-Duyguların
aygıtlarca rehin alınması ve bilinci açık tutan bedensel ve düşünsel eylemlerin
mekanik rutinlere hapsedilişi, sonunda sürprizlerle dolu olan geleceği ve
esnasında tüm yaşamı grileştirmek. Modern birey, bu yüzden her gün karşılaştığı
göz alıcı tekno-yeniliklerin olağanüstülüğü nispetinde hayretsizdir. Sayısız
kısır döngü karşısında hayıflanma imkânı, sanki insanın ellerinden alınmış da
aygıtlara tevdi edilmiş gibidir. (15)
-"Dünyanın
kendisi bir bilim kurgu evrenine dönüşmüştür." Scott Bukatman / Terminal
İdentity: The Virtual Subject in Post-Modern Science Fiction, Duke University
Press, 1993 (27)
-Bilim
kurgu, fazlaca içine düşüldüğü için belirsizleşen distopik bir hayatın hem
örüldüğü hem de çözüldüğü belirleyici bir anlatıya öncülük eder. Onun bir
öngörü olarak hakikate mutlak isabet etme şartı bulunmadığı gibi, tüm ilgisi
tahminler yürütmek üzerine de değildir. Bilim kurgu çoğu kez gerçeğin bir adım
gerisinde, geleceğin bir adım önündedir. (28)
-Bilim
kurgunun teknoloji ve gelecek tasavvurunda bazı kritik öngörüler öne çıkar. Bu
öngörüler beş başlık altında toplanabilir: İlki, geçmiş zamanın her anını
kaydeden cihazlar ve bu cihazlarla hatıraları yönetebilme kabiliyeti olacaktır.
İkincisi her birey devamlı çevrimiçi kullanacağı kontakt lensler aracılığıyla
insanları ve tükettikleri şeyleri derecelendirebilme yetkisine kavuşacaktır.
Üçüncüsü Büyük Veri Yapay Zekâ ile iş birliği halinde herkes
için özel ve kişisel ve istendiğinde topluca tecrübe edilen sanal bir zaman ve
mekânın alanını genişletecektir. Dördüncüsü, giyilebilir teknolojiler yoluyla
sağlıktan güvenliğe yaşamın her alanında tüm ilişkiler düzenini yeniden
formatlayacaktır. Sonuncusu, sağladığı bu riskli kolaylıpa istinaden -biraz da
kişisel verinin sınırlarındaki belirsizliklerden ötürü- mahremiyet ihlalleri ve
siber suçlar artacaktır. (29)
-İlerlemeci
dünya görüşü kendisini artık nesne/l olduğu varsayılan, ölçülebilir,
hesaplanabilir ve takip edilebilir parametrelerle üretmektedir. İlerlemecilerin
istatistiklere sıklıkla atıfta bulunması biraz da bundandır. Zira sayılar, öne
sürülecek iddianın manipülasyon gücünü eş zamanlı olarak hem ifşa hem de örtbas
eder. Halbuki veriler (data) "gerçeğe" dayansa bile bu yöntemle
üretilen argüman, gösterdiğinden daha fazlasını gizler. Alain de Botton'un da
çarpıcı bir şekilde belirginleştirdiği gibi "istatistiğin filesinden kaçıp
giden nice şey vardır." (13.dipnot/ Gelecek Daha Güzel Günler Mi
Getirecek? Domingo Yayıncılık, 2017 basım, sf:79) İlerlemeci aklın ifade aracı
olarak bu yaklaşım, yalnızca ne kadar sorusuna cevap arayabilmekte nasıl ve
niçinlere ise -kasıtlı ya da değil- sessiz kalmaktadır. (35)
-İlerleme(cilik),
herkesin yararına olan topyekûn büyümeyi değil; birbirleriyle rekabet halinde
ve genellikle birinin diğerlerini işlevsizleştirmek zorunda kaldığı bir büyüme
formunu ifade eder. Üstelik bu işleyiş, kendi dışında herhangi bir alternatif
bırakmayan kuşatıcılığa dayalıdır. Bu amaçla bir yandan sempatikleştirilmiş bir
dille kendisini düşmansızlaştırırken; diğer yandan sistemin ikilemlerini
-karşısındaki tüm antitezleri de bizzat kendi üretmesi suretiyle- aynılaştırır.
(36)
-İcat
edilen hiçbir aygıt, önce de belirtildiği gibi, başlangıçtaki vaadine mutabık
olarak yalnızca bir araç olarak kalmaz ve eninde sonunda kendisini geçerli
yapan amaçları adım adım terk edip; başkalaşır. (7.dipnot /Günther
Anders-İnsanın Eskimişliği: İkinci Endüstri Devrimi Çağında İnsan Ruhu Üzerine,
sf:122) Bu tespit Antik Yunan tragedya yazarlarından Sofokles'in "muazzam
hiçbir şey lanetini yanında getirmeden ölümlülerin hayatına girmez"
varsayımıyla örtüşür. Nir Eyal de aynı minvalde, bir okurunun şu vurgusunu
paylaşır: "Bir şeyin kötü bir amaçla kullanılması mümkün değilse, süper
güç olması düşünülemez." (9.dipnot/Nir Eyal, Karıncaya Takılınca, Elma
Yayınevi, 2015 basım, sf:9) Gerçekten de her teknolojik gelişme önce kendi
meşruiyetini sağlayacak geçerli bir faydayla öne çıkar, fakat kısa zaman içinde
üretilme nedenlerinden ve kullanım alanlarından sapar. (40-41)
-Modern
insan önce "aygıtla yaşama", sonra "aygıtta yaşama", en son
"aygıt olarak yaşama" fikrini benimsemektedir. (43)
-Bu
bağlamda Bauman'ın ironik bir ifadeyle tasvir ettiği gibi, yolunu kaybetme
korkusunu iliklerine kadar duyumsayan modern bireylerin, aşina oldukları her
şeyde teskin olmaya daima aç ve açık olduklarını eklemek gerekir.
(8.dipnot/Bauman, Retrotopya, Sel Yayıncılık, 2018 basım, sf:149)
Teknolojikleşmiş modernlerin sürekli farklı şeyler yapmanın özlemini dile
getirdiği halde, benzer ortamlardaki belli alışkanlıklara takılı kalmalarının
ve her gün aynı şeylerle meşgul olmalarının zımni gerekçesi bu olabilir. (47)
-"Yapay
Zekâ" der Baudrillard, "bizim gerçek yaratığımız. Uzun süreden beri
canlı yaratıklar halinde var olan bizler, insan ve makine karışımı tuhaflıklar
olarak varlığımızı sürdürüyor ve çoktandır kültürlerin ve işaretlerin,
farkların, değerlerin karışımından oluşan acayip bir kokteylin içinde yaşıyoruz."
(10.dipnot/İmkânsız Takas, Ayrıntı Yayınları, 2012 basım, sf:114) Halbuki
böylesine tehlikeli bir çelişkinin içinde yaşamayı kabullenmenin belki de tek
makul sebebi, yapay zekanın nereden bakılırsa insan ölümlülüğünü hatırlatan
sınırlılığı aşmada temsil ettiği simülatif imkandır. (53)
-Bedenin
aygıtların işleyişinde araçsallaştırılması zanaatkarlık gibi kişisel müdahale,
zevk ve özgün üretimin de önünü kalıcı bir şekilde tıkar. (60)
-Normalde
hepsi gerçek bir uzama tutunarak yaşayabilen hatıralar (4.dipnot/Gaston
Bachelard, Mekânın Poetikası, İthaki Yayınları, 2014 basım, sf:30) dijital
düzlemde ise mekansız ve zamansızdır. Bunların düşsel yansımaları olmayan ve
varlığın hiçbir boyutuna demir atamayan tek boyutlu ve kalımsız sayısal
görüntüleri vardır. Aygıta dayalı hatırlama seyri, tümüyle unutmasızdır da!
Burada tüm an'lar satın alınan hizmetin veya ürünün dijital bankasında daima
(ve esasında sadece) paylaşıma hazırdır. Bundan ötürüdür ki hafıza artık,
Quignard'ın teorisinin aksine (5.dipnot/Pascal Quignard, Adı Dilimin Ucunda,
Sel Yayıncılık, 2005 basım, sf:50-51) öncelikle unutulacaklar arasında yapılan
bir seçim değildir. Çünkü yine bir zamanlar geçmişin tiyatrosu olarak görülen
hafıza (6.dipnot/Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, İthaki Yayınları, 2014,
sf:38-39) unutmamayı taahhüt eden teknolojilerin elinde etkisizleştirilmiştir.
Böyle olduğu için anılar, mazinin insan hafızasındaki kusurlu ve bu yüzden
sahici parıltılarıyla değil; aygıtların ürettiği kusursuz ve bu yüzden duyuşsuz
ve çağrışımsız imgeler olarak var olabilmektedir. (64-65)
-Mesele
hafıza çipiyle ve disketiyle yaşayan kişi için artık unutmaya -dolayısıyla
hatılamaya- yer yoktur. Bu kişiye kontrollü ve sürekli hatırlamanın, daha
doğrusu "asla unutmamanın" katastrofik imkânı sağlanır ve içinde
yaşadığı zaman/mekân bağlarından kopartılır. Yani bellek aygıtları bir yandan
sonsuz canlılıkta kayıt ve arşiv altyapısı sağlarken, esasında hayati ve insani
olanın yollarını tıkar. Böylece geçmişi yönetmenin endüstrileri, anıları
dijital olarak erişilebilir kıldığı oranda mazinin kusurlu fakat sıcak imgesi
dondurulur. Geçmiş artık aygıtların temel besin kaynağıdır. Deneyimler ve
onlardan sızan duygulanımlar bile bu tekno-kültürde insanı değil, aygıtları
emzirir. (66-67)
-Modern
insanın güncel ve esas sorunu yoksunluk veya yoksulluk değil; çokluktur. O
köksüz de değildir; aksine çok dallıdır. Her bir dalın kendisini
mutlaklaştırdığı ve kutsadığı bir ağacın çok yönlü ağırlık merkezleri arasında
kararsız bırakılmıştır. Her pazartesi veya her yeni yıllara denk düşen yeni
başlangıçlar yanılsamasıyla tüm muammalarından kurtulacağını sanması bundandır.
(73)
-Bu
çağın insanı, belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar insan kalmaya
çalışmanın güçlükleriyle çevrelenmiştir. İnsanın kendisiyle baş başa kalması
bile varlığın en çetrefilli ve en pahalı teşebbüslerinden birine dönüşmüştür.
Modern insanın kendi varlığına uzanan yolları, aygıtların temin ettiği konfor
ve alışkanlıklar tarafından çoktan bastırılmıştır. Artık modernlerin
kendileriyle aralarındaki bağ, dolaysız bir yakınlığı değil; teknolojik
tasarımın ellerinde şekillenen ve aygıtlarla istiflenmiş devasa bir uzaklığı
ifade etmektedir. Belki de bu nedenle modern tekno-bireyler için kendi içine
yönelmek, kendi içinde kalmak, kendinde yoğunlaşmak, kendiyle vakit geçirmek ve
kendini imar etmek söylemde makbul; eylemde müşkül tercihlerdir. Bu nedenle
bireyler, günümüzde enerjilerinin en fazla dış dünyanın amorf-yığınlarını
taşıyan aygıtlarla/aygıtlarda harcarlar. (75)
Ketebe Yayınları, 2024 basım,
1.baskı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder