-Kendisi
ve yakınları için, günlük yaşamın tehlikelerine oranla çok yoğun ve sıkça
endişe duymak
-Çoğunlukla
fiziksel aşırı gerilim
-Sürekli
biçimde tehlikeleri düşünmek; tehlike riski düşük (gerçekleşme ihtimali az veya
ciddi olmayan) olayları kontrol edebilmek için bile beklentiler içinde olmak.
(28)
-Birçok
araştırma, kaygı bozukluklarının değişik biçimlerinde, birinci derece akrabaların
dörtte birinde kaygı bozukluklarına rastlanıldığını saptamıştır. (34) Bazı
araştırmalar, agorafobi (açık alan korkusu) ya da panik atak gibi kaygı
bozukluklarına yakalanmış olan hastalarda ayrılma, taşınma, yas, iş değiştirme
gibi yaşam süresince her zaman karşılaşılabilecek olaylara, bozukluğun ortaya
çıkışından bir ay öncesinde daha sık rastlanıldığını göstermişlerdir. Bazı
araştırmacılar ise çocukluktaki ölüm ve anne-baba ayrılığı vakaları üzerinde
durmuşlardır. Diğer "zor kişilikler"de olduğu gibi, kaygılı bir
kişiliğin oluşması için, muhtemelen, kalıtımsal özelliklerin, eğitimden
edinilen görgünün ve bazen de sarsıcı olayların bir bileşimi gereklidir. (35)
-Kaygılı
kişilikleri idare etmek için şunları yapın: Güvenilir olduğunuzu gösterin /
Geniş ve hoşgörülü olmasına yardımcı olun / İnce bir mizah kullanın / Doktora
görünmesi için onu teşvik edin. (40-41)
-Eğer
kaygılı kişi, sinirsel gerilimin arttığı her durumda, bu ister bir toplantıdan
sonra ister telefon görüşmesinden önce ya da direksiyon başında trafik
sıkıştığında olsun, kendini kısa gevşemeler (Schultz, Jacobson, yoga ya da
diyafram soluması) yapmaya alıştırdıysa bu alışkanlığın ona çok büyük yararları
olacağını hatırlatalım. (43)
-Oldukça
yeni olan bilişsel tedavilerin, karmaşık görünümlerine rağmen, uygulamaları
oldukça kolaydır ve bu tedaviler kaygılı kişilikler üzerinde özellikle etkili
olmaktadır. Kaygılı hasta üç büyük aşamadan geçerek iyileşecektir:
1-Çoğunlukla
kaygıların neden olduğu heyecanlara bağlı düşüncelerin ortaya çıkarılması.
Tedavi uzmanı hastadan, kendini çok kaygılı hissettiği anlardaki "iç
söylemini" kaydetmesini isteyecektir. (örneğin:"Eğer bu raporu
zamanında yetiştiremezsem bir felaket olacak" gibi)
2-İstem
dışı ortaya çıkan kaygılı düşünceleri kıyaslamaya yönelik bir "alternatif
iç söylemin" oluşturulması. Burada söz konusu olan, hastanın devamlı
"her şey iyi gidiyor" diye tekrar edeceği bir Coue yöntemi değil,
ama, yine kaygılı bir içerik taşısa da istem dışı söylemine oranla iyileştirici
bir yönü de olan hastanın kendi cümleleridir. (Örneğin: "Bu raporu
zamanında bitirmek iyi olacak, ama bunu başaramazsam ek bir süre de
isteyebilirim.")
3-En
son aşama ise, tedavinin en önemli evresidir ve kaygılı kişinin yaşam ve dünya
hakkındaki temel inanışlarını yeniden gözden geçirmeyi başarmak amacıyla
bunları tartışmaya açmaktır. Bilişsel tedavide her zaman olduğu gibi, tedavi
uzmanı, hastaya belli bir düşünceyi ne tavsiye eder ne de belli bir düşünceye
karşı çıkar, ama Sokrates gibi sorular sorarak hastanın inanışlarını yeniden gözden
geçirmesinde ona yardımcı olur. (Raporu yetiştirme konusunda kaygı duyan hasta
örneğinde, hastanın temel inanışını ortaya koyan belki de şu
cümledir:"Eğer başkalarının sizden beklediğini tam olarak yapmazsanız,
kendinizi kapının önünde bulursunuz.") (43-44)
-Kaygılı
kişiliklere şunları yapmayın: Kendinizi esir durumuna düşürmeyin / Onu
şaşırtmayın (Habersiz gelmek, hiç beklenmeyen bir haberi birdenbire açıklamak,
dalga geçmek için haber uydurmak gibi eylemler, kaygılı kişileri yerinden
zıplatacak, hatta hemen paniğe sürükleyecek hareketlerdendir) / Kendi
sıkıntılarınızı boşu boşuna onunla paylaşmayın / Can sıkıcı konuşmalardan uzak
durun. (47)
2-Paranoyak Kişilikler
-Kendi
hakkındaki kötü niyetlerinden dolayı diğer insanlardan kuşkulanır. Çevresinde
dönen olaylara karşı çok dikkatlidir ve hep tetiktedir. Kimseye içini dökmez
kuşkucudur. (53)
-Başkalarının
hatta kendi yakınlarının dürüstlüğünden bile kuşku duyar, çoğunlukla
kıskançtır. Olayın bütününü göz önünde bulundurmadan, canla başla kuşkularının
kanıtlarını ayrıntılarda arar. (53)
-Hakarete
uğradığını hissederse, bin kat fazlasıyla misillemede bulunur. Hep kendi
önceliği ve haklarıyla uğraştığından, kolaylıkla hakarete uğradığını sanır.
(53)
-Kendini
akılcı, soğuk, mantıklı gösterir ve başkalarının gösterdiği kanıtlara direnir.
Sevgi ya da olumlu duygular göstermede güçlük çeker, mizah yönü gelişmemiştir.
(53)
-Bir
paranoyağın tedavisi gerçek bir meydan okumadır; çünkü böyle bir hastaya yardım
etmenin ilk koşulu güvenini kazanmaktır. Oysa birine güvenmek onun en zor
başarabileceği bir iştir. (65)
-Bir
paranoyağa kızgınlığınızı göstermek gerekir. Bu kızgınlığı gösterirken
şunları söyleyin: "Artık isteklerinizi duymak
istemiyorum" ya da "Her gün aynı şeyi tekrarlamakla canımı
sıkıyorsun." Bu iki örnekte de onun kişiliğini değil bir davranışını
eleştirmiş oluyorsunuz. Öte yandan, aşırı bir duygunun ifade edilmesi bazen
onda, sizin samimiyetinizi yeniden gözden geçirmeye yol açabilir. Bu kızgınlığı
gösterirken şunları ise söylemeyin: "İşe yaramaz birisin"
ya da "Seni içeri atmak gerekir." ya da "Tedavi
görmelisiniz." bunları söylediğinizde onun kişiliğine saldırmış
olacaksınız. Paranoyak kişi bunu kabul edilemez bulacak ve size karşı daha ağır
saldırılara geçecektir. (75)
-Paranoyak
kişilikleri idare etmek için şunları yapın:
*Nedenlerinizi
ve niyetlerinizi açıkça belirtin.
*Biçimsel
kurallara büyük bir titizlikle uyun
*Onunla
düzenli bir ilişki sürdürün
*Yasalara
ve yönetmeliklere göndermeler yapın
*Küçük
zaferler kazanmasına izin verin ancak bunları siz saptayın
*Başka
mütefikler arayın.
-Paranoyak
kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:
*Yanlış
anlamaları düzeltmekten kaçınmayın
*Kendi
yarattığı imaja saldırmayın
*Hata
yapmayın
*Arkasından
dedikodu yapmayın öğrenecektir
*Politika
tartışmayın
*Siz
de paranoyak olmayın. (79)
3-Histriyonik (Oyuncu)
Kişilikler
-Başkalarının
dikkatini çekmeye çalışır, genel ilginin odağında olmadığı ortamlardan
hoşlanmaz. Yoğun olarak etrafındakilerin sevgisini arar. Sık sık değişen
duygularını dramatize ederek açığa vurur. Daha çok, izlenimlerini yansıtan,
açık olmayan ve ayrıntıları kaçıran duygusal bir konuşma tarzı vardır.
Çevresindeki kişileri abartılı biçimde idealize etme ya da aşağılama
eğilimindedir. (84)
-Gerçekten
de histriyonik kişiliklerin, şaşırtıcı görünümlerinin ardında yatan kendilerini
değersiz bulmalarıdır. Onlar başkalarının hayranlık dolu bakışlarından cesaret
toplamaya çalışırlar. (84)
-1980
yılında "isterik kişilik" deyimi, psikolojik bozuklukların Amerikan
sınıflandırılmasından (DSM-III) çıkarıldı. İsterik denilen kişiliklerin
heyecanlaırnı aşırı ve abartmalı bir şekilde ifade etmeleri, kişiliklerinin
oldukça değişmez bir özelliği olarak görülüyordu. İşte bu nedenle, Latince
histrio sözcüğünden gelen ve flüt sesiyle pandomim yapan oyuncuyu çağrıştıran
"histriyonik" teriminin kullanılmasına karar verildi. (85)
-Histriyonik
kişilikleri idare etmek için şunları yapın:
*Dramatik
durum ve aşırılıklara hazır olun.
*Ona,
ara sıra, sınırlarını belirleyerek oyunlarını oynayabileceği bir alan bırakın
*Her
"normal" davranışında ilgi gösterin.
*Kahramanlk
mertebesinden, zavallılık düzeyine indirilmeye, ya da tam tersine hazır olun.
-Histriyonik
kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:
*Onunla
alay etmeyin.
*Çoğunlukla
sahte olan baştan çıkarma davranışları karşısında heyecana kapılmayın.
*Çok
yumuşak olmayın. (97)
4-Saplantılı Kişilikler
Saplantılı
kişilik özellikleri
Mükemmeliyetçilik: Çoğunlukla, sonucu
etkileyecek kadar, ayrıntılara, prosedürlere, düzenlemelere ve sıralamaya aşırı
derecede dikkat eder.
Diretme: İnatçıdır. Her şeyin
kurallarına ve onun beklentisine uygun biçimde yapılması için ısrar eder.
İlişkilerde
Soğukluk:
Sıcak duygularını ifade etmekte zorlanır. Çoğunlukla şekilci, soğuk ve
sıkıntılıdır.
Kuşku: Bir hata yapmaktan
korktuğundan karar vermekte zorlanır. Aşırı derecede tereddüt eder ve ince
düşünür.
Ahlaki
sağlamlık:
Aşırı boyutlarda vicdanlı ve titizdir.
-Saplantılı
kişilikleri idare etmek için şunları yapın:
*Düzenli
ve kesin olmalaırnı beğendiğinizi gösterin.
*Öngörme
ve organizasyonlar yapma ihtiyacına saygı gösterin.
*Çok
ileriye gittiğinde, kesin ve somut kanıtlara dayanan eleştirilerde bulunun.
*Güvenilir
ve olduğu gibi görünen birisi olun.
*Ona
gevşemenin sevincini yaşatın.
*Ona
"hatalarını" aranan niteliklere dönüştüren uygun görevler verin.
-Saplantılı
kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:
*Tuhaf
takıntılarıyla alay etmeyin.
*Düşünce
sisteminin içine sürüklenmekten sakının.
*Fazla
sevgi göstermeyin, onu takdir ve hediyelere boğmayın. (115)
5-Narsist (Özsever)
Kişilikler
-Narsist
bir kişinin kişiliği şu özelliklerden oluşur: Olağanüstü ve ayrıksı olduğu
duygusunu taşır. O her şeyi herkesten daha çok hak etmektedir. Aşk ve meslek
yaşamında elde edilecek büyük başarıların tutkularıyla doludur. Çoğunlukla
fiziksel görünümüne ve giysilerine pek düşkündür. (120)
-Narsist
bir kişinin başakalarıyla olan ilişkileri ise şu özelliklerden oluşur: İlgi ve
ayrıcalıklar bekler ama karşılık vermeye zorunluluk hissetmez. Beklediği ayrıcalıklar
kendisine sunulmazsa kızar ve öfkelenir. Amaçlarına ulaşmak için başkalarını
kullanır ve sömürür. Kendisini başkalarının yerine koyma duygusu gelişmemiştir,
başkalarının duygularından etkilenmez. (120)
-Birçok
işletme yöneticisi vie, en iyi satıcılarının çoğunlukla biraz narsist kişile
rolduklarını açıkladılar. Kendilerinden eminler, özel bir itina gösterdikleri
görünümlerinden memnunlar, biraz oyuncular, reddedildikleri zaman bunu
üzerlerine almıyorlar (benim suçum değil ki!). Narsistik özelliklerinin başarı
arzularını kamçıladığı ve başkaları için çoğu zaman zor ve cesaret kırıcı olan
durumlar karşısında ayakta kalabilmelerini sağladığı muhtemeldir. Günlük
hayatta, bir parça narsisizm işe yarar. Muhataplarının gereksinmelerine ve
içinde bulundukları zorluklara karşı duyarlı olmayan narsistler, istediklerini
elde etmek için, ruhsal çalkantılar içine girmeden savaşırlar. (125)
-Birini
ikna etmek için, işe, onun görüşünü anladığınızı açıklamakla başlamak daha
uygun olur. (Bu onunla aynı görüşte olduğunuz anlamına da gelmez) (130)
-Narsist
kişileri idare etmek için şunları yapın:
*Samimi
olduğu her durumda onu takdir ettiğinizi gösterin.
*Başkalarının
tepkilerini ona izah edin.
*Görgü
kurallarına ve kalıplara çok titiz biçimde uyun.
*Sadece
zorunlu eleştirileri yapın ve açık olun.
*Başarılarınızı
ve ayrıcalıklarınızı gizleyin.
-Narsist
kişileri idare etmek için şunları yapmayın:
*Kendisine
sistematik olarak karşı çıkmayın.
*Sizi
kullanmasına karşı dikkatli olun
*Yinelemek
istemediğiniz iyilikleri hiçbir zaman yapmayın.
*Almadan
veren olmayın. (137)
6-Şizoid (İçekapanık)
Kişilikler
-Şizoid
kişilik özellikleri şunlardır: Çoğunlukla anlaşılmaları güç, ilgisiz ve tasasız
bir görüntü çizerler. Başkalarının iltifatlarına ya da eleştirilerine ilgi
göstermez havalardadırlar. Özellikle tek başına gerçekleştirilen etkinlikleri
seçerler. Samimi dostları az sayıda ve genellikle aile çevresindendir. Birine
kolay bağlanamazlar. Başkaları ile birlikte olmayı aramazlar. (141)
-Geçim
ekonomisine dayalı toplumlarda, bir erkeğin değişik ve hoş konuşabilmesi, uzun
kış gecelerinde aranan bir özellik olsa bile, bir üstünlük sayılmıyordu. Onun
özellikle çalışkan, bedenen güçlü ve az kavgacı olması arzu ediliyordu.
Kadınların ise dayanıklı, kocasına boyun eğen, iyi anne olmaları en çok aranan
özelliklerdi (Tabii ki iyi bir çeyizle birlikte). Tüm bu özellikler ise güzel
bir şizoid için biçilmiş bir kaftandı. (146)
-Şizoid
kişileri idare etmek için şunları yapın:
*Yalnız
kalma isteklerine saygı gösterin.
*Ona
kendi özelliklerine uygun işler önerin.
*İç
dünyası ile ilgilenin.
*Sessiz
niteliklerinden dolayı onu takdir edin.
-Şizoid
kişileri idare etmek için şunları yapmayın:
*Yoğun
heyecanlarını dışa vurmasını istemeyin.
*Aşırı
konuşarak onu bunaltmayın.
*Yalnızlığa
gömülmesine izin vermeyin. (154)
7-A Tipi Davranışlar
-A
tipi davranış özellikleri
Zamanla
Mücadele: Sabırsız,
tek düşüncesi daha hızlı davranmak, sınırlı zamana maksimum işi sığdırıyor,
özen ve kesinliğe düşkün, insanların yavaşlıklarına tahammülsüz.
Yarışma
Duygusu: Görüşmeler,
eğlence sporları gibi yaşamın suya sabuna dokunmayan aktivitelerinde bile
"kazanma" isteği ön planda.
Olaya
katılma: Çok
çalışıyor, işi fazlasıyla benimsiyor ve eğlenceyi bile amaca yönelik bir görev
haline getiriyor. (159)
-A
tipi için günlük yaşamdaki her olay sanki bir meydan okumadır. A tipi bütün
olaylara hâkim olmak ister. A tipi, olay ne olursa olsun -ister büyük bir
anlaşmayı tartışmak ya da bir otomobil tamiri faturası- bütün gücünü seferber
eder. Önemli bir olay karşısında hepimiz harekete geçeriz, ancak A tipi için,
her olay önemlidir. (160)
-A
tipi, ortalama bir kişiden daha sık, daha uzun ve daha yoğun stresler yaşama
eğilimi gösterir. Çoğunlukla kendini toparlama evresini önemsemez, genç ve
formdayken bunun sonuçlarını kolayca kaldırır. Ancak yaş ilerledikçe
"aşırı gerginlik" riski artar. (165)
-A
tipinin avantajları şöyle sıralanabilir: Kendini olaya
kaptırır/Üretkendir/Hırslıdır/Mücadelecidir/Çalışmasına saygı
duyulur/Yönlendiricidir/Enerjiktir/Hızla yükselir/Mesleğinde başarılıdır.(166)
-A
tipinin riskleri şöyle sıralanabilir: Dur durak tanımaz/Yavaşlamayı
bilmez/Aile yaşamı yoktur/Uzlaşımı sevmez/Otoritet olması nedeniyle
dışlanır/Başkalarının cesaretini kırar/Aşırı stresle birlikte sağlık sorunları
ortaya çıkar/Çatışmalara bağlı olarak meslekte ilerleyememe, sağlık sorunları
ve evlilik sorunları yaşar. (166)
-A
tipi kişileri idare etmek için şunları yapın:
*Kesin
ve güvenilir olun.
*Sizi
denetim altına almaya kalkıştığında kişiliğinizi hissettirin.
*Hoşgörü
göstermesi konusunda ona yardımcı olun.
*Gevşemenin
hazzını keşfetmesini sağlayın.
-A
tipi kişileri idare etmek için şunları yapmayın:
*Olay
soğumadan onunla tartışmayın.
*Sizi
anlamsız rekabetlere sürüklemesine izin vermeyin.
*Onunla
olan anlaşmazlıklarınızı dramatize etmeyin. (177)
8-Depresif Kişilikler
-Depresif
kişilik özellikleri
Karamsarlık: Olayların kötü
yanlarını, olası tehlikeleri öne çıkarır; olayların olumsuz yönlerini
abartarak, olumlu yönünü küçümser.
Hüzünlü
mizaç: Yolunda
gitmeyen bir şey olmasa bile hep üzüntülü, ağlamaklı durumdadır.
Anhedoni
(hazsızlık): Hoş
olarak kabul edilen şeylerden bile (eğlence, mutlu olaylar) az zevk alır.
Kendini
küçük görme: Kendini
"diğerlerinin seviyesinde" görmez, uyum sağlayamaz ve suçluluk duyar
(başkalarını onu takdir etse bile). (181)
-Eğitimde
çocuğun kendisi hakkında kötü bir imaj edinmesine katkıda bulunan her şeyin,
çocuk özellikle biyolojik açıdan da buna yatkınsa, depresif bir kişilik
geliştirme riskini yükseltmesi mümkündür. Çocuğa, edinilmesi mümkün olmayan
yetkinlik düşüncelerinin dayatıldığı bazı geleneksel eğitimler, çocukta
depresif bir kişilik geliştirecek olan yetersizlik ve suçluluk duygularına yol
açabilir. (186)
-Bir
depresyon söz konusu olduğunda, başlıca üç tür psikoterapi anlayışıyla
karşılaşırız:
1-Psikanalitik
yönlendirmeli psikoterapiler, hastanın o zamana kadar farkında olmadığ,ı, zevk almasını
engelleyen "blokajın" bilincine varmasına yardımcı olurlar. Burada
söz konusu olan basit açıklamalar değil, hasta ve terapi uzmanı arasında ortaya
çıkan (transfer), bilinçaltı mekanizmalarının bilincine varılmasıdır.
Psikanalitik yönlendirmeli psikoterapi depresif kişiliğin özel sorunlarına
uygulanmış olmalıdır. Terapi uzmanı aktif olmalı, konuşmalı ve hastasıyla birlikte
onun günlük sorunlarına eğilmekten kaçınmamalıdır (hasta, uzun suskunlukları
bir red ve ilgisizlik işareti olarak göreceğinden buna tahammül edemez ve bu
durumu kişiliğinin sıradanlığına bağlar). Terapi uzmanı, hastasının yoğun
depresyona girmesi durumunda, ona depresyon giderici ilaçlar önerebilecek bir
hekimle de bağlantıda olmalıdır.
2-Bilişsel
terapiler, daha
çok yenidirler ve özel olarak depresyonun tedavisine odaklanmışlardır.
Basitleştirmek için, depresyonun tedavisine odaklanmışlardır. Basitleştirmek
için, depresyonun, hastanın bilgileri yanlış değerlendirmesine bağlı olduğunu
düşünürler. Amaç, hastanın kendisi ve dünya hakkında karamsar görüşünü
sorgulamasına yardımcı olmaktır. Terapi uzmanı, hastaya Sokrates tarzında
sorular sorarak, onu depresif inançları konusunda düşünmeye yönlendirmek
amacıyla işe karışır. Bu terapilerin üstünlüğü, sağlam araştırmalarla test
edilmiş olmalarından kaynaklanır. Üstelik en etkili anti depresif ilaçlar
düzeyinde başarı sağladıkları da kanıtlanmıştır.
3-Benlik psikolojisinden
kaynaklanan kişilerarası terapi depresyon konusunda, bilişsel
terapiyle aynı, hatta daha başarılı sonuçlara ulaşmaktadır. (187-88-89)
-Depresif
kişileri idare etmek için şunları yapın:
*Sorular
sorarak dikkatini olumlu yönlere çekin.
*Neşeli
etkinliklerle oyalayın.
*Onu
dikkate aldığınızı gösterin.
*Onu
bir hekime görünme konusunda ikna edin.
-Depresif
kişileri idare etmek için şunları yapmayın:
*Ona
kendine gelmesini, canlanmasını söylemeyin.
*Onu
azarlamayın, ahlak dersi vermeyin.
*İçinde
bulunduğu durgunluğa siz de sürüklenmeyin. (198)
9-Bağımlı Kişilikler
-Bağımlı
kişilikler başkaları tarafından desteklenme ve rahatlatılma ihtiyacı hisseder
ve ilişkilerin bozulması endişesi taşırlar. (205)
-Hiç
değişmeyen iki kanı bağımlı kişiliği belirler: bunlardan ilki, yalnız başına
hiçbir şeyin başarılamayacağına duyulan inançtır. İkincisi ise, başkalarının
bizden daha güçlü oldukları ve onlarla iyi geçinirsek bize yardım
edebilecekleridir. İşte bu yüzden, onların devamlı desteklerini aramak ve
onlara mümkün olduğunca bağlanmak yaşamsal bir önem taşır. (206)
-Bir
çocuk sevdiklerinin, onun uzaklaşmasını kaldıracak ve kabul edecek kadar
kendisini sevdiklerinden emin olursa, bağımsızlığa doğru bir adım atabilir.
İkinci aşamada, çocuk, ortaya koyduğu bağımsızlık çabalarının anne ve baba
tarafından desteklendiğini ve yüreklendirildiğini görmelidir. (210)
-Evlilik
terapi uzmanları, bağımlı kişiliklerin isteyerek sahiplenici ve hükmedici hasta
kişileri eş olarak seçtiklerini gözlemlerler. Dayak yiyen kadınların ya da
alkolik erkeklerin çoğunluğu bağımlı kişiliklerdir. (214)
-Bağımlı
kişileri idare etmek için şunları yapın:
*Başarılarından
çok girişimlerini destekleyin, başarısızlıkları önemsememesi konusunda
kendisine yardım edin.
*Eğer
sizden bir tavsiye isterse, cevap vermeden önce onun kişisel düşüncesini
öğrenin.
*Ona
kendi zaaf ve kararsızlıklarınızı anlatın, ondan öğüt ve yardım istemekten
çekinmeyin.
*Onu
etkinliklerini artırma konusunda teşvik edin.
*Onsuz
da bazı şeyler yapabileceğinizi, bunu, onu terk etmek anlamına gelmediğini
açıklayın.
-Bağımlı
kişileri idare etmek için şunları yapmayın:
*Acil
olarak sizden rica etse bile, onun yerine karar almayın; darda kaldığı her
durumda yardımına koşmayın.
*Başarısız
olsalar bile, girişimlerini eleştirmeyin.
*Kendi
başına yaşamasını öğrenmesi için, onu tümüyle terk etmeyin.
*"Ayak
işlerini" yaparak ya da size hediyeler sunarak bağımlılığı satın almasına
izin vermeyin.
*Onun
sürekli olarak "gölgenizde" yaşamasını kabul etmeyin. (224)
10-Edilgin Saldırgan (Pasif
Agresif) Kişilikler
-Edilgen
saldırgan kişilik özellikleri: Kişisel veya profesyonel alanda başkalarının
isteklerine karşı genellikle bir dineriş gösterir. Ermirleri aşırı derecede
tartışır, otoriteyi temsil edenleri eleştirir. Ancak bu işi dolaylı yoldan
yapar: kendisine verilen işi savsaklar, bitirmez, bilerek sonuçlandırmaz,
"unutur", anlaşılmamaktan ya da nefret edildiğinde yakınır, kendisine
haksız davranıldığını ileri sürer. (229)
-Bir
kişilik bozukluğunun edilgin-saldırgan olarak tanımlanması için, bazı
davranışlarının tüm yaşamı boyunca ve hayatın her alanında hemen hemen hiç
değişmemiş olması gerekir. (231)
-Edilgin-Saldırgan
kişilikleri idare etmek için şunları yapın:
*Sevecen
olun
*Mümkün
olan her durumda görüşünü alın
*Kendini
ifade etmesine yardımcı olun
*Ona,
oyunun kurallarını hatırlatın
-Edilgin-Saldırgan
kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:
*Size
olan muhalefetini görmezlikten gelmeyin
*Onu
anne baba üslubuyla eleştirmeyin
*Sizi
karşılıklı misilleme oyununa sürüklemesine izin vermeyin (243)
11-Sakınımlı Kişilikler
-Sakınımlı
kişiliklerin özellikleri
Aşırı
duyarlılık: Eleştirilmekten
ya da kendisiyle alay edilmesinden korkar, gülünç duruma düşmekten endişe
duyar. Karşıdakinin iyi niyetinden emin olmadan insanlarla ilişki kurmaktan
sakınır.
Sıkıntılı
duruma düşeceği ya da incinebileceği durumlardan sakınır: Yeni kişilerle tanışma, yeni
bir iş, samimi bir ilişkinin gelişmesi vb
Kendini
değersiz görme: Kendine
az güvenir, yeteneklerini ve başarılarını küçümser. Başarısızlıktan korktuğu
için, çoğunlukla silik bir rol ya da yeteneklerinin altındaki görevleri
üstlenir. (247)
-Toplumsal
kaygı, kendimizi başkalarının değerlendirmesine sunduğumuzda bizi saran
endişedir. (250)
-Sakınımlı
kişilikleri idare etmek için şunları yapın:
*Ona
aşılması gerekli zorlukları aşamalı olarak gösterin.
*Görüşünün
sizin için taşığı önemi açıklayın.
*Karşıt
düşünceleri kabul edebileceğinizi anlatın.
*Eğer
onu eleştirmek istiyorsanız, işe önce genel bir övgü ile başlayın, sonra
davranışları üstüne oldukça kesin konuşun.
*Desteğinizin
sürekliliğine inanmasını sağlayın.
*Hekime
görünmesini teşvik edin.
-Sakınımlı
kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:
*Onu
alaya almayın ve ona kızmayın.
*Bütün
angaryaları üstlenmesine izin vermeyin. (264)
12-Narsist - Histriyonik
Kişilikler
-Bu
tip kişi, histriyonik kişiliğin abartılı ve ayartıcı davranışlarını, narsist
kişiliğin kendini üstün görme ve alınganlık duygularıyla birlikte sergiler.
(267) Kendilerini iyi hissettiklerinde narsist dönemlerini, yardıma ihtiyaç
duyduklarında ve teselli aradıklarında histriyonik dönemlerini yaşarlar. (268)
13-Sakınımlı - Bağımlı
Kişilikler
-"Katıksız
sakınımlı" bir kişi, kendisinde kaygı ve korku uyandıracak bütün toplumsal
ilişkilerden sakınır. "Katıksız bağımlı" bir kişi ise, tam tersine
başkalarıyla beraber olmak için her şeyi yapmaya hazırdır. (268)
14-Antisosyal Kişilikler
(Sosyopat)
-Bu
kişiliğin özelliği, tepkisel davranışlardan, projelere uzun süre bağlı kalamama
ve son derece zayıf bir suçluluk duygusuyla birlikte (hatta böyle bir duyguya
hiç rastlanılmaması), toplumsal yaşamın yasa ve kurallarına karşı gösterilen
saygı eksikliğinden oluşur. Bu kişiliğe erkekler arasında, kadınlara oranla üç
kat daha fazla rastlanır. Bütün kişilik bozuklukları gibi ergenlik çağında
ortaya çıkar. (269) Sosyopat'ın temel inanışı: "Canın bir şey çekiyorsa,
hemen al" biçiminde olabilir. (271) Sosyopat erkekler, çoğunlukla bağımlı
kadınlarla evlidirler. Çünkü sonuna kadar onları terk etmeyerek,
çılgınlıklarına katlanabilenleri yalnızca bağımlılardır. (272)
15-Borderline (Sınır)
Kişilikler
-Tepkisel
davranışlar sınır kişiliklerin ayırıcı özelliğidir. Ancak bu kez oldukça
değişken bir mizacın kışkırtması da bu kişilere sürekli bir kriz durumu
yaşatır. Borderline kişilikler, şiddetli ve denetlenmesi oldukça zor heyecanlar
ve özellikle de başkalarına ya da kendi benliklerine yönelen yoğun öfkelenme
nöbetleriyle yıpranırlar. Öfke çoğu kez yerini, bir boşluk ve sıkıntı hissiyle
birlikte depresif bir mizaca bırakır. Yakınlarına, sevilmek ve yalnız
bırakılmamak isteklerini açıklarlar. Ama, bu içli dışlı ilişkiler onları tehdit
etmeye başlayınca aniden kaçarlar. (273) Kişilik problemleri olanlar arasında
intihar oranı en yüksek gruptur. (273)
16-Şizotipik Kişilikler
-Bu
kişiliklerin kendileri, başkaları ve dünya hakkında tuhaf inanç ve algılamaları
vardır. Doğal olarak "tuhaf", kişinin ait olduğu kültürel grubun
geleneksel inançlarına göre tanımlanır. Bugünkü toplumda şizotipik kişilikler
batınilik, Doğu dinleri ve new-age inançlarıyla ilgilenir. Ancak çoğu zaman,
kendilerini grup içinde rahatsız hissettiklerinden yalnızlığı tercih ederler.
(275)
17-Sadik Kişilikler
-Kişiliğin
pek merak uyandırmayan bu bozukluğu, başkasına egemen olmaya ya da acı
çektirmeye yönelik davranış ve tutum birlikteliğiyle kendini belli eder. Sadik,
başkasına egemen olmaya veya acı çektirmeye, bir amaca ulaşmak için değil, bir
"zevk için" başvurur. Sadik bir kişilik, yasaya karşı gelmeden,
"izin dahilindeki" davranışlarla başkasına acı çektirebilir. Toplum
içinde birini yaralayıcı sözlerle aşağılamak, çocukları gereğinden fazla
cezalandırmak, emrinde çalışanları kovma tehdidiyle korkutmak, hayvanlara kötü
davranmak, başkasının acısıyla alay etmek, başkalarını aşağılayıcı ya da
küçük düşürücü davranışlara zorlamak, sadik bir kişiliğin işaretleri olabilir.
Bozukluk ergenliğin başlarında, daha çok da erkek çocuklar arasında görülür.
(277)
-Kişiliklerin
genetiğinden söz edildiğinde birçok insanın rahatsızlık duymasına (özellikle
Batı dünyasında) yol açan dört neden: Yahudi-Hristiyan geleneği / Cumhuriyetçi
gelenek / Psikanalitik gelenek / Ürkütücü anılar. (288)
-Bağımlı
kişilikler ailenin son çocuklarında ya da çocukluğunda müzmin bir hastalık
geçirmiş kişilerde daha sık görülür. (293)
-Freud
ve psikanalistler, uzun zaman önce, bizi aynı hataları istemeyerek yinelemeye
sürükleyen, önlenemez eğilimi, "yineleme zorlanımı" adı altında
tanımladılar. Karakter özelliklerimizin içeriklerini gerektiği gibi bilsek
bile, "kilit-durumlar" diye adlandırılan durumlarla karşı karşıya
kaldığımızda, bu özelliklerimiz, ortaya çıkarak bir direnme eğilimi
gösterirler. (298)
-Kişi
davranışlarının uyumsuz niteliklerinin bilincindedir ve bunlardan kurtulmaya
can atar. Kişinin kendindeki belirtilere karşı bu tür tavır alması
"benlik-uyumsuzluğu" olarak adlandırılır. Bu durumun tersine,
sıkıntılar karşısında, bilmemekten kabullenmeye kadar değişen ve temelinde hoşgörünün
yer aldıığı bir tutum "benlik-uyumu" olarak adlandırılır. Kişi
sıkıntı yaratan özelliklerinin, kişiliğinin ayrılmaz bir parçasını
oluşturduğunu ve bunların kişisel değerlerine ya da dünya görüşüne bağlı
olduğunu düşünür. (301)
-Her
şeyden önce, hiç kimse, kendisine iyinin ve kötünün öğretildiği bir çocuk gibi
davranılmasını sevmez. İkincisi, zor kişiliklerin sorunu, olaylara çok biçimci
ve katı yaklaşmalarından kaynaklanır. Onlar daha çok, karşılarındaki kişilere
ya da içinde bulundukları koşullara göre değil, önceden belirledikleri öznel
kurallarına göre davranırlar. (306)
-Zor
kişiliklerle birlikte olduğunuzda şunları yapın:
*Davranışlarını
değiştirmeyi deneyin.
*Davranışlarının
ardındaki anlayış ve endişeleri anlamaya çalışın
*Derece
derece gerçekleşen bir değişimi kabul edin.
*Gereksinimlerinizi
ve tahammül sınırlarınızı belirtin.
*Eksik
kalan bir değişimi de kabul edin.
*Temel
ilkelerde ödün vermeyin.
-Zor
kişiliklerle birlikte olduğunuzda şunları yapmayın:
*Dünyaya
bakışını değiştirmeyin.
*Söz
konusu olanın sadece bir niyet olduğunu düşünmeyin.
*Kendisini
çarçabuk değiştirmesini beklemeyin.
*Ahlak
dersi vermeyin.
*Mükemmel
olmasını istemeyip, bu gerçekleşmeyince ipin ucunu bırakmayın.
*Onunla
uyuşmayın ve dümen suyuna girmeyin. (308)
-Karşılaştığımız
olayları ne şekilde yorumladığımızı açıkça anlamak, tutumlarımızı değiştirmede
de temel anahtardır. (317)
-Bilişsel
terapi, sokratik denilen bir ilişki biçimi uygular. Genelde bu yöntemde
"nasihatler" verilmez, ancak sorular ve öneriler dizisi kullanılır ve
hastanın bozuk psikolojisinin bilincine varmasına, biraz da Yunanlı filozof
Sokrates'in tilmizlerine "ebelik" yapmasına benzeyen biçimde yardım
edilir. (319) Terapi boyunca, bilişselci terapi uzmanının, hastasının onunla
kurmayı deneyeceği ilişki tuzağından kaçınması da gerekir. Histriyonik kişilik
kuşkusuz onu tavlamaya hiç olmazsa kendini beğendirmeye uğraşacak, paranoyağın
ona güvenmesi zor olacak, bağımlı kişi de uzmanın tavsiyelerini üstüne almadan,
umutsuzca bu tavsiyelere sarılacaktır vb. Bu alanda bilişselciler, hastanın
kişiliğini terapi uzmanına aktarımı olgusuyla ilgilenen psikanalistlerle aynı
kaderi paylaşırlar. (320)
İletişim Yayınları, 2023
basım, 32.baskı. Çeviren: Rıfat Madenci (İlk
baskı: 2000)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder