-”Gebelik oluştuğu takdirde artık bu kanama görülmez. Çünkü Allah’ın izniyle bu kanama yerine vücut, doğuma kadar rahimdeki bebeği besler; doğumdan sonra da bebek anne sütü emdiği sürece belirli ölçülerde anne sütünü destekler. Bundan dolayı da emzirme döneminde anneden gelen adet kanamalarında azalmalar görülür. Bebek sütten kesildikten sonra ancak, annenin adet kanaması önceki normal seyrine döner.” (İbn Kudame, el-Muğni, I/347) (16)
-İslam alimlerinin çoğunluğu, hanımların buluğa erme yaşlarının, dolayısıyla adet kanaması görme yaşlarının alt sınırı olarak dokuz yaşını kabul etmişlerdir. (İbn Kudame, el-Muğni, I/347) Yılların tayininde güneş yılı değil kameri yıl esas alınmıştır. Ayrıca dokuz yaşının başının mı, ortasının mı yoksa sonunun mu dikkate alınacağı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. (Nevevi, Ravda, I/247) Böyle bir durumda adet hallerini iyi bilen kimselerin bilgisine ve tesbitlerine itibar edilmesi gerekir. (Adevi, Haşiye ala’ş-şerhi’s-sağir, I/204) İmam Nevevi’nin tesbitine göre bu konuda sahih olan görüş, dokuz yaşının tamamlanmış olmasını kabul eden görüştür. (Nevevi, Ravda, I/247) (20-21)
-Adet kanının siyah, kırmızı, toprak rengi, bulanık, sarı ve yeşil olarak gelmesi mümkündür. Akıntıda görülen farklı renkler, adet günlerinin içinde ve dışında görülmüş olmalarına göre şöyle değerlendirilmiştir: Adet günleri içerisinde, beyaz dışında görülen bulanıklıklar ve sarartılar, adet kanamasından kabul edilir. (21-22) Adet günlerinden maksat, bir hanımın adetini görebileceği günlerdir. Tam bir temizlik müddeti geçtikten sonra, adetin en az süresini aşacak şekilde kanama gören bir hanım, adet günleri içerisindedir ve bu, adetin en çok olan süresine kadar devam eder. Yani bu günlerin hepsi o hanımın adet günleri olarak kabul edilir. (Bilindiği üzere Hanefi mezhebinde adetin en az süresi 3 gün, en çok süresi 10 gündür.) (22)
-Adet günlerinin dışında görülen kanamalar, hangi renkte olursa olsun özür kanamalarıdır. Çünkü adet kanaması görüldükten ve adetin en çok süresi geçtikten sonra gelen kanamalar, arada tam bir temizlik müddeti olan on beş gün geçmediği için yeni bir adet kanaması olarak değerlendirilemeyecektir. Bu itibarla özür kanamaları olduğu kesindir. (24)
-Üç günden az ve on günden fazla olan kanamalar özür kanamalarıdır. Üç günden az görülen kanamaları takip eden günlerde, tekrar kanama görülüp görülmemesi çok önemlidir. Tekrar kanama görüldüğü takdirde, üç günden az olarak görülmüş olan kanama, diğer kanamayla birlikte adet kanaması hükmünde sayılır. (26)
-Hanefi, Şafii ve Maliki mezhebinde iki adet hali arasındaki en az temizlik süresi, on beş gün olarak kabul edilmiştir. Yani hanımlar iki adet kanaması arasında en az on beş gün temizlik görürler. (28)
-Hanefi mezhebinde tercih edilen görüşe göre, iki kanamayı birbirinden ayırabilecek asgari temizlik süresi on beş gündür. Bu durumda bir kanama bittikten sonra görülen temizlik, on beş günü doldurmadan tekrar gelen kanamalar, ikinci bir adet kanaması olarak kabul edilemeyeceği gibi önceki kanamanın, en son görülen kanamaya kadar devam ettiğine hükmedilir. Yani arada temiz olarak geçirilen günlere itibar edilmez. (31)
-Adet kanamasının sona ermesinin belirtisi, beyazın dışında farklı renkteki akıntılardan temizlenmektir. Bu temizlik, yukarıda zikredilen delilin ışığında iki şekilde anlaşılabilir: Birincisi, üreme organına yerleştirilmiş olan pamuğun veya bezin hiçbir bulaşık olmadan konulduğu gibi tertemiz olarak çıkartılması ile anlaşılabilir. İkincisi, üreme organına yerleştirilmiş olan pamuk veya bezin üzerine beyaz bir akıntının gelmesiyle anlaşılabilir. Her iki durumda da pamuğun veya bezin yerleştirildiği andan itibaren, temizliğin meydana geldiği kabul edilir. (41.dipnot/Huraşi, eş-Şerhu’s-sağir, I/206,207) Bu çok önemlidir. Çünkü pamuğun veya bezin yerleştirildiği andan itibaren çıkartılıp bakıldığı zamana kadar bir namaz vakti geçmiş olabilir. Bu takdirde o namazın kaza edilmesi gerekir. (33-34)
-Akşamdan yerleştirilen pamuk, sabahleyin temiz olarak çıkartılırsa, konulduğu andan itibaren temizliğin başladığına hükmedilir ve yatsı namazının kaza edilmesi gerekir. Fakat temizlik günlerinin sonunda geceleyin konulmuş olan pamukta sabahleyin kan görülürse, kanamanın sabahleyin yani görüldüğü andan itibaren başladığına hükmedilir. (42.dipnot/ İbn Abidin, Menhelu’l-varidin, I/85) (34)
-İlk olarak adet görmeye başlayan bir hanım, kanamanın başlamasından itibaren adetin en uzun süresi dolmadan kanaması kesilirse, o vakit namazının kerahat vaktine girmeksizin, kılınmasının mubah olduğu son vakte kadar beklemesi vaciptir. Son vakte kadar bekleyip, kanama gelmemesi durumunda ilk üç gün içerisinde ise sadece abdest alıp namazını kılar; üç günden sonraki günlerde ise bu durumda gusül abdesti alıp namazını kılar. Çünkü Hanefi mezhebinde üç günden az gelen kanamalar özür kanaması olduğu için o günlerde temizlenince gusül abdesti alması icap etmez. (35)
-Adeti belli olan hanımların, günlerinin dolmasıyla kanamanın kesilmesi durumunda, gusül abdestinin vaktin sonuna geciktirilmesi vacip değil, sadece müstehaptır. Çünkü adet günlerinden sonra kanamanın gelmesi genellikle rastlanmayan bir durumdur. (43.dipnot/İbn Abidin, Menhelu’l-varidin, I/93) (35)
-İmam Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Şafii mezhebinde tercih edilen görüşe göre yerleşik adeti bulunan hanımlar, adetlerinden farklı bir kanamayı bir kere gördükleri takdirde, görmüş oldukları bu farklı adet, onların yerleşik adeti olur. Mesela yerleşik adeti yedi gün olan Elif Hanım, son adetinde beş gün kanama görmüş ise yerleşik adeti beş güne dönüşmüş olur. Ertesi ay kanaması on günü aşarsa yerleşik adet olarak beş günü esas alınması gerekir. Bu görüş Hanefi ve Şafii mezhebinde tercihe şayan görülmüştür. (54.dipnot/ Şerbini, Muğni’l-muhtac, I/115; İbn Abidin, Menhelu’l-varidin, I/79) (39)
-Adeti yerleşmiş olan hanımlara ‘mutade’ denir. Adeti yerleşmiş olmaktan maksat, yukarıda açıklandığı gibi adet gördüğü günlerin sayısının ve zamanının belli olmasıdır. Mesela Elif hnım, altı gün adet kanaması gördükten sonra yirmi dört gün (bu süre en azı on beş gün olmak şartıyla daha uzun süreler de olabilir; iki ay, üç ay gibi) temizlik görmüştür. Bundan sonra göreceği adet kanamasının altı gün ve temizlik müddetinin de yirmi dört gün olması beklenir. İşte Elif hanımın adeti altı gün, temizlik günleri ise yirmi dört gün olarak yerleşmiş olur. (41)
-Yerleşik adeti kaç gün olursa olsun, on günden az görülen kanamaların hepsi adet kanaması olarak kabul edilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır: On günden az kanama gören hanım, kanaması kesildikten sonra gusül abdesti alır ve normal yaşantısına döner fakat kanaması kesildiği günden itibaren en az temizlik müddeti olan on beş gün akıntısına dikkat eder. On beş gün zarfında tekrar kanama gelmediği takdirde, en son kanamayı gördüğü güne kadar kaç gün kanama olmuşsa hepsi adet kanaması olarak değerlendirilir. On günden fazla kanama gördüğü takdirde –on günü aştığı için- önceden yerleşmiş olan adetine döner ve yerleşik adetinden fazla görmüş olduğu kanamaları özür hali olarak değerlendirir. (48)
-Yerleşik adet müddetinin sonunda kanamanın kesilmesi, herhangi bir karışıklığa sebep olmaz; gusül abdesti alınır ve normal hayata dönülür. On günden az olmak şartıyla yerleşik adet günlerinden fazla (mesela yerleşik adeti beş gün iken yeni ayda dokuz gün) kanama görülmesi durumunda da gusül abdesti alınır ve normal hayata dönülür. Böyle bir hanımın yerleşik adeti, son olarak görmüş olduğu adet olur. Örneği esas alırsak yerleşik adeti beş gün iken, son görmüş olduğu adet ile dokuz güne çıkmış olur. Yeni ayda yerleşik adet günlerinin bitiminden daha önce kanamanın kesilmesi halinde ise gusül abdesti alınır ve normal hayata dönülür, fakat böyle bir hanım, yerleşik adet günleri dolmadan eşiyle cinsi münasebette bulunamaz. (48-49)
-Yerleşik adet günleri dolmadan kanamanın kesilmesi, tekrar kanama görülmeyeceği anlamına gelmez. Kanamanın kesilmesinden sonra tekrar kanamanın gelmesi, arada görülen temizlik günlerinde adetin devam ettiği anlamına gelir. Bu günlerde, cinsel ilişkide bulunma yasağına uyulmadığı takdirde, adet halinde iken cinsi münasebette bulunulmuş olur ki bu da haramdır. (49)
-Kanamanın, yerleşik adetin başladığı günde başlayıp, kesilmeden on günü aşması halinde yerleşik adetinden sonraki günler özür kanaması olarak kabul edilir ve o günlerde kılmadığı namazlarını ve oruçlarını kaza eder. (50)
-Kanamanın, yerleşik adetin başlamış olduğu günde bşlayıp üç gün ile on gün arasında herhangi bir günde kesilmesi ve kesildiği günden itibaren on beş gün içerisinde tekrar kanama gelmesi halinde yerleşik adet günleri, adet kanaması kabul edilir; onun üzerindeki kanamalar özür kanaması şeklinde değerlendirilir. Çünkü kanamanın kesilmesinden itibaren –tam bir temizlik süresi olan on beş gün- temiz olarak tamamlanmadığı için kanamanın sanki kesilmeden devam ettiğine hükmedilir. Bu takdirde kanama, hükmen adet müddetinin azami süresi olan on günü aşmış olacağından yerleşik adet günlerine dönülür. (51)
-Her bir hanımın adet, lohusalık ve temizlik günlerini tesbit edip onları devamlı takip etmesi üzerine farzdır. (59)
-Bilindiği gibi bebeğin yarıdan çoğu çıkmadan önce veya doğumdan önce görülen kanamalar ne kadar uzun süreli olursa olsun özür kanamasıdır. (66)
-Lohusalık süresinin alt sınırı yoktur. (77.dipnot/ Serahsi, el-Mebsut, III/210; Nevevi, el-Mecmu', II/539) Yani doğum yaptıktan sonra bir saat içerisinde kanaması kesilen bir hanım, gusül abdesti alıp lohusalıktan çıkmış olur ve normal hayatına döner. Fakat önceden yerleşmiş olan bir lohusalık adeti mevcutsa dikkat etmesi gereken bazı hususlar vardır ki biz bunları özel bir başlık altında ele alacağız. Lohusalığın en uzun süresi ise Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre kırk gündür. (78.dipnot/ Serahsi, el-Mebsut, III/210) Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre kırkıncı günden hemen sonra görülen ve halk arasında “kırk başı” diye adlandırılan kanamalar, kırkıncı günü aştığı için özür kanamalarıdır. Kırkıncı günü doldurduğu halde kanaması kesilmeyen hanımların gusül abdesti alıp normal hayatlarına dönmeleri gerekir. Kanama devam ettiği sürece özür hükümlerine riayet edeceklerdir. (66-67)
-Lohusalığın en uzun süresi dolmadan kanama kesilip bundan sonra asgari on beş gün temizlik görülürse lohusalık adeti yerleşmiş olur. Hanefi ve Şafii mezhebine göre ilk doğumdan sonra lohusalık adetinin yerleşebilmesi için iki şart gereklidir: Birincisi, Hanefi mezhebine göre kırk gün Şafii mezhebine göre altmış gün içerisinde kanamanın kesilmesi; ikincisi, kanama kesildikten sonra en az on beş gün temiz kalınmasıdır” (81.dipnot/ Serahsi, el-Mebsut, III/211,212; Nevevi, Ravda I/286) (68)
-Hanefi mezhebine göre kırkıncı güne kadar kanamanın kesilmesi halinde lohusalığın sona erdiğine hükmedebilmek için kanamanın kesilmesinden sonra görülen temizlik süresinin en az on beş gün olması şarttır. Asgari on beş gün temizlik görülmeden tekrar kan gelmesi halinde kanamanın Hanefiler’e göre aralıksız kırk günden fazla devam ettiğine hükmedilir. İlk doğum olduğu için kırk günü lohusalık, geri kalan günler ise özür kanaması olarak değerlendirilir. (72)
-İlk doğumda lohusalığın en uzun süresini (Hanefilere göre kırk, Şafiilere göre altmış günü) aşan kanamalar özür kanamalarıdır. (83.dipnot/ Serahsi, el-Mebsut, III/149) (72)
-1) Doğumdan sonra arada temizlik görmeksizin kanamanın 40 günü aşması durumunda hüküm gayet açıktır: İlk doğum olduğu için Hanefi mezhebine göre ilk kırk günün lohusalık günleri; bundan sonraki günlerde görülen kanamanın ise özür kanaması olduğuna hükmedilir.
2)Arada temizlik görülen günler bulunduğu halde kanamanın kırk günü aşması durumunda ilk doğum olduğu için kırk gün lohusalık, geri kalan günlerde görülen kanama ise özür hali olarak değerlendirilir. Arada temizlik görülen günler olmakla birlikte kanamanın kırk günü aşması, farklı şekillerde meydana gelebilir:
A) Ara temizlikler görmekle birlikte, kırkıncı gün dolmadan tekrar kanama görüp bu kanamanın kırkıncı günden sonra da devam etmesi halinde, kırk günü aşan kanama söz konusu olur.
B) Kırk gün içerisinde kanama kesilip on beş gün temiz kalamadan yeniden kan gelmesi ve bunun devam etmesi halinde, kırk günü aşan kanama söz konusu olur. (73-74)
-Normal doğum olmaması durumunda ameliyatla yani sezaryen ile doğum söz konusu olacaktır. Sezaryenle doğumlarda üreme organından kanama görülmediği takdirde lohusalıktan söz edilemeyecektir. Ancak az da olsa üreme organından kanamanın görülmesi ile anne lohusa olacaktır ve lohusalık yasaklarına riayet edecektir. (92.dipnot/ İbn Abidin, Menhelu’l-varidin, I/82) (85) Sezaryenle doğum yapan bir hanım, üreme organında hiç kanama görmese de her şeye rağmen gusül abdesti almalıdır. (85)
-Kaynaklarda istihaze ismi verilen, hanımlarda adet ve lohusalık dışında bir hastalık sebebiyle üreme organından gelen kanamalara, özür kanaması veya hastalık kanaması denir. (97)
-Özür Kanamasının Çeşitleri:
1-Dokuz yaşını doldurmamış olan hanımlarda görülen kanamalar
2-Ümitsizlik yaşına ulaşmış olan hanımlarda görülen siyah ve koyu kırmızı dışındaki kanamalar
3-Doğumdan önce hamile hanımların gördüğü kanamalar, Hanefi mezhebine göre özür kanamalarıdır.
4-Adetin ve lohusalığın en üst sınırını aşan kanamalar
5-Hanefi mezhebine göre 3 günden az görülen kanamalar. Ancak bunun bir şartı vardır o da kanamanın kesildiği günden itibaren on beş gün içerisinde tekrar kanama görülmemesidir.
6-Hanefi mezhebine göre yerleşik adeti bulunan hanımlarda 10 günden fazla görülen kanamaların, yerleşik adetten sonrası özür kanamasıdır.
7-Hanefi mezhebine göre yerleşik lohusalık günleri bulunan hanımlarda kırk günden fazla görülen kanamaların, yerleşik lohusalık günlerinden sonrası özür kanamasıdır. (97-98)
-Adet ve lohusalık kanamaları gusül abdesti almayı, idrar ve özür kanaması sadece abdest almayı gerektirir. İdrar ve özür kanaması sebebiyle bir hanım özür hükümlerine tabi olabileceği gibi, bazı önlemler alması sonucu bu özür hükümlerine tabi olmayabilir. Tutulamayan idrarın veya özür kanamasının miktarı fazla olmayıp, üreme organına konulabilecek olan bir pamuuk veya bez ile haznenin dışına çıkması engellenebiliyorsa -zararlı olmadığı sürece- bunun kesinlikle yapılması gerekir. Bu durumdaki bir hanım, Hanefi ve Şafii mezhebinde kuvvetli olan görüşe göre özür hükümlerine tabi olmayacaktır. (99.dipnot/ Nevevi, el-Mecmu, II/551; İbn Hümam, Fethu’l-Kadir, I/163; İbn Abidin, Reddü’l-Muhtar I/508) Çünkü abdesti bozan sebeplerden olan idrar ve özür kanaması böyle bir durumda vücudun dışına çıkmadığından abdesti bozmaz. Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır. O da konulmuş olan pamuğun veya bezin, üreme organının dışında kalan kısımlarına idrarın veya kanamanın ulaşmaması gerekir. Ulaştığı takdirde abdest bozulmuş olur. İçeriden gelen idrar veya kanama, üreme organına yerleştirilen pamuk ya da bez ile engellenemeyecek derecede fazla geliyor ve bir namaz vakti boyunca –abdest alıp namaz kılabilecek bir süre dahi- kesilmiyorsa, bu hanım özür hükümlerine tabi olur. Takip eden vakitlerde bu özrün en az bir kere görülmesi, özür hükümlerinin devam etmesi için yeterlidir. (99)
-Hanefi mezhebine göre özürlü ile ilgili hükümler:
1-Özür kanaması gören hanımdan gelen kanın, burundan veya herhangi bir damardan akan kandan farkı yoktur.
2-Özür kanaması bulunan bir hanım hakkında, özür hükümlerinin geçerli olabilmesi için:
a) Bu kanamanın, abdest alıp o vaktin namazını kılacak kadar bir müddet dahi kesilmemek üzere bir namaz vakti devam etmesi şarttır. Bu şart bulunduğu takdirde o namaz vaktinde özür hükümlerine riayet edecektir.
b) Aynı hanımın, özrünün devam ettiğine hükmedebilmek için, bundan sonraki her namaz vaktinde az da olsa, aynı özrün bir kere daha meydana gelmesi gerekmektedir.
c) Özrün kalkmış olduğuna hükmedebilmek için bir namaz vaktinin tamamında az da olsa hiç gelmemesi şarttır. Böyle bir durumla karşılaşan özürlü hanımlar, özürlerinin sona erdiğini bilmelidirler. Tekrar özür hükümlerinin geçerli olabilmesi için yukarıdaki şartların yeniden gerçekleşmesi lazımdır.
3-Özür kanaması ibadetleri yapmaya engel olmadığı gibi cinsel ilişkiye de engel değildir. Hüküm böyle olmakla birlikte doktorun tavsiyelerine de dikkat etmek gerekmektedir.
4-Özür sahibi olan hanım, her farz namaz vakti girdikten sonra abdest aldığı takdirde, o namaz vakti çıkıncaya kadar, özrü sebebiyle abdesti bozulmaz. Abdesti bozan bir başka sebepten dolayı abdesti bozulabileceği gibi, o vaktin çıkmasıyla da abdesti bozulur.
5-Hanefi mezhebine göre farz namazın vakti girdikten sonra abdestini alan özür sahibi, bu abdestiyle farz namazının yanında diğer ibadetlerini de yapabilir.
6-Bir namaz vaktinin girmesinden sonra özür sebebinin meydana gelmesi durumunda, özür sahibinin vaktin sonunu beklemesi gerekir. Özür sebebi olan halin kesilmemesi ve namaz vaktinin ancak abdest alıp namaz kılacak kadarlık son kısmının kalması durumunda abdestini alıp namazını kılmalıdır. Bundan sonraki vakitte özür sebebinin ortadan kalkması durumunda, kılmış olduğu bu namazı kaza etmelidir. Özür sebebinin ikinci vaktin tamamını kaplaması halinde ise özür hali geçerli olduğu için kaza etmesi gerekmemektedir. Bu madde, 2.maddede ifade edilen kuralın açıklaması mahiyetindedir.
7-Herhangi bir sebepten özürlü olan bir kimsenin abdesti, başka bir özür sebebinin meydana gelmesi ile bozulur. Örneğin; özür kanaması sebebiyle özürlü olan bir kimsenin, burun kanaması şeklinde yeni bir özrü ortaya çıkarsa abdesti bozulur. Çünkü bu yeni özrü henüz bir vakti doldurmamıştır.
8-Özürlü olan bir kimse, özür sebebi ortadan kalktığı mesela kanaması kesildiği bir anda abdest aldıktan sonra, bu özrü sebebiyle de abdesti bozulmadan o namaz vakti çıkıp ikinci namaz vakti girdiğinde abdestinin devam ettiğine hükmeder. Çünkü bu kimsenin abdesti ne özründen dolayı, ne de başka bir sebepten dolayı bozulmuştur. Ancak ikinci namaz vaktinde ihtiyaç olmaksızın yeniden abdest almış olsa dahi özrünün tekrar gelmesiyle abdesti bozulur ve tekrar abdest alması gerekir. Çünkü mevcut abdestini aldığında, devam etmekte olan bir özrü yoktu.
9-Özür sebebi olan kanama, secdeye gidilmediği takdirde akmıyorsa, sadece secdenin ima ile yapılarak namazın kılınması gerekir. Aynı şekilde ayakta durduğunda özrü geliyor da oturduğunda gelmiyorsa, oturarak namazını kılmalıdır. Çünkü secdeyi veya kıyamı terk ederek namazı kılmak, abdesti bozan bir akıntının varlığıyla kılmaktan daha iyidir. (100-101-102)
-Yerleşik adeti bulunan hanımlar, yerleşik adetleri dolduktan sonra kanamalarının kesilmesi halinde eşleri ile birlikte olabilmeleri için ya gusül abdesti almaları gerekir ya da temizlendikten sonra bir namaz vaktinin geçmiş olması şarttır. Lohusalık hallerinde de aynı hüküm uygulanır. Yerleşik adeti bulunan hanımlar yerleşik adetleri dolmadan kanamaları kesilirse gusül abdesti alıp normal hayatlarına dönmeleri gerekir. Bununla birlikte eşleri ile birlikte olabilmek için yerleşik adetlerin dolması icap eder. Çünkü tekrar kanama görme ihtimalleri yüksektir. Lohusalık kanamalarında da aynı hüküm uygulanır. Adetin en uzun müddetinin (Hanefilere göre 10 günün) dolması ile kanamanın kesilmesi halinde cinsel ilişki şartsız bir şekilde caiz olur. Kanamanın, adetin en uzun müddetini aşması halinde de aynı hüküm geçerlidir. Lohusalık için de aynı hüküm uygulanır. (118.dipnot/ İbn Abidin, Menhelu’l-Varidin, Mecmuatu’r-Resail, I/73) (108)
-Vaktin başlangıcında temiz olduğu halde daha sonra adet veya lohusalık kanaması gören bir hanıma bu vaktin namazının farz olup olmaması hakkında Hanefi ve Şafii mezhebi ihtilaf etmiştir: Hanefi mezhebine göre bir vakit namazının herhangi bir kısmında kanamanın gelmesi, o vaktin farziyetini düşürür. Hatta bu namaza başladıktan sonra yani namaz içinde iken kanama gelse yine bu namazın farziyeti düşer. (111)
-Vaktin başlangıcında adet veya lohusalık kanaması görmekte olan bir hanım, vaktin sonunda temizlenirse bu vaktin namazının kendisine farz olup olmaması ile ilgili Hanefi mezhebinin görüşü şöyledir: Bir namaz vaktinin çıkmasına iftitah tekbiri miktarınca bir zaman kalmışken, adetin veya lohusalığın en uzun müddetinin dolması ile kanaması fiilen ya da hükmen kesilen bir hanıma, o vaktin namazını kaza etmek farz olur. Gusül abdesti almak için geçecek olan vakit, adet halinden sayılmaz. (112)
-Adet ve lohusalık hallerinde hanımların abdest alıp evlerinde namaza ayırmış oldukları yerlerde, namaz kılacak kadar bir süreyi oturup tesbih, hamd, zikir ve tefekkür ile geçirmeleri müstehap görülmüştür. (135.dipnot/ İbn Abidin, Menhelu’l-Varidin, I/110) (113)
-Fecrden yani imsak vaktinden sonra kanaması kesilen hanımlara, o günün orucunu kaza etmenin farz olduğunda bütün İslam alimleri ittifak etmişlerdir. İmsak vaktinden önce temizlenen hanımların o günün orucunu tutmaları farzdır. (114)
Semerkand Aile Kitaplığı, 2020 basım, 20.baskı.