-Yaşlanan
insan, olanakların ortadan kalktığını öğrenir. Büyük isyan başlar bunun
üzerine: Tamamı bu olmuş olamaz ya! Birçokları o zamana kadarki faaliyetlerini
bir kenara bırakıp var olan ilişkilerini kesip yeni baştan bir şeylere el
atarak olanakların daralmasını önlemeye çalışırlar. (27)
-Alışkanlıklar
hayatı sürdürmek açısından her zaman önemlidir; onların hakkını teslim etmenin
önüne dikilen tek şey, modern çağda hor görülen bir varoluşu sürdürmeleridir:
Sonra sıkıcı olmayasınız? Sıkıntı modern insanın can düşmanıdır: hep aynı şey,
hiç değişiklik olmaması, hiç yenilik olmaması...Modernliğin bu alışkanlık
düşmanlığı, yaşlanan insanları rencide etmekle kalmaz. Herkes kendi
tecrübesinden bilir, hayatta geri çekilebileceğiniz bir yer olmasının, bildik
eski kılıklarınıza bürünüp sürekli yenilenen taleplerden en azından bir süre
uzak kalabilmenin ne kadar iyi geldiğini. Alışkanlıklar dinlendiricidir, çünkü
tekrar edilebilirliğin ve güvenilirliğin damgasını taşırlar. Yaşama sanatı
alışkanlıkların bilinçli idaresidir aynı zamanda, alışkanlıklarda çoktan
belirlenimini bulmuş bulunan bütün o şeylerin size yön göstermesine izin
vermektir. (37-38)
-Özellikle
yaşlanmakta olan insanlar alışkın oldukları yaşamı, sorunlu bile olsa muhafaza
etmeye çalışırlar. Bunu başaramazlarsa kendilerini kaybedeceklerinden
korkarlar. Yeni alışkanlıklara dayanarak yeni güven ilişkileri kurulabileceğine
olan itimatları, gençlere oranla daha azdır onların. (40)
-Hala
münkün olan etkinlik modernliğin hiç hazzetmediği edilgenlikle bütünlenir.
Yaşlanırken sükûnet içinde bir yaşam sürebilmek için yaşam sanatının elindedir
bu olanaklar: Bir yandan meşgale anlamında etkin olmaya devam etmek, zinde
kalmak, kendini eğitmeyi sürdürmek, bir şeylere bağlanmak ve arkadaşlıklara
özen göstermek. Diğer yandan edilgin davranarak geri durmak; en fazla, tamamen
kendiniz için, aileniz için, arkadaşlar için amade olmak üzere, sakıngan bir
etkinlik içine çekilmek. "Etkinlik terapisiyle" yaşlanmakta olan
insanları hareketsizleşme tehlikesinden korumak iyi niyetli bir girişimdir,
fakat belki de başka bir kategori bilmeyen modernliğin çaresizliğinden kaynaklanıyordur
bu. İnsanın edilgin kalma hakkı, yaşlılıkta olmayacaksa başka ne zaman
tanınacaktır? Yaşam, değiştiremeyeceğiniz birçok şeyi, özellikle de acı ve
felaket tecrübelerini, sükûnetle kabullenmeyi dayatıyordur zaten. (50-51)
-Modern
ölümcül günah ise depresyondur. Her çağda insan olmaya dair olan, neredeyse
antropolojik bir sabit teşkil eden depresiflik, üzgün ve mutsuz olabilmek, ağır
bir başarısızlığa dönüşüyor, post-ahlakçı bir tutumla "hastalık"
sayılıyor. Oysa kendini depresif sanan ve çok defa haklarında depresif teşhisi
konanların birçoğu sadece melankoliktir. Gündelik dildeki anlamıyla
depresyonlardan (çoğul) musdariptirler, bu da ruhun hiç de hastalıklı
sayılamayacak bir varoluş biçimi olan, bildiğimiz selim melankoliden başka bir
şey değildir. Kökenindeki kara safra kelimesinin (Yunancadaki melancholia)
anlamından farklı olarak ille bir acılık içermesi gerekmez. (58)
-Yaşlılıkta
özellikle varoluşsal yalnızlık insanı melankoliye sürükler, benliğin hiçbir
zaman olmadığı kadar yüceltildiği bir kültürde iyice pekişir bu yalnızlık. (59)
-İnsanlık
tarihinin her döneminde ebeveynler çocuklarının yaşamı tanımasını sağladılar,
fakat modern hayatı belirleyen yeni ve sürekli yenilenen teknolojiler, bu
ilişkiyi en azından kısmen tersine çevirdi: Şimdi çocuklar ebeveynlerine yaşamı
tanıtıyorlar, çünkü teknolojileri kullanmakta onlar hep bir adım ileride, ne de
olsa o teknolojilerle büyüyorlar. (71-72)
-Eğer
varlığından sevinç duyduğum ve kendisi de benim var olmamdan -belki her gün
olmasa da- sevinç duyan en azından birisi varsa, yaşam güzel ve anlam doludur
ve son ana kadar da öyle kalır. (74)
-Neşenin
temel ruh hali, bütün ayrıntılarda değilse de esas itibarıyla yaşamla barışık
olmaktır; benliğe ihtiyacı olanları verecek ve başka her şeyi alt etmeyi sağlayacak
araçları elimize tutuşturacak olan yaşama tamamen güvenmektir. Yaşamla barışık
olmak, yaşlılığın tüm müşküllerine ağır basabilir. Yaşamla barışıklığın
refaketçisi sakin olmaktır, bu da hareketsiz durmaktan gelir, dolayısıyla hiç
zor değildir, hele yapıp eylemek daha zor geldiğinde kendiliğinden kolaylaşır.
(82)
İletişim Yayınları, 2023 basım. Çeviren: Tanıl Bora
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder