13 Ağustos 2025

SİYASAL VE SOSYAL BİLİMLER – ŞERİF MARDİN

-20.yüzyılın başlarında cereyan eden bir tıp kongresinde Freud’un nazariyeleri ilk defa tebliğ edildikleri vakit, delegelerden biri, bu yepyeni görüşlerin kendisinde yarattıkları tepkiyi şu sözlerle ifade etmişti: “Bu gibi mevzuların açıklanacağı yer bir tıp kongresi değil, bir polis mahkemesidir.”

-Osmanlı devlet adamlarının uzun zaman yapamadıkları “fikri atlama” savaşa dayanan bir iktisadiyat konseptinden vazgeçip “verimlilik” esasına dayanan yeni bir iktisadi anlayışa geçmemiş olmalarıdır.

-Osmanlı iktisadi muhayyilesinin uzun zaman devam edegelmiş olan kısırlığı bizi ilgilendiren husustur. “Kısır” sıfatını kullanabilmemizin sebebi, Osmanlı devlet adamlarının yeni gelir kaynağı ararken verimsiz olan bazı çarelere başvurmuş olmalarındandır. Bu çareleri dört başlık altında toplayabiliriz:

1-Eski tımar sistemini en eski şekliyle yeniden canlandırmak

2-Vergileri artırmak

3-Sikkenin tağyiri

4-Müsadere sistemi

Osmanlı imparatorluğunda iktisadi düşüncenin modernleşmesi bu dört esastan uzaklaşıldığı derecede gerçekleşebilmiştir diyebiliriz.

-Müsadere önceleri, devlet malını zimmetine geçirenler hakkında uygulanan bir çareyken, sonra mali tedbir haline getirilerek umumiyetle memuriyetleri sırasında servet edinmiş olanların mallarını ellerinden almak için kullanılmış bir usuldü.

-Hususi mülkiyetin korunması mefhumunun Osmanlı devlet adamlarının fikirleri arasında yer etmesi memleketimizde iktisadi düşüncenin gelişmesi bakımından muhakkak ki bir dönüm noktasını teşkil eder.

-Yeni Osmanlılar, Osmanlı imparatorluğunun iktisadiyatı noktasındaki teşhis ve tekliflerini iki noktada topluyorlardı; Bir kere onlardan bir kuşak önce eser vermiş olan aydınların “lüzum-ı sa’y ü amel” çağrısını yetersiz addediyorlardı. Onlara göre imparatorluğun iktisadiyatının düzeltilmesi her yönden yürütülmesi gereken bir işti. İkincisi; onlara göre Osmanlı imparatorluğu sonu gelmeyen istikrazlarla (borçlanmalarla) kendini hiçbir zaman kalkındıramazdı. Yegane hâl çaresi yerli bir tüccar zümresi meydana getirmek, yerli bankalar tesis etmek, yerli sanayiyi sağlam esaslara oturtmaktı. Aydınların yapmaları gereken işse milleti bu yolda, yani milli enerjilerini toplama yolunda teşvik etmekti.

-Türk lisanında yapılan ilk Marksist analiz Gaspıralı İsmail Bey’in Kozan’da çıkardığı Tercüman’ın sütunlarında görülmüştü. Bu tahlilinde Gaspıralı, Ermeni meselesinin esas itibariyle bir iktisadi mesele olduğunu ileri sürüyor ve Ermeni cemaatiyle etrafında yaşayan Kürt aşiretleri arasında iktisadi gelişme bakımından bir dengesizlik olmasına bağlıyordu.

-Mizancı Murad Bey’in Türk iktisadi düşüncesine getirdiği bir yenilik ziraatin, sanayinin ve ticaretin paralel olarak geliştirilmesi zaruretine inanmasıydı.

-İttihatçıların, karaborsacı Kara Kemallerin yardımlarıyla tesis etmeye çalıştıkları milli iktisadi müesseseleri kurmakta kullandıkları usullerde rasyonellik payı çok küçük, Osmanlı unsuru apaçıktı. Varlık vergisi tecrübesi, bu faktörlerin, çok Batılılaştığımızı zannettiğimiz bir anda bile kendilerini gösterebileceklerini ispat etti.

-Eğitim insanları uysallaştırmaz, onları daha kabarık isteklerle yüklü kimseler olarak karşımıza çıkarır. İsyankar İttihatçılar, çöken bir eğitim sisteminin değil Sultan Abdülhamid'in temelden değiştirdiği bir eğitim sisteminin ürünleriydi.

-19. ve 20.yüzyılda kaydedilen gerçek bir gelişme varsa o da fakirliğin bir ahlaksızlık sonucu olduğu şeklinde değerlendirmeye bir son verilmiş olmasıdır.

İletişim Yayınları, 2019 basım, 14.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...