle narsistik kişilik tarzına sahip kişilerdir. (154)
Say
Yayınları, 2024 basım, 1.baskı. Çeviren: Zerin Dirihan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder