-Pasif
ve olumsuz sözel içerikle meşguliyet anlamına gelen ruminasyon, halk diliyle
ise kara kara düşünmek ya da kafaya takmak, faydasız bir düşünüp durma halini
ifade eder. Bir tür baş etme stratejisi olan ruminasyondayken kişi belirli bir
temanın etrafında tekrar eden bilinçli bir düşünme halindedir. Ruminsyon, köken
olarak Latince "ruminare" sözcüğünden meydana gelmiştir. İngilizcede
ise "geviş getirmek, çok uzun süre muhakeme etmek ve derin düşüncelere
dalmak" anlamındadır. İlk olarak 1960 yılında literatüre geçmiştir. (18)
-Kişi
ruminasyondayken sıklıkla keşke ve neden kelimeleriyle meşgul olur. Çünkü
ruminasyon geçmiş odaklı bir düşünme türüdür. Kişi aynı sahneleri, aynı
diyalogları, aynı anıları tekrar tekrar düşünür. Zihninin içinde analizler ve
yorumlar yapmaya yönelir. Diyalogları baştan kurgular, diyaloglara dair
çözümlemeler yapar. Gerekçeler arar ve gerekçeler yükler. (19)
-Kişinin
hangi kaygılardan hangi yollarla kaçtığını, hangi duyguyu hissetmenin ona
tehdit edici geldiğini ve bu duygulardan kaçınmanın kendisine değerleri
doğrultusunda yaşamak namına neyi kazandırıp neyi kaybettirdiğini fark etmesi,
kendini tanıma yolculuğunda çok ciddi önem arz eder. Zira acı çekmeye yönelik
kaygılarımızdan kaçarken hareket alanımızı istemsizce daraltır ve özgürlük
hissimizi günbegün yitiririz. Böylece içimizde ızdırap başlar. (24)
-Uzun
uzun düşünmek yoluyla kendimizi acılarımızdan, korktuğumuz duygulardan ve
sorumlulukların getirdiği korkulardan uzaklaştırabiliriz. Ruminasyonun en güçlü
kazançlarından biri budur: "anlık olarak rahatlamak." (26)
-Bir
şeyi zihnimizde çokça çevirmek, o şeyi çok fazla önemsememizle ilgili olabilir.
O kadar çok önemseriz ki onu yapmaya dair kusura, hataya, sürdürememe
ihtimaline ve yetersizlik hislerine razı olamayız ve o hisleri tecrübe
etmektense o şey üzerine düşünüp harekete geçmemeye yöneliriz. O şeyi çok
dert etmek, içimizdeki sorumluluk hissini yatıştırsa da sorumluluklar
ertelendikçe birikir. Düşündükçe üstümüze düşeni yaptığımızı zannetmek adı
üstünde zandır. "Önemsemek" yapmak demek değildir. (31)
-Düşünüp
durduğum meseleler beni hayatta nereye götürüyor? (35)
-"Tehdit,
Yaratıcı'dan gelen bir felaketle ilgiliyse dehşet, insandan gelen bir felaketle
ilgiliyse vahşet hissi ortaya çıkar" der travma araştırmacısı Judith
Hermann. Her iki durumda da travmatik deneyim içi dolu bir acziyet ve
mağduriyet içerir. (43)
-Geçmişe
dair farkındalıkla birlikte deneyimlerinizin size hangi kuralları, ilkeleri,
mitleri öğrettiğini keşfedersiniz. Geçmişte öğrendiklerinizin ne olduğunu
netleştirmek hangi yeni yollara ihtiyacınız olduğunu gösterir. Çocukken hangi
ihtiyacınızın görülmediğini, karşılanmadığını keşfedersiniz. Yerinde ve yeterince
karşılanmayan duygusal ihtiyacın bugününüzü nasıl etkilediğini fark edersiniz.
Bu sayede bu etkiden doğan işlevsiz seçimler yerine kendinize destek olabilecek
seçimleri geliştirme fırsatı yakalarsınız. Zira geriye dönmek bazen ileriye
atılan bir adımdır. (50)
-Ruminasyona
bir çözüm yolu olarak çok sık başvuruyorsanız muhtemelen alternatif çözüm
yolları konusunda zengin ve kapsayıcı bir repertuvarınız yoktur. Bu,
ruminasyona başvurmanızın hem öncülü hem de sonucudur. Nitekim ruminasyonun
çözüm becerilerinin gelişmesini engellediğinden ve gerilemesine sebep
olduğundan bahsetmiştik. Zihnimiz problemlerin üzerinde durmak konusunda
oldukça hevesliyken, çözümler konusunda düşünmeye karşı hem gönülsüz hem de
muhafazakâr bir tutuma sahiptir. Bildiğimiz aktif çözüm yolları konusunda
hevesimizi kırar, yeni çözüm yolları konusunda da açık ve hevesli davranmamıza
engel olacak senaryolar üretir. (51-52)
-Olumsuz
düşünce içerikleriyle çok sık meşgul olmak, çaresizlik hissini arttırdığı gibi
olumlu anları hissetmeye ve olumlu duyguların varlığının ortaya çıkmasına da
engel olur. Kişi düşünülmesi gereken gündemlerle öylesine meşguldür ki şükran,
mutluluk ve ümit duyması gereken şeyleri fark edemez hale gelir. Sanki
kafasının içindeki meseleleri çözmeden mutlu olmak yasakmış gibi davranabilir.
Bu da kendisine iyi gelecek hoş faaliyetlerle meşgul olma isteğini azaltır.
Olumsuz düşünme kalıpları pekişir ve yararsız davranışlar artar. (59)
-"Psikolojik
esneklik, uzun vadeli kazanımlar için kısa vadeli kazanımlardan vazgeçebilme
yetisidir." Niklas Törneke. Uzun vadede varmak istenen o yere ve olmak
istenen o kişi olabilmeye yaklaşmak uğruna anlık kazançlardan vazgeçebilmek her
türlü içsel deneyime açıklığı, içsel ve dışsal koşullara dair farkındalığı ve
değerli davranışlar uğruna gönüllülüğü zaruri kılar. İşte psikolojik esneklik
bu üç temel beceri üzerine inşa olur. Kısaca tanımlayacak olursak:
Açıklık:
Kişinin anlık kazanımdan vazgeçtiğinde ortaya çıkacak zorlayıcı duyguları ve
düşünceleri açık ve savunmasız şekilde karşılamasıdır.
Farkındalık:
Kişinin şimdi ve burada iç aleminde ve çevresinde olup bitenleri fark
etmesidir.
Gönüllülük:
Asıl önemli olana temas ederek kişinin seçimlerini değerlerinin
yönlendirmesidir. (66)
-Her
ruminasyonun bir başlangıcı vardır. Ruminasyonu başlatan o ilk düşünceyi
keşfetmeniz önemli. Neyin sizi tekrar tekrar girdiğiniz ruminasyon döngüsüne
soktuğuna dair uyanmış olursunuz. Bu aynı zamanda bilinçli farkındalık
becerisine dair de anlamlı bir yatırım olacaktır. (70)
-Düşüncelerle
kaynaşmak ve yararsız oldukları halde onlara güçlü bir sadakat göstermek yerine
onlarla araya mesafe koyabilmeye ayrışma diyoruz. Ayrışma ile dünyaya
düşüncelerden bakmak yerine düşüncelere bakmayı öğreniriz. Bir nevi zihindeki
alışı seyretme becerisidir bu. (73)
-Hayatınızın
farklı dönemlerinde ilerlemek ve gelişmek için göze almanız ve rıza göstermeniz
gereken duygular vardır. Anne olmak istiyorsanız kaygıya, işe başlamak
istiyorsanız zihnen ve fikren yorulmaya, ahirete inanıyorsanız Allah'tan
korkmaya, eğitime önem veriyorsanız başarısızlığa, yakın bir ilişkiye
talipseniz hayal kırıklığına, yardımsever biri olmak istiyorsanız başkalarının
acısı karşısında acı duymaya...Üç aşağı beş yukarı hepimizin olgunlaşma
basamaklarını çıkarken benzer zorlu duygulara kendimizi açmamız gerekir.
Duygusundan zihni aracılığıyla uzaklaşan kişi, kendisi için neyin daha değerli
ve anlamlı olduğu bilgisinden de uzaklaşır. Zihinle aşırı meşguliyet kalple
araya mesafeler girmesine yol açar. Ruminasyonla olumsuz duyguları bertaraf
ederken aslında kalbinizin sesini duyamaz hale gelirsiniz. (89-90)
-Bazı
duyguları yaşamaktan korkuyoruz. İyileşme bu duyguların hissedilmesinin tehdit
edici olmadığını zihne öğretmekten geçer. Bunu öğretebilmemizin ilk yolu ise o
duyguyu deneyimlemeye açık olmaktır. Amacımız duyguyu kontrol etmek olmasa da,
zorlayıcı duyguları düzenlemenin ve tehdit edici olmaktan çıkarmanın yegane
yolu, öncelikle onun varlığını kabul etmektir. Kabul, zorlayıcı duyguları
taşıma kapasitenizi artırır ve o duygulara karşı bağışıklığınızı güçlendirir.
Diyebiliriz ki kabul, işlevsiz ve amaç dışı duygu kontrol araçlarına karşı
geliştirilmiş ve amaca hizmet eden bir duygu düzenleme yoludur. Kabul,
duygulara tahammül etmek ce diş sıkmak değildir. Olanı olduğu gibi hissetmeye
açık olmaktır. Kendime ve dünyaya içimde olup bitenle ilgili hiçbir cevap
vermediğimde ortaya ne çıkıyorsa onu hissetmektir. (91)
-Bedenini
fark eden biri duygularını fark edebilir; duygularını fark eden kişi neye
ihtiyacı olduğunu, neyi murat ettiğini, nereden yaralı olduğunu ve neyin ona
gerçekten iyi geleceğini fark etme konusunda becerileri önde olan kişidir. Tüm
bunları kendi namına fark eden biri, ilişkide olduğu kişilerin de duygusal
ihtiyaçlarına duyarlı davranabilecektir. Duyguları fark etmenin hemen ardından
duyguları ifade etmek hem kendimizle ilişkimizi hem de bir ötekiyle ilişkimizi
derinleştirir, ona anlam yükler, bizi anda kılar. (101)
-Kendine
şefkat, kişinin içinde kendiliğinden olup biten duyguları ve düşünceleri olduğu
gibi görmesi, bunları deneyimlemeye açık ve gönüllü olması, tüm bu deneyimleri
insan olmanın bir parçası olarak görmesi, bu insani deneyimden onu insaniyete
taşıyacak olan değerlerine temas ederek, kendine ve bir ötekine doğru yararlı
seçimler yapabilmesidir. Kendine şefkat, başarısızlıklar ve aksilikler
karşısında kişinin kendine nezaketle yaklaşmasını ve başkalarıyla birlik olma
duygularını içerir. Aslına bakacak olursanız kendine şefkat psikolojik
esnekliğin bütün becerilerini aktif kullanmanızı sağlayan bir üst beceridir
diyebiliriz. Duygularınızı olduğu gibi kabul etmeniz (kabul), düşüncelerinizi
gözlemleme becerilerinizi (ayrışma), bilinçli farkındalığı (anla esnek temas)
ve değerlere temas ederek kararlı şekilde harekete geçmeyi içinde barındırır.
Kendinize şefkatle yaklaşmak sizi psikolojik sağlıklılık konusunda benzersiz
derecede destekleyecektir. (114-115)
-Küçük
ve sıradan gördüğünüz davranışların ardındaki değer verdiğiniz anlamı fark edin
ve bu davranışları yapabiliyor olduğunuz için kendinizi tebrik edin. (151)
-Kararlılık
düşmeyi ve kalkmayı, ara vermeyi, yorulmayı, bazen sıkılmayı ve zorlanmayı,
bazense yüksek heves ve heyecan duymayı ve tekrar başlamayı içinde barındıran
bir deneyim halidir. (155)
Timaş
Yayınları, Haziran 2025 basım, 2.baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder