06 Ağustos 2025

SAKİN OLMAK YAŞLANIRKEN KAZANDIKLARIMIZ - WİLHELM SCHMİD

-Orta yaş bunalımı ve yaş dönümü yıllarında yaşama bakış açısı esastan değişime uğrar: Uzun müddet ileriye bakılan, önü açık ve geleceğe dönük olan yaşam ("Hayatım nasıl olacak?", "Neye erişmek istiyorum ve bunun için ne yapabilirim?") , gitgide geriye bakılan bir yaşama dönüşür, ilerideki yol daralıyor, dolayısıyla daha fazla geçmişe dönülüyordur ("Hayatım nasıl geçti? Şimdiye kadar ne yaptım? Elime ne geçti?") (22)

-Yaşlanan insan, olanakların ortadan kalktığını öğrenir. Büyük isyan başlar bunun üzerine: Tamamı bu olmuş olamaz ya! Birçokları o zamana kadarki faaliyetlerini bir kenara bırakıp var olan ilişkilerini kesip yeni baştan bir şeylere el atarak olanakların daralmasını önlemeye çalışırlar. (27)

-Alışkanlıklar hayatı sürdürmek açısından her zaman önemlidir; onların hakkını teslim etmenin önüne dikilen tek şey, modern çağda hor görülen bir varoluşu sürdürmeleridir: Sonra sıkıcı olmayasınız? Sıkıntı modern insanın can düşmanıdır: hep aynı şey, hiç değişiklik olmaması, hiç yenilik olmaması...Modernliğin bu alışkanlık düşmanlığı, yaşlanan insanları rencide etmekle kalmaz. Herkes kendi tecrübesinden bilir, hayatta geri çekilebileceğiniz bir yer olmasının, bildik eski kılıklarınıza bürünüp sürekli yenilenen taleplerden en azından bir süre uzak kalabilmenin ne kadar iyi geldiğini. Alışkanlıklar dinlendiricidir, çünkü tekrar edilebilirliğin ve güvenilirliğin damgasını taşırlar. Yaşama sanatı alışkanlıkların bilinçli idaresidir aynı zamanda, alışkanlıklarda çoktan belirlenimini bulmuş bulunan bütün o şeylerin size yön göstermesine izin vermektir. (37-38)

-Özellikle yaşlanmakta olan insanlar alışkın oldukları yaşamı, sorunlu bile olsa muhafaza etmeye çalışırlar. Bunu başaramazlarsa kendilerini kaybedeceklerinden korkarlar. Yeni alışkanlıklara dayanarak yeni güven ilişkileri kurulabileceğine olan itimatları, gençlere oranla daha azdır onların. (40)

-Hala münkün olan etkinlik modernliğin hiç hazzetmediği edilgenlikle bütünlenir. Yaşlanırken sükûnet içinde bir yaşam sürebilmek için yaşam sanatının elindedir bu olanaklar: Bir yandan meşgale anlamında etkin olmaya devam etmek, zinde kalmak, kendini eğitmeyi sürdürmek, bir şeylere bağlanmak ve arkadaşlıklara özen göstermek. Diğer yandan edilgin davranarak geri durmak; en fazla, tamamen kendiniz için, aileniz için, arkadaşlar için amade olmak üzere, sakıngan bir etkinlik içine çekilmek. "Etkinlik terapisiyle" yaşlanmakta olan insanları hareketsizleşme tehlikesinden korumak iyi niyetli bir girişimdir, fakat belki de başka bir kategori bilmeyen modernliğin çaresizliğinden kaynaklanıyordur bu. İnsanın edilgin kalma hakkı, yaşlılıkta olmayacaksa başka ne zaman tanınacaktır? Yaşam, değiştiremeyeceğiniz birçok şeyi, özellikle de acı ve felaket tecrübelerini, sükûnetle kabullenmeyi dayatıyordur zaten. (50-51)

-Modern ölümcül günah ise depresyondur. Her çağda insan olmaya dair olan, neredeyse antropolojik bir sabit teşkil eden depresiflik, üzgün ve mutsuz olabilmek, ağır bir başarısızlığa dönüşüyor, post-ahlakçı bir tutumla "hastalık" sayılıyor. Oysa kendini depresif sanan ve çok defa haklarında depresif teşhisi konanların birçoğu sadece melankoliktir. Gündelik dildeki anlamıyla depresyonlardan (çoğul) musdariptirler, bu da ruhun hiç de hastalıklı sayılamayacak bir varoluş biçimi olan, bildiğimiz selim melankoliden başka bir şey değildir. Kökenindeki kara safra kelimesinin (Yunancadaki melancholia) anlamından farklı olarak ille bir acılık içermesi gerekmez. (58)

-Yaşlılıkta özellikle varoluşsal yalnızlık insanı melankoliye sürükler, benliğin hiçbir zaman olmadığı kadar yüceltildiği bir kültürde iyice pekişir bu yalnızlık. (59)

-İnsanlık tarihinin her döneminde ebeveynler çocuklarının yaşamı tanımasını sağladılar, fakat modern hayatı belirleyen yeni ve sürekli yenilenen teknolojiler, bu ilişkiyi en azından kısmen tersine çevirdi: Şimdi çocuklar ebeveynlerine yaşamı tanıtıyorlar, çünkü teknolojileri kullanmakta onlar hep bir adım ileride, ne de olsa o teknolojilerle büyüyorlar. (71-72)

-Eğer varlığından sevinç duyduğum ve kendisi de benim var olmamdan -belki her gün olmasa da- sevinç duyan en azından birisi varsa, yaşam güzel ve anlam doludur ve son ana kadar da öyle kalır. (74)

-Neşenin temel ruh hali, bütün ayrıntılarda değilse de esas itibarıyla yaşamla barışık olmaktır; benliğe ihtiyacı olanları verecek ve başka her şeyi alt etmeyi sağlayacak araçları elimize tutuşturacak olan yaşama tamamen güvenmektir. Yaşamla barışık olmak, yaşlılığın tüm müşküllerine ağır basabilir. Yaşamla barışıklığın refaketçisi sakin olmaktır, bu da hareketsiz durmaktan gelir, dolayısıyla hiç zor değildir, hele yapıp eylemek daha zor geldiğinde kendiliğinden kolaylaşır. (82)

İletişim Yayınları, 2023 basım. Çeviren: Tanıl Bora

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...