-Babam
Abdülmecid, Abdulkadir Geylani (k.s)'nın torunlarından Irak'ın Süleymaniye
şehrinden Kak Ahmed-i Şeyh'in halifesi Irak'ın Karaçuvanlı Şeyh Hasan'dan
tarikat icazeti alan Seyyid Muhammed'e bağlıydı. (41)
-1919
ya da 1920'de doğmuşum. Yılı şüpheli, ama ayı kesin: Şubat. Yer: Mardin'in
İlçesi Derik'in Haramiye köyü. Ben iki yaşlarındayken annem rahmete gidiyor.
Babam teyzemle evleniyor. Ancak, bana iyi bakmadığı söylentileri babama kadar
ulaşınca, teyze-üvey ana kendini kapıda buluyor. (42)
-Türkiye
sınırından Suriye'ye geçiş tarihini net hatırlıyorum: 11 Kasım 1938. Çünkü, o
gün Atatürk'ün öldüğünü duyduk. Arkadaşlardan biri "artık gitmemize gerek
var mı?" diye tereddüt etmişti. Tabiatıyla, sınırdan kaçak geçmiştik. (66)
-Molla
Hüseyn-i Küçük, hocam Molla Yakup Efendi'nin hocası olan Molla Seyyid
Abdurrahman Efendi'nin hocasıydı. Yani; Molla Yakup, Molla Abdurrahman'dan,
Molla Abdurrahman da Molla Hüseyn'den icazetname almış idi. Molla Abdurrahman
Efendi ve arkasından oğlu Molla Hadi Efendi, Silvan müftülüğü yaptılar. Tevafuk
bu ya; hocam Molla Yakup ve keskin zekâ ve hazır cevaplılığı ile herkesi
hayrete düşüren oğlu Mehmet Uyanık da peş peşe Silvan müftülüğü yaptılar. (82)
-Merhum
üstadım Molla Yakup Efendi'nin bana verdiği icazetnameye ilaveten, merhum Hocam
Molla Musa da ikinci bir icazetname adıma tanzim etme lütfunda
bulunduklarından; ikisine de müteşekkirim. Liyakatımın kifayetsizliğine rağmen,
sayelerinde çift icazetnameli olma payesine ulaştım. İlahi takdire bakınız ki;
bana ayrı ayrı icazet veren her iki hocam da Seyyid Abdurrahman Efendi'den
icazet almışlar. Abdurrahman Efendi de teberrüken bana hocalık eden Molla
Hüseyin'in mücazıdır. Hatıratın sonunda görülen, Hocam Molla Yakup'un
lutfettiği icazetname bir koldan Hz.Ömer'in oğlu AbdullahI(ra)'a diğer koldan
Hz.Ali (kv)'e ulaşmaktadır. Yine hatıratın sonunda görülen Hocam Molla Musa'nın
verdiği icazetnamenin ilk halkası ise, Hz.Ali (ra)'dir. (88)
-Ben
ömrüm boyunca Molla Hamid Hocamın efendiliğine, Molla Şemseddin Hocamın
cömertliğine, Molla Yakup Hocamın vakar ve keskin zekasına, Cimzarklı Molla
Said Hocamın ahlakına ve tabii hepsininkiyle birlikte Molla Hüseyn-i Küçük'ün
ilmine hayranlık ve gıpta ile bakmışım. Bu büyük zevatın rahle-i tedrisinde diz
çökenlerden olmanın bahtiyarlığını da ömrümce bir şeref madalyası olarak
taşıyacağım. (94)
-Ekinciler
köyünden zaman zaman Diyarbakır'a gidip geliyorum. Bir defasında,
Diyarbakır'dan Bediüzzaman Hazretlerinin Külliyatından Asay-i Musa ve
Zülfikar-ı Ahmediye'yi ve bir cevşen satın aldım. Kitapların üçü de eskimez
yazıydı. Kitapları Dörtyol'a yakın bir otele emaneten bırakıp çarşıya çıktım.
Otele döndüğümde, iki polisin kitaplarına el koyup, benim otele dönüşümü
beklemekte olduklarını gördüm. Beni sorguya çektiler. Kitapları nerden aldığımı
sordular. Israrlarına rağmen söylemedim. Beni derdest edip 3.şubeye götürdüler.
Şubede bir tokat aşkettiler. Arkasından mahkemeye sevk edildim. Nur Cemaati
hadimlerinden askeriyeden ayrılma Mehmet Efendi imdadıma yetişti. Bu zat,
kitapların daha önce beraet kararlarının olduğunu ifade ettiyse de sadece
Zülfükar-ı Ahmediye'yi geri alabildik. Takdir-i Azizün Züntikam; beni
tokatlayan polis, birkaç gün sonra önce felç, sonra da mevta oldu. (96)
Beyan
Yayınları, 2017 basım, 2.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder