06 Ağustos 2025

VE GELECEK GELDİ - SERTAÇ TİMUR DEMİR

-Modern insan, sorumluluğunu üstlenmekten kaçındığı bedelsiz ödüller peşinde koşmakla yorgun. Modern asırda yaşam nostaljik "dün"lere, köksüz "şimdi"lere ve kişiyi ulaşılmaz emellere mecbur eden mücerret "yarın"lara mahkûm. Zamanın yitirilişini ilan eden bu tekinsiz hâl, her an tekrarlanıp duran yeni başlangıç avuntusunun, gerçekleşmeyen planların ve ayartıcı hayallerin çıkmaz sokağı. (14)

-Duyguların aygıtlarca rehin alınması ve bilinci açık tutan bedensel ve düşünsel eylemlerin mekanik rutinlere hapsedilişi, sonunda sürprizlerle dolu olan geleceği ve esnasında tüm yaşamı grileştirmek. Modern birey, bu yüzden her gün karşılaştığı göz alıcı tekno-yeniliklerin olağanüstülüğü nispetinde hayretsizdir. Sayısız kısır döngü karşısında hayıflanma imkânı, sanki insanın ellerinden alınmış da aygıtlara tevdi edilmiş gibidir. (15)

-"Dünyanın kendisi bir bilim kurgu evrenine dönüşmüştür." Scott Bukatman / Terminal İdentity: The Virtual Subject in Post-Modern Science Fiction, Duke University Press, 1993 (27)

-Bilim kurgu, fazlaca içine düşüldüğü için belirsizleşen distopik bir hayatın hem örüldüğü hem de çözüldüğü belirleyici bir anlatıya öncülük eder. Onun bir öngörü olarak hakikate mutlak isabet etme şartı bulunmadığı gibi, tüm ilgisi tahminler yürütmek üzerine de değildir. Bilim kurgu çoğu kez gerçeğin bir adım gerisinde, geleceğin bir adım önündedir. (28)

-Bilim kurgunun teknoloji ve gelecek tasavvurunda bazı kritik öngörüler öne çıkar. Bu öngörüler beş başlık altında toplanabilir: İlki, geçmiş zamanın her anını kaydeden cihazlar ve bu cihazlarla hatıraları yönetebilme kabiliyeti olacaktır. İkincisi her birey devamlı çevrimiçi kullanacağı kontakt lensler aracılığıyla insanları ve tükettikleri şeyleri derecelendirebilme yetkisine kavuşacaktır. Üçüncüsü Büyük Veri Yapay Zekâ ile iş birliği halinde herkes için özel ve kişisel ve istendiğinde topluca tecrübe edilen sanal bir zaman ve mekânın alanını genişletecektir. Dördüncüsü, giyilebilir teknolojiler yoluyla sağlıktan güvenliğe yaşamın her alanında tüm ilişkiler düzenini yeniden formatlayacaktır. Sonuncusu, sağladığı bu riskli kolaylıpa istinaden -biraz da kişisel verinin sınırlarındaki belirsizliklerden ötürü- mahremiyet ihlalleri ve siber suçlar artacaktır. (29)

-İlerlemeci dünya görüşü kendisini artık nesne/l olduğu varsayılan, ölçülebilir, hesaplanabilir ve takip edilebilir parametrelerle üretmektedir. İlerlemecilerin istatistiklere sıklıkla atıfta bulunması biraz da bundandır. Zira sayılar, öne sürülecek iddianın manipülasyon gücünü eş zamanlı olarak hem ifşa hem de örtbas eder. Halbuki veriler (data) "gerçeğe" dayansa bile bu yöntemle üretilen argüman, gösterdiğinden daha fazlasını gizler. Alain de Botton'un da çarpıcı bir şekilde belirginleştirdiği gibi "istatistiğin filesinden kaçıp giden nice şey vardır." (13.dipnot/ Gelecek Daha Güzel Günler Mi Getirecek? Domingo Yayıncılık, 2017 basım, sf:79) İlerlemeci aklın ifade aracı olarak bu yaklaşım, yalnızca ne kadar sorusuna cevap arayabilmekte nasıl ve niçinlere ise -kasıtlı ya da değil- sessiz kalmaktadır. (35)

-İlerleme(cilik), herkesin yararına olan topyekûn büyümeyi değil; birbirleriyle rekabet halinde ve genellikle birinin diğerlerini işlevsizleştirmek zorunda kaldığı bir büyüme formunu ifade eder. Üstelik bu işleyiş, kendi dışında herhangi bir alternatif bırakmayan kuşatıcılığa dayalıdır. Bu amaçla bir yandan sempatikleştirilmiş bir dille kendisini düşmansızlaştırırken; diğer yandan sistemin ikilemlerini -karşısındaki tüm antitezleri de bizzat kendi üretmesi suretiyle- aynılaştırır. (36)

-İcat edilen hiçbir aygıt, önce de belirtildiği gibi, başlangıçtaki vaadine mutabık olarak yalnızca bir araç olarak kalmaz ve eninde sonunda kendisini geçerli yapan amaçları adım adım terk edip; başkalaşır. (7.dipnot /Günther Anders-İnsanın Eskimişliği: İkinci Endüstri Devrimi Çağında İnsan Ruhu Üzerine, sf:122) Bu tespit Antik Yunan tragedya yazarlarından Sofokles'in "muazzam hiçbir şey lanetini yanında getirmeden ölümlülerin hayatına girmez" varsayımıyla örtüşür. Nir Eyal de aynı minvalde, bir okurunun şu vurgusunu paylaşır: "Bir şeyin kötü bir amaçla kullanılması mümkün değilse, süper güç olması düşünülemez." (9.dipnot/Nir Eyal, Karıncaya Takılınca, Elma Yayınevi, 2015 basım, sf:9) Gerçekten de her teknolojik gelişme önce kendi meşruiyetini sağlayacak geçerli bir faydayla öne çıkar, fakat kısa zaman içinde üretilme nedenlerinden ve kullanım alanlarından sapar. (40-41)

-Modern insan önce "aygıtla yaşama", sonra "aygıtta yaşama", en son "aygıt olarak yaşama" fikrini benimsemektedir. (43)

-Bu bağlamda Bauman'ın ironik bir ifadeyle tasvir ettiği gibi, yolunu kaybetme korkusunu iliklerine kadar duyumsayan modern bireylerin, aşina oldukları her şeyde teskin olmaya daima aç ve açık olduklarını eklemek gerekir. (8.dipnot/Bauman, Retrotopya, Sel Yayıncılık, 2018 basım, sf:149) Teknolojikleşmiş modernlerin sürekli farklı şeyler yapmanın özlemini dile getirdiği halde, benzer ortamlardaki belli alışkanlıklara takılı kalmalarının ve her gün aynı şeylerle meşgul olmalarının zımni gerekçesi bu olabilir. (47)

-"Yapay Zekâ" der Baudrillard, "bizim gerçek yaratığımız. Uzun süreden beri canlı yaratıklar halinde var olan bizler, insan ve makine karışımı tuhaflıklar olarak varlığımızı sürdürüyor ve çoktandır kültürlerin ve işaretlerin, farkların, değerlerin karışımından oluşan acayip bir kokteylin içinde yaşıyoruz." (10.dipnot/İmkânsız Takas, Ayrıntı Yayınları, 2012 basım, sf:114) Halbuki böylesine tehlikeli bir çelişkinin içinde yaşamayı kabullenmenin belki de tek makul sebebi, yapay zekanın nereden bakılırsa insan ölümlülüğünü hatırlatan sınırlılığı aşmada temsil ettiği simülatif imkandır. (53)

-Bedenin aygıtların işleyişinde araçsallaştırılması zanaatkarlık gibi kişisel müdahale, zevk ve özgün üretimin de önünü kalıcı bir şekilde tıkar. (60)

-Normalde hepsi gerçek bir uzama tutunarak yaşayabilen hatıralar (4.dipnot/Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, İthaki Yayınları, 2014 basım, sf:30) dijital düzlemde ise mekansız ve zamansızdır. Bunların düşsel yansımaları olmayan ve varlığın hiçbir boyutuna demir atamayan tek boyutlu ve kalımsız sayısal görüntüleri vardır. Aygıta dayalı hatırlama seyri, tümüyle unutmasızdır da! Burada tüm an'lar satın alınan hizmetin veya ürünün dijital bankasında daima (ve esasında sadece) paylaşıma hazırdır. Bundan ötürüdür ki hafıza artık, Quignard'ın teorisinin aksine (5.dipnot/Pascal Quignard, Adı Dilimin Ucunda, Sel Yayıncılık, 2005 basım, sf:50-51) öncelikle unutulacaklar arasında yapılan bir seçim değildir. Çünkü yine bir zamanlar geçmişin tiyatrosu olarak görülen hafıza (6.dipnot/Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, İthaki Yayınları, 2014, sf:38-39) unutmamayı taahhüt eden teknolojilerin elinde etkisizleştirilmiştir. Böyle olduğu için anılar, mazinin insan hafızasındaki kusurlu ve bu yüzden sahici parıltılarıyla değil; aygıtların ürettiği kusursuz ve bu yüzden duyuşsuz ve çağrışımsız imgeler olarak var olabilmektedir. (64-65)

-Mesele hafıza çipiyle ve disketiyle yaşayan kişi için artık unutmaya -dolayısıyla hatılamaya- yer yoktur. Bu kişiye kontrollü ve sürekli hatırlamanın, daha doğrusu "asla unutmamanın" katastrofik imkânı sağlanır ve içinde yaşadığı zaman/mekân bağlarından kopartılır. Yani bellek aygıtları bir yandan sonsuz canlılıkta kayıt ve arşiv altyapısı sağlarken, esasında hayati ve insani olanın yollarını tıkar. Böylece geçmişi yönetmenin endüstrileri, anıları dijital olarak erişilebilir kıldığı oranda mazinin kusurlu fakat sıcak imgesi dondurulur. Geçmiş artık aygıtların temel besin kaynağıdır. Deneyimler ve onlardan sızan duygulanımlar bile bu tekno-kültürde insanı değil, aygıtları emzirir. (66-67)

-Modern insanın güncel ve esas sorunu yoksunluk veya yoksulluk değil; çokluktur. O köksüz de değildir; aksine çok dallıdır. Her bir dalın kendisini mutlaklaştırdığı ve kutsadığı bir ağacın çok yönlü ağırlık merkezleri arasında kararsız bırakılmıştır. Her pazartesi veya her yeni yıllara denk düşen yeni başlangıçlar yanılsamasıyla tüm muammalarından kurtulacağını sanması bundandır. (73)

-Bu çağın insanı, belki de tarih boyunca hiç olmadığı kadar insan kalmaya çalışmanın güçlükleriyle çevrelenmiştir. İnsanın kendisiyle baş başa kalması bile varlığın en çetrefilli ve en pahalı teşebbüslerinden birine dönüşmüştür. Modern insanın kendi varlığına uzanan yolları, aygıtların temin ettiği konfor ve alışkanlıklar tarafından çoktan bastırılmıştır. Artık modernlerin kendileriyle aralarındaki bağ, dolaysız bir yakınlığı değil; teknolojik tasarımın ellerinde şekillenen ve aygıtlarla istiflenmiş devasa bir uzaklığı ifade etmektedir. Belki de bu nedenle modern tekno-bireyler için kendi içine yönelmek, kendi içinde kalmak, kendinde yoğunlaşmak, kendiyle vakit geçirmek ve kendini imar etmek söylemde makbul; eylemde müşkül tercihlerdir. Bu nedenle bireyler, günümüzde enerjilerinin en fazla dış dünyanın amorf-yığınlarını taşıyan aygıtlarla/aygıtlarda harcarlar. (75)

Ketebe Yayınları, 2024 basım, 1.baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...