06 Ağustos 2025

ZOR KİŞİLİKLERLE YAŞAMAK - FRANÇOİS LELORD & CHRİSTOPHE ANDRE

1-Kaygılı Kişilikler

-Kendisi ve yakınları için, günlük yaşamın tehlikelerine oranla çok yoğun ve sıkça endişe duymak

-Çoğunlukla fiziksel aşırı gerilim

-Sürekli biçimde tehlikeleri düşünmek; tehlike riski düşük (gerçekleşme ihtimali az veya ciddi olmayan) olayları kontrol edebilmek için bile beklentiler içinde olmak. (28)

-Birçok araştırma, kaygı bozukluklarının değişik biçimlerinde, birinci derece akrabaların dörtte birinde kaygı bozukluklarına rastlanıldığını saptamıştır. (34) Bazı araştırmalar, agorafobi (açık alan korkusu) ya da panik atak gibi kaygı bozukluklarına yakalanmış olan hastalarda ayrılma, taşınma, yas, iş değiştirme gibi yaşam süresince her zaman karşılaşılabilecek olaylara, bozukluğun ortaya çıkışından bir ay öncesinde daha sık rastlanıldığını göstermişlerdir. Bazı araştırmacılar ise çocukluktaki ölüm ve anne-baba ayrılığı vakaları üzerinde durmuşlardır. Diğer "zor kişilikler"de olduğu gibi, kaygılı bir kişiliğin oluşması için, muhtemelen, kalıtımsal özelliklerin, eğitimden edinilen görgünün ve bazen de sarsıcı olayların bir bileşimi gereklidir. (35)

-Kaygılı kişilikleri idare etmek için şunları yapın: Güvenilir olduğunuzu gösterin / Geniş ve hoşgörülü olmasına yardımcı olun / İnce bir mizah kullanın / Doktora görünmesi için onu teşvik edin. (40-41)

-Eğer kaygılı kişi, sinirsel gerilimin arttığı her durumda, bu ister bir toplantıdan sonra ister telefon görüşmesinden önce ya da direksiyon başında trafik sıkıştığında olsun, kendini kısa gevşemeler (Schultz, Jacobson, yoga ya da diyafram soluması) yapmaya alıştırdıysa bu alışkanlığın ona çok büyük yararları olacağını hatırlatalım. (43)

-Oldukça yeni olan bilişsel tedavilerin, karmaşık görünümlerine rağmen, uygulamaları oldukça kolaydır ve bu tedaviler kaygılı kişilikler üzerinde özellikle etkili olmaktadır. Kaygılı hasta üç büyük aşamadan geçerek iyileşecektir:

1-Çoğunlukla kaygıların neden olduğu heyecanlara bağlı düşüncelerin ortaya çıkarılması. Tedavi uzmanı hastadan, kendini çok kaygılı hissettiği anlardaki "iç söylemini" kaydetmesini isteyecektir. (örneğin:"Eğer bu raporu zamanında yetiştiremezsem bir felaket olacak" gibi)

2-İstem dışı ortaya çıkan kaygılı düşünceleri kıyaslamaya yönelik bir "alternatif iç söylemin" oluşturulması. Burada söz konusu olan, hastanın devamlı "her şey iyi gidiyor" diye tekrar edeceği bir Coue yöntemi değil, ama, yine kaygılı bir içerik taşısa da istem dışı söylemine oranla iyileştirici bir yönü de olan hastanın kendi cümleleridir. (Örneğin: "Bu raporu zamanında bitirmek iyi olacak, ama bunu başaramazsam ek bir süre de isteyebilirim.")

3-En son aşama ise, tedavinin en önemli evresidir ve kaygılı kişinin yaşam ve dünya hakkındaki temel inanışlarını yeniden gözden geçirmeyi başarmak amacıyla bunları tartışmaya açmaktır. Bilişsel tedavide her zaman olduğu gibi, tedavi uzmanı, hastaya belli bir düşünceyi ne tavsiye eder ne de belli bir düşünceye karşı çıkar, ama Sokrates gibi sorular sorarak hastanın inanışlarını yeniden gözden geçirmesinde ona yardımcı olur. (Raporu yetiştirme konusunda kaygı duyan hasta örneğinde, hastanın temel inanışını ortaya koyan belki de şu cümledir:"Eğer başkalarının sizden beklediğini tam olarak yapmazsanız, kendinizi kapının önünde bulursunuz.") (43-44)

-Kaygılı kişiliklere şunları yapmayın: Kendinizi esir durumuna düşürmeyin / Onu şaşırtmayın (Habersiz gelmek, hiç beklenmeyen bir haberi birdenbire açıklamak, dalga geçmek için haber uydurmak gibi eylemler, kaygılı kişileri yerinden zıplatacak, hatta hemen paniğe sürükleyecek hareketlerdendir) / Kendi sıkıntılarınızı boşu boşuna onunla paylaşmayın / Can sıkıcı konuşmalardan uzak durun. (47)

2-Paranoyak Kişilikler

-Kendi hakkındaki kötü niyetlerinden dolayı diğer insanlardan kuşkulanır. Çevresinde dönen olaylara karşı çok dikkatlidir ve hep tetiktedir. Kimseye içini dökmez kuşkucudur. (53)

-Başkalarının hatta kendi yakınlarının dürüstlüğünden bile kuşku duyar, çoğunlukla kıskançtır. Olayın bütününü göz önünde bulundurmadan, canla başla kuşkularının kanıtlarını ayrıntılarda arar. (53)

-Hakarete uğradığını hissederse, bin kat fazlasıyla misillemede bulunur. Hep kendi önceliği ve haklarıyla uğraştığından, kolaylıkla hakarete uğradığını sanır. (53)

-Kendini akılcı, soğuk, mantıklı gösterir ve başkalarının gösterdiği kanıtlara direnir. Sevgi ya da olumlu duygular göstermede güçlük çeker, mizah yönü gelişmemiştir. (53)

-Bir paranoyağın tedavisi gerçek bir meydan okumadır; çünkü böyle bir hastaya yardım etmenin ilk koşulu güvenini kazanmaktır. Oysa birine güvenmek onun en zor başarabileceği bir iştir. (65)

-Bir paranoyağa kızgınlığınızı göstermek gerekir. Bu kızgınlığı gösterirken şunları söyleyin: "Artık isteklerinizi duymak istemiyorum" ya da "Her gün aynı şeyi tekrarlamakla canımı sıkıyorsun." Bu iki örnekte de onun kişiliğini değil bir davranışını eleştirmiş oluyorsunuz. Öte yandan, aşırı bir duygunun ifade edilmesi bazen onda, sizin samimiyetinizi yeniden gözden geçirmeye yol açabilir. Bu kızgınlığı gösterirken şunları ise söylemeyin: "İşe yaramaz birisin" ya da "Seni içeri atmak gerekir." ya da "Tedavi görmelisiniz." bunları söylediğinizde onun kişiliğine saldırmış olacaksınız. Paranoyak kişi bunu kabul edilemez bulacak ve size karşı daha ağır saldırılara geçecektir. (75)

-Paranoyak kişilikleri idare etmek için şunları yapın:

*Nedenlerinizi ve niyetlerinizi açıkça belirtin.

*Biçimsel kurallara büyük bir titizlikle uyun

*Onunla düzenli bir ilişki sürdürün

*Yasalara ve yönetmeliklere göndermeler yapın

*Küçük zaferler kazanmasına izin verin ancak bunları siz saptayın

*Başka mütefikler arayın.

-Paranoyak kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:

*Yanlış anlamaları düzeltmekten kaçınmayın

*Kendi yarattığı imaja saldırmayın

*Hata yapmayın

*Arkasından dedikodu yapmayın öğrenecektir

*Politika tartışmayın

*Siz de paranoyak olmayın. (79)

3-Histriyonik (Oyuncu) Kişilikler

-Başkalarının dikkatini çekmeye çalışır, genel ilginin odağında olmadığı ortamlardan hoşlanmaz. Yoğun olarak etrafındakilerin sevgisini arar. Sık sık değişen duygularını dramatize ederek açığa vurur. Daha çok, izlenimlerini yansıtan, açık olmayan ve ayrıntıları kaçıran duygusal bir konuşma tarzı vardır. Çevresindeki kişileri abartılı biçimde idealize etme ya da aşağılama eğilimindedir. (84)

-Gerçekten de histriyonik kişiliklerin, şaşırtıcı görünümlerinin ardında yatan kendilerini değersiz bulmalarıdır. Onlar başkalarının hayranlık dolu bakışlarından cesaret toplamaya çalışırlar. (84)

-1980 yılında "isterik kişilik" deyimi, psikolojik bozuklukların Amerikan sınıflandırılmasından (DSM-III) çıkarıldı. İsterik denilen kişiliklerin heyecanlaırnı aşırı ve abartmalı bir şekilde ifade etmeleri, kişiliklerinin oldukça değişmez bir özelliği olarak görülüyordu. İşte bu nedenle, Latince histrio sözcüğünden gelen ve flüt sesiyle pandomim yapan oyuncuyu çağrıştıran "histriyonik" teriminin kullanılmasına karar verildi. (85)

-Histriyonik kişilikleri idare etmek için şunları yapın:

*Dramatik durum ve aşırılıklara hazır olun.

*Ona, ara sıra, sınırlarını belirleyerek oyunlarını oynayabileceği bir alan bırakın

*Her "normal" davranışında ilgi gösterin.

*Kahramanlk mertebesinden, zavallılık düzeyine indirilmeye, ya da tam tersine hazır olun.

-Histriyonik kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:

*Onunla alay etmeyin.

*Çoğunlukla sahte olan baştan çıkarma davranışları karşısında heyecana kapılmayın.

*Çok yumuşak olmayın. (97)

4-Saplantılı Kişilikler

Saplantılı kişilik özellikleri

Mükemmeliyetçilik: Çoğunlukla, sonucu etkileyecek kadar, ayrıntılara, prosedürlere, düzenlemelere ve sıralamaya aşırı derecede dikkat eder.

Diretme: İnatçıdır. Her şeyin kurallarına ve onun beklentisine uygun biçimde yapılması için ısrar eder.

İlişkilerde Soğukluk: Sıcak duygularını ifade etmekte zorlanır. Çoğunlukla şekilci, soğuk ve sıkıntılıdır.

Kuşku: Bir hata yapmaktan korktuğundan karar vermekte zorlanır. Aşırı derecede tereddüt eder ve ince düşünür.

Ahlaki sağlamlık: Aşırı boyutlarda vicdanlı ve titizdir.

-Saplantılı kişilikleri idare etmek için şunları yapın:

*Düzenli ve kesin olmalaırnı beğendiğinizi gösterin.

*Öngörme ve organizasyonlar yapma ihtiyacına saygı gösterin.

*Çok ileriye gittiğinde, kesin ve somut kanıtlara dayanan eleştirilerde bulunun.

*Güvenilir ve olduğu gibi görünen birisi olun.

*Ona gevşemenin sevincini yaşatın.

*Ona "hatalarını" aranan niteliklere dönüştüren uygun görevler verin.

-Saplantılı kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:

*Tuhaf takıntılarıyla alay etmeyin.

*Düşünce sisteminin içine sürüklenmekten sakının.

*Fazla sevgi göstermeyin, onu takdir ve hediyelere boğmayın. (115)

5-Narsist (Özsever) Kişilikler

-Narsist bir kişinin kişiliği şu özelliklerden oluşur: Olağanüstü ve ayrıksı olduğu duygusunu taşır. O her şeyi herkesten daha çok hak etmektedir. Aşk ve meslek yaşamında elde edilecek büyük başarıların tutkularıyla doludur. Çoğunlukla fiziksel görünümüne ve giysilerine pek düşkündür. (120)

-Narsist bir kişinin başakalarıyla olan ilişkileri ise şu özelliklerden oluşur: İlgi ve ayrıcalıklar bekler ama karşılık vermeye zorunluluk hissetmez. Beklediği ayrıcalıklar kendisine sunulmazsa kızar ve öfkelenir. Amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanır ve sömürür. Kendisini başkalarının yerine koyma duygusu gelişmemiştir, başkalarının duygularından etkilenmez. (120)

-Birçok işletme yöneticisi vie, en iyi satıcılarının çoğunlukla biraz narsist kişile rolduklarını açıkladılar. Kendilerinden eminler, özel bir itina gösterdikleri görünümlerinden memnunlar, biraz oyuncular, reddedildikleri zaman bunu üzerlerine almıyorlar (benim suçum değil ki!). Narsistik özelliklerinin başarı arzularını kamçıladığı ve başkaları için çoğu zaman zor ve cesaret kırıcı olan durumlar karşısında ayakta kalabilmelerini sağladığı muhtemeldir. Günlük hayatta, bir parça narsisizm işe yarar. Muhataplarının gereksinmelerine ve içinde bulundukları zorluklara karşı duyarlı olmayan narsistler, istediklerini elde etmek için, ruhsal çalkantılar içine girmeden savaşırlar. (125)

-Birini ikna etmek için, işe, onun görüşünü anladığınızı açıklamakla başlamak daha uygun olur. (Bu onunla aynı görüşte olduğunuz anlamına da gelmez) (130)

-Narsist kişileri idare etmek için şunları yapın:

*Samimi olduğu her durumda onu takdir ettiğinizi gösterin.

*Başkalarının tepkilerini ona izah edin.

*Görgü kurallarına ve kalıplara çok titiz biçimde uyun.

*Sadece zorunlu eleştirileri yapın ve açık olun.

*Başarılarınızı ve ayrıcalıklarınızı gizleyin.

-Narsist kişileri idare etmek için şunları yapmayın:

*Kendisine sistematik olarak karşı çıkmayın.

*Sizi kullanmasına karşı dikkatli olun

*Yinelemek istemediğiniz iyilikleri hiçbir zaman yapmayın.

*Almadan veren olmayın. (137)

6-Şizoid (İçekapanık) Kişilikler

-Şizoid kişilik özellikleri şunlardır: Çoğunlukla anlaşılmaları güç, ilgisiz ve tasasız bir görüntü çizerler. Başkalarının iltifatlarına ya da eleştirilerine ilgi göstermez havalardadırlar. Özellikle tek başına gerçekleştirilen etkinlikleri seçerler. Samimi dostları az sayıda ve genellikle aile çevresindendir. Birine kolay bağlanamazlar. Başkaları ile birlikte olmayı aramazlar. (141)

-Geçim ekonomisine dayalı toplumlarda, bir erkeğin değişik ve hoş konuşabilmesi, uzun kış gecelerinde aranan bir özellik olsa bile, bir üstünlük sayılmıyordu. Onun özellikle çalışkan, bedenen güçlü ve az kavgacı olması arzu ediliyordu. Kadınların ise dayanıklı, kocasına boyun eğen, iyi anne olmaları en çok aranan özelliklerdi (Tabii ki iyi bir çeyizle birlikte). Tüm bu özellikler ise güzel bir şizoid için biçilmiş bir kaftandı. (146)

-Şizoid kişileri idare etmek için şunları yapın:

*Yalnız kalma isteklerine saygı gösterin.

*Ona kendi özelliklerine uygun işler önerin.

*İç dünyası ile ilgilenin.

*Sessiz niteliklerinden dolayı onu takdir edin.

-Şizoid kişileri idare etmek için şunları yapmayın:

*Yoğun heyecanlarını dışa vurmasını istemeyin.

*Aşırı konuşarak onu bunaltmayın.

*Yalnızlığa gömülmesine izin vermeyin. (154)

7-A Tipi Davranışlar

-A tipi davranış özellikleri

Zamanla Mücadele: Sabırsız, tek düşüncesi daha hızlı davranmak, sınırlı zamana maksimum işi sığdırıyor, özen ve kesinliğe düşkün, insanların yavaşlıklarına tahammülsüz.

Yarışma Duygusu: Görüşmeler, eğlence sporları gibi yaşamın suya sabuna dokunmayan aktivitelerinde bile "kazanma" isteği ön planda.

Olaya katılma: Çok çalışıyor, işi fazlasıyla benimsiyor ve eğlenceyi bile amaca yönelik bir görev haline getiriyor. (159)

-A tipi için günlük yaşamdaki her olay sanki bir meydan okumadır. A tipi bütün olaylara hâkim olmak ister. A tipi, olay ne olursa olsun -ister büyük bir anlaşmayı tartışmak ya da bir otomobil tamiri faturası- bütün gücünü seferber eder. Önemli bir olay karşısında hepimiz harekete geçeriz, ancak A tipi için, her olay önemlidir. (160)

-A tipi, ortalama bir kişiden daha sık, daha uzun ve daha yoğun stresler yaşama eğilimi gösterir. Çoğunlukla kendini toparlama evresini önemsemez, genç ve formdayken bunun sonuçlarını kolayca kaldırır. Ancak yaş ilerledikçe "aşırı gerginlik" riski artar. (165)

-A tipinin avantajları şöyle sıralanabilir: Kendini olaya kaptırır/Üretkendir/Hırslıdır/Mücadelecidir/Çalışmasına saygı duyulur/Yönlendiricidir/Enerjiktir/Hızla yükselir/Mesleğinde başarılıdır.(166)

-A tipinin riskleri şöyle sıralanabilir: Dur durak tanımaz/Yavaşlamayı bilmez/Aile yaşamı yoktur/Uzlaşımı sevmez/Otoritet olması nedeniyle dışlanır/Başkalarının cesaretini kırar/Aşırı stresle birlikte sağlık sorunları ortaya çıkar/Çatışmalara bağlı olarak meslekte ilerleyememe, sağlık sorunları ve evlilik sorunları yaşar. (166)

-A tipi kişileri idare etmek için şunları yapın:

*Kesin ve güvenilir olun.

*Sizi denetim altına almaya kalkıştığında kişiliğinizi hissettirin.

*Hoşgörü göstermesi konusunda ona yardımcı olun.

*Gevşemenin hazzını keşfetmesini sağlayın.

-A tipi kişileri idare etmek için şunları yapmayın:

*Olay soğumadan onunla tartışmayın.

*Sizi anlamsız rekabetlere sürüklemesine izin vermeyin.

*Onunla olan anlaşmazlıklarınızı dramatize etmeyin. (177)

8-Depresif Kişilikler

-Depresif kişilik özellikleri

Karamsarlık: Olayların kötü yanlarını, olası tehlikeleri öne çıkarır; olayların olumsuz yönlerini abartarak, olumlu yönünü küçümser.

Hüzünlü mizaç: Yolunda gitmeyen bir şey olmasa bile hep üzüntülü, ağlamaklı durumdadır.

Anhedoni (hazsızlık): Hoş olarak kabul edilen şeylerden bile (eğlence, mutlu olaylar) az zevk alır.

Kendini küçük görme: Kendini "diğerlerinin seviyesinde" görmez, uyum sağlayamaz ve suçluluk duyar (başkalarını onu takdir etse bile). (181)

-Eğitimde çocuğun kendisi hakkında kötü bir imaj edinmesine katkıda bulunan her şeyin, çocuk özellikle biyolojik açıdan da buna yatkınsa, depresif bir kişilik geliştirme riskini yükseltmesi mümkündür. Çocuğa, edinilmesi mümkün olmayan yetkinlik düşüncelerinin dayatıldığı bazı geleneksel eğitimler, çocukta depresif bir kişilik geliştirecek olan yetersizlik ve suçluluk duygularına yol açabilir. (186)

-Bir depresyon söz konusu olduğunda, başlıca üç tür psikoterapi anlayışıyla karşılaşırız:

1-Psikanalitik yönlendirmeli psikoterapiler, hastanın o zamana kadar farkında olmadığ,ı, zevk almasını engelleyen "blokajın" bilincine varmasına yardımcı olurlar. Burada söz konusu olan basit açıklamalar değil, hasta ve terapi uzmanı arasında ortaya çıkan (transfer), bilinçaltı mekanizmalarının bilincine varılmasıdır. Psikanalitik yönlendirmeli psikoterapi depresif kişiliğin özel sorunlarına uygulanmış olmalıdır. Terapi uzmanı aktif olmalı, konuşmalı ve hastasıyla birlikte onun günlük sorunlarına eğilmekten kaçınmamalıdır (hasta, uzun suskunlukları bir red ve ilgisizlik işareti olarak göreceğinden buna tahammül edemez ve bu durumu kişiliğinin sıradanlığına bağlar). Terapi uzmanı, hastasının yoğun depresyona girmesi durumunda, ona depresyon giderici ilaçlar önerebilecek bir hekimle de bağlantıda olmalıdır.

2-Bilişsel terapiler, daha çok yenidirler ve özel olarak depresyonun tedavisine odaklanmışlardır. Basitleştirmek için, depresyonun tedavisine odaklanmışlardır. Basitleştirmek için, depresyonun, hastanın bilgileri yanlış değerlendirmesine bağlı olduğunu düşünürler. Amaç, hastanın kendisi ve dünya hakkında karamsar görüşünü sorgulamasına yardımcı olmaktır. Terapi uzmanı, hastaya Sokrates tarzında sorular sorarak, onu depresif inançları konusunda düşünmeye yönlendirmek amacıyla işe karışır. Bu terapilerin üstünlüğü, sağlam araştırmalarla test edilmiş olmalarından kaynaklanır. Üstelik en etkili anti depresif ilaçlar düzeyinde başarı sağladıkları da kanıtlanmıştır.

3-Benlik psikolojisinden kaynaklanan kişilerarası terapi depresyon konusunda, bilişsel terapiyle aynı, hatta daha başarılı sonuçlara ulaşmaktadır. (187-88-89)

-Depresif kişileri idare etmek için şunları yapın:

*Sorular sorarak dikkatini olumlu yönlere çekin.

*Neşeli etkinliklerle oyalayın.

*Onu dikkate aldığınızı gösterin.

*Onu bir hekime görünme konusunda ikna edin.

-Depresif kişileri idare etmek için şunları yapmayın:

*Ona kendine gelmesini, canlanmasını söylemeyin.

*Onu azarlamayın, ahlak dersi vermeyin.

*İçinde bulunduğu durgunluğa siz de sürüklenmeyin. (198)

9-Bağımlı Kişilikler

-Bağımlı kişilikler başkaları tarafından desteklenme ve rahatlatılma ihtiyacı hisseder ve ilişkilerin bozulması endişesi taşırlar. (205)

-Hiç değişmeyen iki kanı bağımlı kişiliği belirler: bunlardan ilki, yalnız başına hiçbir şeyin başarılamayacağına duyulan inançtır. İkincisi ise, başkalarının bizden daha güçlü oldukları ve onlarla iyi geçinirsek bize yardım edebilecekleridir. İşte bu yüzden, onların devamlı desteklerini aramak ve onlara mümkün olduğunca bağlanmak yaşamsal bir önem taşır. (206)

-Bir çocuk sevdiklerinin, onun uzaklaşmasını kaldıracak ve kabul edecek kadar kendisini sevdiklerinden emin olursa, bağımsızlığa doğru bir adım atabilir. İkinci aşamada, çocuk, ortaya koyduğu bağımsızlık çabalarının anne ve baba tarafından desteklendiğini ve yüreklendirildiğini görmelidir. (210)

-Evlilik terapi uzmanları, bağımlı kişiliklerin isteyerek sahiplenici ve hükmedici hasta kişileri eş olarak seçtiklerini gözlemlerler. Dayak yiyen kadınların ya da alkolik erkeklerin çoğunluğu bağımlı kişiliklerdir. (214)

-Bağımlı kişileri idare etmek için şunları yapın:

*Başarılarından çok girişimlerini destekleyin, başarısızlıkları önemsememesi konusunda kendisine yardım edin.

*Eğer sizden bir tavsiye isterse, cevap vermeden önce onun kişisel düşüncesini öğrenin.

*Ona kendi zaaf ve kararsızlıklarınızı anlatın, ondan öğüt ve yardım istemekten çekinmeyin.

*Onu etkinliklerini artırma konusunda teşvik edin.

*Onsuz da bazı şeyler yapabileceğinizi, bunu, onu terk etmek anlamına gelmediğini açıklayın.

-Bağımlı kişileri idare etmek için şunları yapmayın:

*Acil olarak sizden rica etse bile, onun yerine karar almayın; darda kaldığı her durumda yardımına koşmayın.

*Başarısız olsalar bile, girişimlerini eleştirmeyin.

*Kendi başına yaşamasını öğrenmesi için, onu tümüyle terk etmeyin.

*"Ayak işlerini" yaparak ya da size hediyeler sunarak bağımlılığı satın almasına izin vermeyin.

*Onun sürekli olarak "gölgenizde" yaşamasını kabul etmeyin. (224)

10-Edilgin Saldırgan (Pasif Agresif) Kişilikler

-Edilgen saldırgan kişilik özellikleri: Kişisel veya profesyonel alanda başkalarının isteklerine karşı genellikle bir dineriş gösterir. Ermirleri aşırı derecede tartışır, otoriteyi temsil edenleri eleştirir. Ancak bu işi dolaylı yoldan yapar: kendisine verilen işi savsaklar, bitirmez, bilerek sonuçlandırmaz, "unutur", anlaşılmamaktan ya da nefret edildiğinde yakınır, kendisine haksız davranıldığını ileri sürer. (229)

-Bir kişilik bozukluğunun edilgin-saldırgan olarak tanımlanması için, bazı davranışlarının tüm yaşamı boyunca ve hayatın her alanında hemen hemen hiç değişmemiş olması gerekir. (231)

-Edilgin-Saldırgan kişilikleri idare etmek için şunları yapın:

*Sevecen olun

*Mümkün olan her durumda görüşünü alın

*Kendini ifade etmesine yardımcı olun

*Ona, oyunun kurallarını hatırlatın

-Edilgin-Saldırgan kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:

*Size olan muhalefetini görmezlikten gelmeyin

*Onu anne baba üslubuyla eleştirmeyin

*Sizi karşılıklı misilleme oyununa sürüklemesine izin vermeyin (243)

11-Sakınımlı Kişilikler

-Sakınımlı kişiliklerin özellikleri

Aşırı duyarlılık: Eleştirilmekten ya da kendisiyle alay edilmesinden korkar, gülünç duruma düşmekten endişe duyar. Karşıdakinin iyi niyetinden emin olmadan insanlarla ilişki kurmaktan sakınır.

Sıkıntılı duruma düşeceği ya da incinebileceği durumlardan sakınır: Yeni kişilerle tanışma, yeni bir iş, samimi bir ilişkinin gelişmesi vb

Kendini değersiz görme: Kendine az güvenir, yeteneklerini ve başarılarını küçümser. Başarısızlıktan korktuğu için, çoğunlukla silik bir rol ya da yeteneklerinin altındaki görevleri üstlenir. (247)

-Toplumsal kaygı, kendimizi başkalarının değerlendirmesine sunduğumuzda bizi saran endişedir. (250)

-Sakınımlı kişilikleri idare etmek için şunları yapın:

*Ona aşılması gerekli zorlukları aşamalı olarak gösterin.

*Görüşünün sizin için taşığı önemi açıklayın.

*Karşıt düşünceleri kabul edebileceğinizi anlatın.

*Eğer onu eleştirmek istiyorsanız, işe önce genel bir övgü ile başlayın, sonra davranışları üstüne oldukça kesin konuşun.

*Desteğinizin sürekliliğine inanmasını sağlayın.

*Hekime görünmesini teşvik edin.

-Sakınımlı kişilikleri idare etmek için şunları yapmayın:

*Onu alaya almayın ve ona kızmayın.

*Bütün angaryaları üstlenmesine izin vermeyin. (264)

12-Narsist - Histriyonik Kişilikler

-Bu tip kişi, histriyonik kişiliğin abartılı ve ayartıcı davranışlarını, narsist kişiliğin kendini üstün görme ve alınganlık duygularıyla birlikte sergiler. (267) Kendilerini iyi hissettiklerinde narsist dönemlerini, yardıma ihtiyaç duyduklarında ve teselli aradıklarında histriyonik dönemlerini yaşarlar. (268)

13-Sakınımlı - Bağımlı Kişilikler

-"Katıksız sakınımlı" bir kişi, kendisinde kaygı ve korku uyandıracak bütün toplumsal ilişkilerden sakınır. "Katıksız bağımlı" bir kişi ise, tam tersine başkalarıyla beraber olmak için her şeyi yapmaya hazırdır. (268)

14-Antisosyal Kişilikler (Sosyopat)

-Bu kişiliğin özelliği, tepkisel davranışlardan, projelere uzun süre bağlı kalamama ve son derece zayıf bir suçluluk duygusuyla birlikte (hatta böyle bir duyguya hiç rastlanılmaması), toplumsal yaşamın yasa ve kurallarına karşı gösterilen saygı eksikliğinden oluşur. Bu kişiliğe erkekler arasında, kadınlara oranla üç kat daha fazla rastlanır. Bütün kişilik bozuklukları gibi ergenlik çağında ortaya çıkar. (269) Sosyopat'ın temel inanışı: "Canın bir şey çekiyorsa, hemen al" biçiminde olabilir. (271) Sosyopat erkekler, çoğunlukla bağımlı kadınlarla evlidirler. Çünkü sonuna kadar onları terk etmeyerek, çılgınlıklarına katlanabilenleri yalnızca bağımlılardır. (272)

15-Borderline (Sınır) Kişilikler

-Tepkisel davranışlar sınır kişiliklerin ayırıcı özelliğidir. Ancak bu kez oldukça değişken bir mizacın kışkırtması da bu kişilere sürekli bir kriz durumu yaşatır. Borderline kişilikler, şiddetli ve denetlenmesi oldukça zor heyecanlar ve özellikle de başkalarına ya da kendi benliklerine yönelen yoğun öfkelenme nöbetleriyle yıpranırlar. Öfke çoğu kez yerini, bir boşluk ve sıkıntı hissiyle birlikte depresif bir mizaca bırakır. Yakınlarına, sevilmek ve yalnız bırakılmamak isteklerini açıklarlar. Ama, bu içli dışlı ilişkiler onları tehdit etmeye başlayınca aniden kaçarlar. (273) Kişilik problemleri olanlar arasında intihar oranı en yüksek gruptur. (273)

16-Şizotipik Kişilikler

-Bu kişiliklerin kendileri, başkaları ve dünya hakkında tuhaf inanç ve algılamaları vardır. Doğal olarak "tuhaf", kişinin ait olduğu kültürel grubun geleneksel inançlarına göre tanımlanır. Bugünkü toplumda şizotipik kişilikler batınilik, Doğu dinleri ve new-age inançlarıyla ilgilenir. Ancak çoğu zaman, kendilerini grup içinde rahatsız hissettiklerinden yalnızlığı tercih ederler. (275)

17-Sadik Kişilikler

-Kişiliğin pek merak uyandırmayan bu bozukluğu, başkasına egemen olmaya ya da acı çektirmeye yönelik davranış ve tutum birlikteliğiyle kendini belli eder. Sadik, başkasına egemen olmaya veya acı çektirmeye, bir amaca ulaşmak için değil, bir "zevk için" başvurur. Sadik bir kişilik, yasaya karşı gelmeden, "izin dahilindeki" davranışlarla başkasına acı çektirebilir. Toplum içinde birini yaralayıcı sözlerle aşağılamak, çocukları gereğinden fazla cezalandırmak, emrinde çalışanları kovma tehdidiyle korkutmak, hayvanlara kötü davranmak, başkasının acısıyla alay etmek, başkalarını aşağılayıcı ya da küçük düşürücü davranışlara zorlamak, sadik bir kişiliğin işaretleri olabilir. Bozukluk ergenliğin başlarında, daha çok da erkek çocuklar arasında görülür. (277)

-Kişiliklerin genetiğinden söz edildiğinde birçok insanın rahatsızlık duymasına (özellikle Batı dünyasında) yol açan dört neden: Yahudi-Hristiyan geleneği / Cumhuriyetçi gelenek / Psikanalitik gelenek / Ürkütücü anılar. (288)

-Bağımlı kişilikler ailenin son çocuklarında ya da çocukluğunda müzmin bir hastalık geçirmiş kişilerde daha sık görülür. (293)

-Freud ve psikanalistler, uzun zaman önce, bizi aynı hataları istemeyerek yinelemeye sürükleyen, önlenemez eğilimi, "yineleme zorlanımı" adı altında tanımladılar. Karakter özelliklerimizin içeriklerini gerektiği gibi bilsek bile, "kilit-durumlar" diye adlandırılan durumlarla karşı karşıya kaldığımızda, bu özelliklerimiz, ortaya çıkarak bir direnme eğilimi gösterirler. (298)

-Kişi davranışlarının uyumsuz niteliklerinin bilincindedir ve bunlardan kurtulmaya can atar. Kişinin kendindeki belirtilere karşı bu tür tavır alması "benlik-uyumsuzluğu" olarak adlandırılır. Bu durumun tersine, sıkıntılar karşısında, bilmemekten kabullenmeye kadar değişen ve temelinde hoşgörünün yer aldıığı bir tutum "benlik-uyumu" olarak adlandırılır. Kişi sıkıntı yaratan özelliklerinin, kişiliğinin ayrılmaz bir parçasını oluşturduğunu ve bunların kişisel değerlerine ya da dünya görüşüne bağlı olduğunu düşünür. (301)

-Her şeyden önce, hiç kimse, kendisine iyinin ve kötünün öğretildiği bir çocuk gibi davranılmasını sevmez. İkincisi, zor kişiliklerin sorunu, olaylara çok biçimci ve katı yaklaşmalarından kaynaklanır. Onlar daha çok, karşılarındaki kişilere ya da içinde bulundukları koşullara göre değil, önceden belirledikleri öznel kurallarına göre davranırlar. (306)

-Zor kişiliklerle birlikte olduğunuzda şunları yapın:

*Davranışlarını değiştirmeyi deneyin.

*Davranışlarının ardındaki anlayış ve endişeleri anlamaya çalışın

*Derece derece gerçekleşen bir değişimi kabul edin.

*Gereksinimlerinizi ve tahammül sınırlarınızı belirtin.

*Eksik kalan bir değişimi de kabul edin.

*Temel ilkelerde ödün vermeyin.

-Zor kişiliklerle birlikte olduğunuzda şunları yapmayın:

*Dünyaya bakışını değiştirmeyin.

*Söz konusu olanın sadece bir niyet olduğunu düşünmeyin.

*Kendisini çarçabuk değiştirmesini beklemeyin.

*Ahlak dersi vermeyin.

*Mükemmel olmasını istemeyip, bu gerçekleşmeyince ipin ucunu bırakmayın.

*Onunla uyuşmayın ve dümen suyuna girmeyin. (308)

-Karşılaştığımız olayları ne şekilde yorumladığımızı açıkça anlamak, tutumlarımızı değiştirmede de temel anahtardır. (317)

-Bilişsel terapi, sokratik denilen bir ilişki biçimi uygular. Genelde bu yöntemde "nasihatler" verilmez, ancak sorular ve öneriler dizisi kullanılır ve hastanın bozuk psikolojisinin bilincine varmasına, biraz da Yunanlı filozof Sokrates'in tilmizlerine "ebelik" yapmasına benzeyen biçimde yardım edilir. (319) Terapi boyunca, bilişselci terapi uzmanının, hastasının onunla kurmayı deneyeceği ilişki tuzağından kaçınması da gerekir. Histriyonik kişilik kuşkusuz onu tavlamaya hiç olmazsa kendini beğendirmeye uğraşacak, paranoyağın ona güvenmesi zor olacak, bağımlı kişi de uzmanın tavsiyelerini üstüne almadan, umutsuzca bu tavsiyelere sarılacaktır vb. Bu alanda bilişselciler, hastanın kişiliğini terapi uzmanına aktarımı olgusuyla ilgilenen psikanalistlerle aynı kaderi paylaşırlar. (320)

İletişim Yayınları, 2023 basım, 32.baskı. Çeviren: Rıfat Madenci  (İlk baskı: 2000)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OMURGASIZLAŞTIRILMIŞ TÜRKLÜK – TEOMAN DURALI

-Çin kaynaklarında Türkçe adındaki bir dilin bahsi ilk defa MÖ 1766’da geçer. Bu Şia (Xia) hanedanı devrinde rast gelinmiş Çince Tujue, Orta...